İşine geldiği vakit Avrupa Birliği’nin üyesi olduğunu öne süren, işine gelmediği zaman da “ben içişlerimde özgürüm” diyen Yunanistan, 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşmasında ve 1968’de imzalanan Kültür Protokolünde yer alan Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızın yaşam eğitim ve dini haklarını, birer birer ellerinden alarak, fütursuzca anlaşmalara aykırı davranıyor.
Bugün yaşananlara gelmeden bir hatırlatma yapalım; Geçmiş yıllarda Batı Trakyalı soydaşlarımızın dolaşım özgürlükleri yoktu. Sınırın 5 kilometre yakınına bile gitmeleri yasaklanan kardeşlerimiz tapulu topraklarına bile gidemiyordu.
2009 yılından beridir de Batı Trakya’da ve Adalar Denizindeki adalarda yaşamlarını sürdüren soydaşlarımızın çocuklarının Türkçe eğitim aldıkları okullar, 2009 yılında Başbakan olan Yorgo Papandreu’nun bilinçli bir şekilde Yunanistan Eğitim Bakanlığı Özel Genel Sekreterliği görevine atadığı Yorgos Kalancis tarafından bir bir uzun vadeli bir plan çerçevesinde kapatılıyor.
İlk başta Eğitim Bakanlığı Özel Genel Sekreterliğine atanan sonra da Din İşlerinden Sorumlu Genel Sekreterlik görevi de kendisine verilen Kalancis, hem eğitimde, hem de din işlerinde saman altından su yürütmekte ve Yunanistan’da yaşayan soydaşlarımızın haklarını, -Avrupa Birliği’nin yasalarına rağmen- birer birer ellerinden almakta.
Lozan Anlaşmasına göre soydaşlarımızın seçtiği Müftü ile anlaşmalara aykırı olarak Yunan Hükümetinin atadığı Müftü arasında yaşanan yetki sorunu, Kalancis’in marifeti.
Kalancis’in göreve geldiği 2009 yılından başlamak üzere 2010 yılında yaşanan ekonomik krizi bahane ederek kapattırdığı Türk ilkokullarının sayısı 150’ye ulaştı. İlk başlarda Yunanistan’da 250’e yakın Türk ilkokulu bulunmasına rağmen, günümüzde Türk okullarının sayısı 2 haneli rakama düşmüş durumda ve müdahale edilmez, karşı önlemler alınmaz, yaptırımlar uygulanmazsa çok değil 10 sene sonra Türk okullarının sayısının tekli sayıya düşeceği kesin.
Gelelim KKTC’deki duruma; Mehmet Ali Talat’ın Başbakan olduğu 2004 yılı eğitim döneminde Annan Planı rüzgarı ve Rum lider EOKA’cı Tasos Papadopulos’un girişimleri ile Dipkarpaz köyünde açılan Rum okulunun bir bölümü ilkokul diğer kısmı da jimnasyo, yani Ortaokul ve Lise. Bu okulda görev yapan öğretmenler Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından Rum kesiminde yaşayan öğretmenler arasından seçilerek görevlendirilirken, ders kitapları da Rum tarafından geliyor. Geçen dönem Dipkarpaz Rum okulunda 26 öğrenciye karşın 28 öğretmen bulunmaktaydı.
Öte yandan, KKTC Hükümeti 2004 yılında, Güney Kıbrıs’ın Limasol kentinde yaşayan Kıbrıs Türklerinin çocuklarının Türkçe eğitim alması amacıyla, BM Genel Sekreteri’ne başvuru yaptı. Rum kesimi de onaylamış göründü ancak Limasol’da bir Türk okulu açılmasıyla ilgili olarak verdiği yazılı taahhüdün üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen ortada okul mokul yok! Üstelik Limasol’da Türk okulu açılması konusu 7 Haziran 1996 tarihli Güvenlik Konseyi Raporu’nda da yer almış olmasına rağmen… Rumların ayak oyunları nedeni ile mümkün olacak gibi görünmüyor. Zaten kimsenin bunu sorduğu da yok!
Ne mi yapabiliriz? Mütekabiliyet uygulayabiliriz. Anastasiadis’in KKTC aleyhine girişimlerine ve şikayetlerine karşılık olarak ve de Yunan Hükümetinin, Batı Trakya’da ve Adalar Denizindeki adalarda yaşamlarını sürdüren soydaşlarımızın çocuklarının Türkçe eğitim aldıkları okulları kapatmasının karşılığı olarak Dipkarpaz’daki Rum okulunun kapatılması, öğretmenlerin de geri gönderilmesi, doğru bir karşılık olacak. Hiç şüphe yok ki, bu kapatmayla ilgili olarak “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle hamisi Yunanistan AB, BM ve ABD’ye her zaman olduğu gibi sayısız şikayetlerde bulunacak. Bizim bu şikayetlere emsal olarak Yunanistan Eğitim bakanlığının Türk okullarını kapatma kararını örnek olarak göstermemiz, en uygun bir siyasi yanıt ve davranış olacak zira biz sustukça, hakkımızı aramadıkça haklı olduklarına inanan mitomanik bir millet var karşımızda.