Lozan’da Lord Curzon, İsmet Paşa’ya “Hiçbir sözümüzü kabul etmiyor, reddediyorsunuz. Hepsini cebimize atıyoruz. Yarın harap bir memleketi imar etmek için önümüzde diz çökeceksiniz. Bizden yardım istediğiniz zaman, bugün reddettiklerinizi birer birer çıkarıp önünüze koyacağım.” demişti.
Dünya çapında emelleri olan emperyalist devletler, unutur gözüktükleri bütün hedeflerini, hiç şaşmadan, yüzlerce yıla yayarak gerçekleştirmeye çalışır. Hafızası, hedefi olmayan milletler pusulasız gemi gibidir. Batmazsa, rüzgâr nereden eserse o yönde yol alır.
Demokrasilerde hükümetler, diktalardaysa tek adamlar kaptanlık, onların danışmanları ile akıl hocası kurum ve kuruluşlarsa pusula işlevi görür. Bunların görevi kaptanı uyarmaktır. Sadece kendi aklına güvenen ve bunu gösteren bir kaptanın işi çok zordur. Bir süre sonra sorunları bilen insanlar da bildiklerini söylemekten kaçınmaya başlar. Öyle ya, dikkate alınmayacak bir uyarıyı yapıp ne diye keyfini kaçırsın?
Hele gerçek aydın ve vatanseverlerin az yetiştiği bir ülkede iseniz, kelleyi koltuğa alıp doğruları çekinmeden söyleyebilecek insan bulamazsınız. Aslında pusulanın yapması gereken çok kolaydır: Milleti tanıyacak, dertlerini ve çözüm yollarını; tarihini, dostu, düşmanı, fitnelikleri, oyunları; uygarlığını ve zenginliklerini bilecek. Karşısındakilerin zayıf taraflarını tanımış, yüzlerce yıllık hedeflerini görmüş olacak…
Asıl sorun, yöneticilerin milletleri için bir hedefleri olmayışıdır. Hedef yoksa dost da, düşman da yoktur. Bugün ak dediğinize yarın kara dersiniz. Kafalar karışıktır. Hedefiniz, yüzlerce yıllık planınız varsa, o planın yıllarına göre gerçekleşmesi gereken bölümünü gerçekleştirecek yöneticiyi de zaten seçmiş olursunuz.
Atatürk’ten sonra Türk milletinin başına, on-yirmi-otuz yıl hüküm süren İnönü, Demirel, Evren, Özal, Erdoğan gibi yöneticiler gelmiş ama geleceğe dönük hedefler unutulmuş, bunun yerine gündelik sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. Az da olsa sorunların çözülmesi elbette fakir, yorgun, zayıf milleti biraz rahatlatmıştır. Bu rahatlık, hedefsiz; ne yöne gittiğinin farkında olmayan milleti uyumaya sevk etmiş olmalı.
Büyük savaşlar kazanmış, özgür yaşamış Türk Milleti yöneticilerinin (özleri için çalışsalar da) millet için bir hedef taşımadığını görememiştir. Ne zaman fark eder, bu da bilinmez.Ancak, “Su uyur düşman uyumaz.” Düşman hedefine şaşmadan yürümektedir. Hedefe yürümek, bildiğimiz küçük adımlarla olur. Düşmanınızı içten içe çürütmek, gelecek nesilleri sersem tavuğa döndürmek mi gerekiyor? Gereğini yaparsınız. Nasıl mı? Mesela, ahlak ve kültürüne savaş açtığınız millete, üzerinde çeşitli yazılar bulunan tişörtler giydirirsiniz. Türkiye’de insanlarımızın üzerindeki tişörtlerin üzerlerindeki İngilizce yazılara kimsenin aldırdığı yok. Ortaokul çağındaki bir kız çocuğunda “Fallow Me” (Beni takip et) yazısını gören Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci “Tişört Yazılarına Kim Dur Diyecek!” başlıklı yazısında konuyu incelemiş, okumanızı öneririm.
Hoca yabancı dilde yazılı cinsellik içeren tişörtleri örneklendirmiş. “Erkek Arkadaşım Kasaba Dışında”, “Erkek Arkadaşım Gelmeden Öp Beni”, “Rahatsız Etme Henüz Sarhoş Değilim” , “Maddiyatçı Kız”, “Bu Gece Boşum”, “Porno Yıldızı” , “Seni İstiyorum” , “Erkekler! Meşhur, Başarılı, Zenginseniz, Boştayım” gibi İngilizce yazı yazan tişörtleri giyen insanlarımız ne yazık ki anlamlarını bile bilmeden rahat rahat çarşı pazar geziyorlar. Bir teyzenin üzerinde “Porno Yıldızı” yazan tişört var, otobüste giden bir vatandaşımızın giydiği şapkada “Kötü Kız”, camide namaz kılan bir gencin tişörtünde ise “Dünyaya İçmeye, Dans Etmeye ve Cinsel İlişki Kurmaya Geldik” yazıyor, diyor.
Düşman eminim ki İngilizce yazılı tişörtlerin yaygınlaşması ve anlamlarının kabul görmesi için özel çaba göstermiştir. (Belki de amaçsız yetiştirdiğimiz nesiller yüzünden buna gerek bile kalmamıştır.) Düşman bu dönem için küçük küçük ne yapması gerekiyorsa onu yapar, zamana oynarken, biz uyuyor, hedefsiz, plansız on-yirmi-otuz yıllık zaman dilimlerinde, büyük yöneticilerimizce uyutuluyoruz.
Cide’nin eski belediye başkanlarından biri, kendisine ikram edilen çayı bile rüşvet gibi görüp içmezmiş. Demem o ki, bize kendisine çalışan değil, milleti için çalışan, milletine hedef gösteren yöneticiler gerekiyor. Bu devirde bulunmaz demeyin. Arayan Mevlâ’sından bulur.
Kaynak: Zamana oynamak – Arslan Küçükyıldız