Avrupa Komisyonu Yapısal Reform Destek Bölümü Genel Müdürü Mario Nava yerel ve
taraflı bir gazetemize yaptığı açıklamada “”İki devletli çözüm, BM Güvenlik Konseyi
kararlarıyla uyumlu olmadığı için Avrupa Birliği tarafından kabul edilebilir değil. Bu
çözüm, BM çerçevesinde yapılan ve üzerinde anlaşmaya vardan onlarca yıllık çalışmayla
tezat teşkil eder. Birleşmiş Milletler göstergelerine göre iki Kıbrıs toplumu eşittir ve
öngörülen iki toplumlu, iki bölgeli federasyon siyasi eşitlik ilkesine dayanmaktadır?”
açıklamasını yapmış. Daha doğrusu “Buyurmuş.”
Ben doğdum doğalı Kıbrıs siyasetinin içindeyim, hiçte Mario Nova’nın kafadan attığı gibi
“siyasi eşitlik” görmedim.
Avrupa Komisyonu Yapısal Reform Destek Bölümü Genel Müdürü olan Mario Nava
herhalde Kıbrıs konusu içine zembille inmiş olmalı ki, yıllardır Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı
Türklere siyasi eşitlik temelinde hiçbir zaman yaklaşmadığını görememiş. Avrupa
Birliği’nin her zaman ve koşulda Kıbrıslı Rumları adanın temsilcisi, Kıbrıslı Türkleri de
Rumların tanıttığı gibi, adadaki azınlık olarak gördüğünü ve uygulamalarını da Rum
tavsiyesine göre yaptığını bugüne değin hiç fark etmemiş maalesef.
Dolayısıyla Genel Müdür Mario Nava’nın açıklaması, tamamen taraflı, gerçeklerden uzak
ve yok hükmündedir.
Müdür Nava hamaset yapacağına, koltuğunu garantilemek için abilerinin sözlerini
tekrarlayacağına açık ve net olarak, Avrupa Birliği’nin hangi konularda adadaki iki
toplumun eşit olduğu gerçeğini ortaya koyarak, siyasi eşitliğe dayalı uygulama yaptığını
mertçe, somut örnekler vererek açıklamalıdır.
Avrupa Birliği hellim konusunda bile, Kıbrıslı Türklerin eşitliğini göz ardı ettiğini, Kıbrıslı
Türklerin ürettikleri hellimin tescilini, güzel bir ayak oyunu ile Rum tarafının onayı ve
denetimine tabi tuttuğunu siyasetle ilgili herkes bilmektedir.
Avrupa Birliği, hellim konusunda Rum Tarım Bakanlığı’nı iki toplumun eşit olduğu ilkesinin
dışına çıkarak “yetkili makam” olarak görmesi, Kıbrıslı Türklerin imal ettiği hellimin AB iç
pazarına ihracatında Müdür Nava’nın var olduğunu iddia ettiği siyasi eşitlik ilkesinin
dışında bir uygulamadır.
Kıbrıs adasında, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklere karşı 21 Aralık 1963 günü başlattıkları
silahlı saldırılar, katliamlar ve soykırımdan başlamak üzere günümüze değin, aradan
geçen 59 yılda ben, Avrupa Birliğinin, Kıbrıslı Türklere “Kıbrıs adasındaki siyaseten eşit iki
toplumdan bir tanesi” şeklinde ve düzeyinde hiçbir yaklaşım ve siyasi tavır görmedim.
Nava’nın açıklamasının aksine Avrupa Birliği’nin, Kıbrıs Rum tarafını Kıbrıs Adasının sözde
“tek devleti ve temsilcisi” olarak görmesi, Kıbrıs Türk halkına ise sadece bir “toplum”
muamelesi yapması, Kıbrıs meselesinin özü ve bugüne değin de sonuçsuz kalmasının en
büyük nedenlerinden biri olduğunun en bariz göstergesidir.
Kıbrıslı Rumlar 1 Mayıs 2004 günü Avrupa Birliği’ne yasadışı olarak kabul edilirken, Annan
Planı döneminde AB’nin Kıbrıslı Türklere verdiği sözleri tutmaması ve bunun üstüne ilave
olarak da Kıbrıslı Türklere sormadan, onayını da almaya gerek görmeden “Adanın
tümünün AB’nin toprağı” olduğunu 10. Protokole yazması, Avrupa’nın sömürgeci
anlayışına uygun bir durum ve yüz karasıdır…
Dünyadaki en büyük katliamları gerçekleştirmiş, milyonlarca insanı sömürge yönetimi ile
ezmiş Avrupa Birliği’ne söylenecek tek söz vardır: Bize gqölge etme başka ihsan istemez!
Prof. Dr. Ata Atun
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı