Zeki bir erkeğin en büyük yenilgisi ne vasat insanların onu geçmesi ne de sistemin onu tanımaması olur. En büyük yenilgi, zekâsını eylemsizliğe mahkûm etmesi ve bu mahkûmiyeti onaylayan bir kadınla hayatını birleştirmesidir. Çünkü bir erkeği ya yücelten ya da yavaşça eriten şey, çoğu zaman seçtiği kadının göremediği ufukta gizlidir.
Zekâ, çoğu zaman hayranlık uyandıran bir meziyet olarak sunulur. Ancak hayran kalınan şey, çoğu zaman yalnızca potansiyelin pırıltısıdır. Gerçek başarıyı getiren ise, bu potansiyelin harekete dönüştüğü andır. Bir erkeğin IQ’su ne kadar yüksek olursa olsun, eğer bu zekâyı bahane üretmek, eleştiri yapmak ya da kendini soyut bir üstünlükle avutmak için kullanıyorsa; zekâ, eylemsizliğin içinde çürür.
Zeki erkek, sıklıkla kendini tekrar etmeyi küçük görür. “Ben anladım zaten” diyerek süreci küçümser. Oysa tekrar, vasat zekânın en güçlü silahıdır. Ortalama insanlar, tekrar ile öğrenir, derinleşir ve sonunda ustalaşır. Zeki adam ise, kendi parlaklığının gölgesinde körleşir. Zekâ, hareketsiz kaldığında içe çöker ve kendi ağırlığı altında ezilir.
Ama bu trajedinin yalnızca bir boyutu vardır. Diğer boyut ise, zeki bir erkeğin hayatını dönüştüren – ya da boşa çıkaran – seçimidir: Kadın. Erkek, kadın seçtiğini düşünür; aslında seçtiği kadının hayat tarzını, görgüsünü, iç dünyasını, ufkunu ve hatta zaaflarını seçer. Kadın yalnızca bir eş değildir; bir yön, bir zemin, bir atmosferdir. Zeki bir adam, görgüsüz ve sığ bir kadınla birlikte olduğunda; zamanla onun gündemine, onun algısına, onun sınırlarına çekilir. Tersine, zarif, kültürlü ve ufku geniş bir kadınla birlikteyse; zekâsı derinleşir, hedefi berraklaşır, eylemi anlam kazanır.
Bu yüzden bazı zeki adamlar, neden başarısız olduklarını anlayamazlar. Oysa cevabı sessizce yanlarındadır. Hayatını paylaştığı kişi, onun düşünce biçimini yeniden şekillendirmiş, konfor alanının içine sabitlemiş ve adım atma iradesini törpülemiştir.
Zekâ bir kıvılcımdır; ama o kıvılcımı rüzgârla kor ateşe çevirecek olan, hayat arkadaşının niteliğidir. Ve ne yazık ki bazı zeki erkekler, bu seçimi yaparken en yüzeysel kıstaslarla hareket eder: güzellik, tutku, geçici heyecanlar… Oysa gerçek seçim, hayatın yönünü tayin eder.
Zeki bir erkeğin en büyük yenilgisi ne vasat insanların onu geçmesi ne de sistemin onu tanımaması olur. En büyük yenilgi, zekâsını eylemsizliğe mahkûm etmesi ve bu mahkûmiyeti onaylayan bir kadınla hayatını birleştirmesidir. Çünkü bir erkeği ya yücelten ya da yavaşça eriten şey, çoğu zaman seçtiği kadının göremediği ufukta gizlidir. Bu satırların yazarı erkek olduğu için kendi açısından yazmıştır. Ve bir kadının penceresinden aynı tonda bir yazıyı merak eder…