1945 yılından sonra emperyalist ülkelerin dünya üzerinde kurmayı başardıkları siyasi, askeri, ekonomik ve finansal gücün, 2024 yılı itibarı ile büyük bir kayba uğrayacağını, emperyalist ülkelerin uydusu olmayan ülkelerin birleşerek, siyasi, askeri, ekonomik ve finansal güç ortaklığı kuracaklarını söylemek niyet okuma veya tahmin değil, görünen köyün resmedilmesi.
New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 78’inci Genel Kurulu görüşmeleri bu yıl geçmişlerden farklı ve yeni bir dönemin başlayacağının habercisi konumunda zira 2023 yılında dünya siyasetini ve güç dengesini derinden etkileyecek çok önemli gelişmeler oldu.
Mesela; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa Parlamentosu’nun 2022 Türkiye raporu ile ilgili, “Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’yle gerekirse yolları ayırabiliriz.” açıklaması,
Rusya Federasyonu’nun Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile eskiden gelen din birliğine dayalı dostluğunun son bulması ve Rusya Federasyonu’nun KKTC’de Konsolosluk açmak kararı,
KKTC’nin ve Türkiye’nin, BM gözetiminde 1968 yılından beri Rumların her fırsatta açgözlülükle masadan kalkması nedeniyle kopa kopa süregelen Kıbrıs müzakerelerinde artık “Federasyon temelli çözümü” görüşmeyi reddetmesi ve “egemen eşitliğe dayalı, uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” önerisinde ısrarlı olması,
Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinde düzenlenen 15. BRICS Zirvesi’nde Suudi Arabistan, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya’nın BRICS üyeliğine davet edilmesi kararının alınması,
BRICKS’in genişlemeden sonra dünya nüfusunun yüzde 46’sını oluşturacağı ve Küresel Ticaretteki payının yüzde 30 olacağı ve ABD’nin küresel siyasi ve finansal hegemonyasına darbe vuracağı tespiti,
ABD, AB ve Çin’de büyüme yerine ekonomik küçülme olacağı beklentisi,
Ermenistan’ın Rusya Federasyonu ile bağını koparıp, ABD’ye yakınlaşarak ortak tatbikat yapması,
ABD’nin Suriye’de gücünü kaybetmeye başlaması, desteklediği terör örgütlerinin sürekli başarısız olması nedeni ile Türkiye’nin güney hudutları boyunca kurmak istediği kendi ve İsrail güdümündeki yapay devletin artık kurulamayacak olması,
Türkiye’nin, ABD ve AB’nin baskı ve ambargolarını saf dışı ederek bölgesel güç haline gelmesi, dünya silah üretiminde ilk beş içine girmeyi başarması ve Türk silahlı Kuvvetlerinin dünyanın sayılı askeri güçlerinden birisi haline gelmesi,
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın, ABD’nin güdümünden çıkıp Türkiye ile iyi ilişkiler içine girmek ve ekonomik işbirliği yapmak kararı alması gibi…
Artık Orta Doğu’daki ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin Türkiye’nin tutumuna bağlı olacağını, Türkiye’nin istemediği bir kararın alınmayacağını ve yürürlüğe konamayacağını öngörmek yanlış olmayacak.
Kıbrıs konusunda ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın havaalanında ve BM Genel Kurulunda yaptığı açıklamadan sonra konunun tamamen, Rumların ve Yunanların üyesi olduğu AB’nin müdahale ve söz sahibi olmak olasılığından çıktığını, Türk tezlerinin daha da güçlendiğini ve AB’nin Kıbrıs Rum Yönetimini 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye kabul ederken karşılıklı imzaladıkları “10. Protokol”ün artık çöp olduğu da şimdiden söylenebilir.
1945 yılından sonra emperyalist ülkelerin dünya üzerinde kurmayı başardıkları siyasi, askeri, ekonomik ve finansal gücün, 2024 yılı itibarı ile büyük bir kayba uğrayacağını, emperyalist ülkelerin uydusu olmayan ülkelerin birleşerek, siyasi, askeri, ekonomik ve finansal güç ortaklığı kuracaklarını söylemek niyet okuma veya tahmin değil, görünen köyün resmedilmesi.