Bu sessizlik bazen hiçbir işe yaramaz. Aslında bu sessizlik, kimsesizlik demektir. Sessizlik, bir yaprağın çürümeyi beklemesi gibidir. Ancak onu çürümekten koruyan, hâlâ dalında tutan, güneş ışığından şeker üretmesini sağlayan bir inanç, bir bilinç vardır. Bu sessizlik ancak kutlu bir ülküyle anlam kazanır. Bu kutlu ülkü, Türk milletinin sosyal devlet anlayışına sahip olmasını istemektir. Bu kutlu ülkü, Türk milletinin bilimde, teknolojide, sanatta, felsefede uygarlık seviyesinin en üstüne çıkmasını sağlama amacıdır.
Yalnızlığın içinde sessizlik de vardır. Sessizlik, bazen bağırmaktan, konuşmaktan ve hatta acı çekmekten daha etkili bir sanattır. Sessizlik, insanın kendiyle baş başa kalmasıdır aslında. Bazı insanlar çok konuşabilir, çok hareketli ve neşeli görünebilirler. Peki, iç dünyalarında da gerçekten böyle midir? Çoğu zaman hayır. İçlerinde derin bir sessizlik barınır; tıpkı kalabalıkların içinde yapayalnız olmak gibi…
Konuşurken, şakalaşırken ya da yazarken bile bu sessizlik onları bırakmaz. Hiç kimse fark etmez bu içsel durgunluğu. Kimi zaman bu sessizliği örtmek için esprilere başvururlar. Ama en etkili yöntemlerden biri de çok ama çok okumaktır. Öyle ki, Dostoyevski’nin Suç ve Cezasını dört kez sindire sindire okuyacak kadar…
Bazen bu sessizlik insanı kırıcı yapabilir. Bir dostuna tahkir sanatına başvurayım derken, istemeden kırıcı olabilir, hatta onu incitecek, üzecek yanlışlara düşebilir. Sessizlik, kararlılık gerektiren bir mesleğe sahip dostunun kararsızlığını bile tamir edemez. Bazen içindeki taşan enerji yüzünden sıkıntılar yaşayan, davası uğruna yıllarını feda etmiş bir dostunu bile kontrol altına almakta etkili olamaz.
Bu sessizlik bazen hiçbir işe yaramaz. Aslında bu sessizlik, kimsesizlik demektir. Sessizlik, bir yaprağın çürümeyi beklemesi gibidir. Ancak onu çürümekten koruyan, hâlâ dalında tutan, güneş ışığından şeker üretmesini sağlayan bir inanç, bir bilinç vardır.
***
Türklük ve Sessizlik
Türklük, bir şuurdur; Türklük, bir gururdur. Kendi nesillerinin, torunlarının yarın kendisinden daha iyi, daha ileri bir yaşam sürmesini istemektir. Onların bilimle, teknolojiyle ve yapay zekâyla barışık bir dünyada mutlu olmaları için mücadele etmektir.
Bu sessizlik ancak kutlu bir ülküyle anlam kazanır. Bu kutlu ülkü, Türk milletinin sosyal devlet anlayışına sahip olmasını istemektir. Bu kutlu ülkü, Türk milletinin bilimde, teknolojide, sanatta, felsefede uygarlık seviyesinin en üstüne çıkmasını sağlama amacıdır.
Bu kutlu ülkü, torunlarının yani Türk milletinin gelecek neslinin mutlu olmasıdır. Her anlarının neşeyle, huzurla dolu olması, işten dönerken neşeli sesleriyle Acun’u (dünyayı) çınlatmalarıdır.
Bu kutlu ülkü, bütün Türklerin birlik olması demektir. Ve eğer bu sessizlik kutlu bir ülküye dönüşürse, insanlığın topyekûn mutluluğu anlamına gelir.
