Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Azerbaycan Cumhurbaşkanının, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesinden büyük rahatsızlık duydu. Rahatsızlığının en önemli sebebi Tatar’ın, KKTC Cumhurbaşkanı olarak gösterilmesiydi.
Tabi her zaman yaptıkları gibi boylarına, poslarına bakmadan, sanki de AB’nin en muteber devletiymişçesine Azerbaycan’ı tehdit etme cüretini gösterdiler. Tehditleri “Azerbaycan’ın Kıbrıslı Türklerin taleplerine vereceği desteğin, ülkenin Avrupa Birliği (AB) ile müzakere ettiği ortaklık anlaşmasını baltalayacağı” şeklinde oldu.
Cüretkarlar zira şimdiye kadar KKTC’nin ve Kıbrıs Türklerinin varlığının yok sayılması adına yaptıkları her girişimde başları okşandı, ağlaya zırlaya, söyleye bıktıra her dediklerini yaptırdılar. Hatırlarsınız, bundan 16 sene önce, 27 Temmuz 2006 tarihinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki Haydar Aliyev Havaalanı’ndan kalkan Azerbaycan özel havayolları şirketi Imair’e ait İTX 8831 sefer sayılı uçak, aynı gün saat 22.00’de yaklaşık 90 yolcusuyla Lefkoşa’daki Ercan Havaalanı’na inince yine aynı tehditte bulunmuş, sonuç almışlardı.
Ama aradan geçen 16 yıl bir çok dengeleri değiştirdi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB içinde güvenilmez, yüz karası bir devlet olduğu ortaya çıktı. Yanıltıcı bütçe raporları, kara para aklama, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı GKRY’nin güvenilirliğini yerle bir etti.
Buna ilaveten günümüzde GKRY’nin elini çok zayıflatacak bir de Azerbaycan-AB doğalgaz anlaşması var. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, AB’nin, Temmuz ayında, Rusya ile enerji bağımlılığını azaltmak amaçlı Azerbaycan’dan satın alınan doğalgaz miktarını iki katına çıkarmak üzere Bakü ile anlaşmaya varıldığını içeren ve müjde olarak AB üyesi ülkelere duyurulan bir açıklaması mevcut. Durum böyleyken ve Avrupa büyük bir enerji krizinin içindeyken Avrupa Birliği, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesinden dolayı, Kıbrıs Rum Yönetiminin bu tehdidini ve yaptırımını dikkate alıp, kışın vatandaşlarının soğuktan donmasına ve enerji açığından dolayı sanayisinin tökezlemesine neden olmayı göze alır mı, bundan çok şüpheliyim. Hatta, dört yıl boyunca “Türkiye’ye yaptırım uygulayın” diye yaygara koparan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimine “oturun oturduğunuz yerde. AB, sizin yüzünüzden Türkiye ile arasını bozmak istemiyor” mealinde, -diplomatik bir dille yazılacağından kelimeler yumuşatılabilir- bir yanıt vereceğinden eminim.
Özetle, şimdiye kadar tüm enerjisini Türkiye/KKTC düşmanlığına kanalize eden ve günlerini şikayet mektubu yazmakla geçiren Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sözleri AB içinde dikkate alınacak gibi görünmüyor. Buna karşın, “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner” misali Türkiye ve Azerbaycan AB için önem taşıyan ve gücendirilmek istenmeyen devletler konumunda. Dileğimiz KKTC-Azerbaycan ilişkisinin farklı bir boyuta evrilmesi. Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destek, KKTC için de dönüm noktası olabilir.