Hemen konuya gireceğim ve size en fenasını söyleyeceğim:
Bir günde on rezalete alıştık.
Akıl almaz şeylerin biri geliyor, sonra diğeri… bir başkası…
Olanlar karşısında âsâbını koruyanlara aşkolsun!
Ben âsâbımı da, üslûbumu da korumakta zorlanıyorum.
Bu rezilliklerden birini söyle deseniz seçemem.
Her biri birbirinden beter.
Hadi birini söyleyeyim:
Mesela, şu derin kriz ortamında Kıbrıs’a yedi ayrı uçakla gidilmesi…
Bir uçağa sığacak adamlar için yedi ayrı uçak.
Gel de bunu anla ve açıkla!
Niye böyle yaptınız diye kimse haber yapıp soramıyor.
Bu durumdayız.
Varsa yoksa şu dedikodu bu dedikodu.
Asıl gündemlerin üstü örtülü.
Muhalefet ağzını açacak olsa derhâl on koldan hücuma geçiliyor.
Hem o işleri yapıyor, hem de üste çıkıyor, saldırıyorlar.
Cumhurbaşkanı “Siz Kıbrıs’tan, Maraş’tan ne anlarsınız?..” diyor.
“Biz pikniğe gitmedik gövde gösterisi yaptık…”diyor.
Allah Allah!
Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs davasına, Maraş’ın açılmasına, orada piknik yapılmasına kimse itiraz etmiyor ki…
Söylenen şu: “Niçin bir uçakla gidebilecekken yedi uçak kaldırdınız?”
“Bu fakir milletin parasını niçin böyle çarçur ettiniz?”
Şu kriz ortamında sorulan en haklı bir soru varsa budur.
Bir dakika deyip bunun itibarla alakasız bir savurganlık olduğunu anlatacaklar konuşacak yer bulamıyorlar.
“Kimin parasını harcıyorsun?” diyen bir aydın şuuru da yok.
Kurumlar ve kurallar da yok
“Keyfilik, israf… ne zaman itibardan sayıldı?” diyen ve sesini yükselten bir halk da yok.
Böyle bir bozgundayız.
Asıl bozgun ahlaktadır ve bizde o oluyor.
Hatırlayın, Merkel, tarifeli uçakla Türkiye’ye geldiğinde de bunu konuşmuştuk.
Dünyanın üçüncü büyük ekonomik gücünün başbakanı niye özel uçakla gelmemişti?
Bunu sormuştuk.
Cevap gayet netti:
Çünkü orada devlet parasının kuruşunun hesabını soracak kurumlar ve kamuoyu var.
Gerekmedikçe özel uçağı kullanamazlar.
Bizde Cumhurbaşkanlığının on üç özel uçağı var ve böyle keyiflerince kullanılıyor.
Yanlış duymadınız, 13 uçak.
Bir de tutup israfa karşı çıkan İstanbul Belediyesi afişlerine inceleme başlatıyoruz.
“Komik” desen komik değil.
Bu bir uçaklık kadroya yedi uçak kaldıranlar, devlet imkanlarını her türlü ve ölçüsüzce kullananlar başlatıyor.
Bu kadar pişkinlik olur şey değil diyorsunuz… işte böyle oluyor!
Bilmeyen biri de sanır ki ne kadar ince ve dürüst düşünüyorlar.
Ahh keşke öyle olsa da rahatlasak.
Kim ne yapıyorsa hesabını bir bir verse…
Adamlar özür dileyeceği yerde paşa paşa yanlışları savunuyor.
Gel de anla!
Ben senin paranı, malını böyle çarçur eder, tepe tepe kullanır, istediğime verir, oraya buraya savururum diyor.
Bu yedi uçakla Kıbrıs’a gitmeyi savunanlar bunu ve dahasını diyor.
Savunmanın başka bir anlamı olamaz.
Bizimle dalga geçmekle kalmıyor, hepimizi hiçe sayıyor ve aklımızla alay ediyor ve böyle hakaret ediyorlar.
Göreceğimiz ve karşı duracağımız şudur:
Bu, sadece israfın zirvesi değil, gözü dönmüşlüğün azgınlığıdır.
Batarken kahkaha atan, lüksünden, keyfinden geri kalmayan sonradan görme tavrıdır.
Azıcık vicdanı olan için bu kadar ağır bir durumdur.
Alın size Yeni Türkiye!
Yorumlar kapalı.