Yazar Atsız Burucu, Türk milletinin kimliğini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan “Türk milleti” tanımını hedef alan sessiz bir değişime karşı uyarıda bulunmaktadır. Metin, “anayasal vatandaşlık” ve “çok kimlikli toplum” gibi kavramların, Anayasa’nın 66. maddesinde yer alan “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesini değiştirme amacı taşıdığını öne sürmektedir. Burucu, bu tür söylemlerin açıkça dile getirilmesine rağmen siyasi partilerden yeterli tepki gelmemesini eleştirerek, Türk milletinin kendi topraklarındaki “tapusunu” kaybetme tehlikesine dikkat çekmektedir. Yazar, milletin uyanarak kimliğine sahip çıkması gerektiğini vurgulamakta ve Türkiye’nin ismini kaybetmesi halinde sadece bir coğrafya haline geleceği konusunda uyarmaktadır.
Dedem Korkut, “Oğuz’un uykusu ağırdır” der. Bazen öyle zamanlar olur ki, milletler uzun süren bir uykuya dalar. Sessizce olan biteni izler, neyin değiştiğini fark edemez. Bugünlerde Türkiye’de tam da böyle bir sessizlik yaşanıyor olabilir.
Son yıllarda bazı çevrelerde “anayasal vatandaşlık”, “eşit yurttaşlık”, “çok kimlikli toplum” gibi kavramlar konuşuluyor. Bu ifadeler kulağa hoş geliyor olabilir. Ancak bu söylemlerin arkasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde yer alan “Türk milleti” tanımının değiştirilmesi gibi çok ciddi bir hedef olduğu açıkça görülüyor.
Örneğin; HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, geçmişte “20 maddelik çözüm önerisinden” bahsetmişti. O maddeler arasında, Anayasa’nın 66. maddesinin yani “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesinin kaldırılması da yer alıyordu. PKK’nın yöneticilerinden Besê Hozat da benzer mesajlar veriyor.
Bu sözler artık açıkça söyleniyor ama kimse doğrudan bu konuları tartışmıyor. Hükümet ya da MHP gibi partilerden bu açıklamalara ciddi bir tepki gelmiyor. Sanki bu değişim, yavaş yavaş, kimse fark etmeden hayata geçirilmek isteniyor. Sanki millete bir şey şırınga ediliyor ama ne olduğu tam anlatılmıyor.
Oysa bu mesele sadece bir anayasa değişikliği değil, bir milletin kendini tarif etme hakkıyla ilgilidir. Türk milleti bu coğrafyada bin yıldır yaşar, devletiyle, kültürüyle, diliyle bu toprakların sahibidir. Tapu onundur. Bu tapuyu kimseye sessizce veremez, vermemelidir.
Bugün bu ülkede artık “millet” yerine “toplumlar”, “cemaatler”, “aşiretler”, “etnik gruplar” gibi ifadeler daha çok konuşuluyorsa, bu bir alarmdır. Bu gidiş, Türkiye’nin bütünlüğünü tehlikeye atabilir. Türkiye, adını kaybederse yalnızca bir coğrafya olur; anlamını yitirir.
Bu yüzden artık uyanma zamanıdır. Milletin uyanması, sesini yükseltmesi, kimliğine sahip çıkması gerekir. Aksi takdirde, bir gün kendi ülkesinde misafir olduğunu fark edebilir.
