Arslan Küçükyıldız
Arslan Küçükyıldız

Serez Kadısı ve Hayret Efendi

Serez Kadısı ve Hayret Efendi

İstanbul Üsküdar‘dan bir meraklı Hayret Efendi, duyar ki Serez‘de çok tuhaf şeyler olurmuş. Serez’in bir de Kadı‘sı varmış ki dillere destan.

-Gidip şu memleketi ve şu adamı gözlerimle göreyim, “Ver elini Serez” deyip yola çıkar.

Şehre girerken ilk gördüğü bekçi, mübaşir kılıklı dört beş adamın taşıdığı bir tabut. Fakat mezara götürülen adam ikide bir kapağı yumruklayıp aralıktan başını çıkararak:

Ben ölü değilim, Allah rızası için acıyın! Diri diri gömmeyin! diye feryat etmekte. Götürenler gayet sakin:

Sus be! Amma da patırtı ettin… Sen ölmemiş olsaydın, hiç kadı efendi defin ruhsatı verir miydi? demekteler.

Çarşıya vardığında ezan okunmaktadır. Hayret Efendi, “Girip bir namaz kılayım” der. Mabede yönelir fakat o ne! Camiin alt katı meyhane. Merdivenlerden yukarı düşe kalka çıkan adamlar. Öğle namazı hakkıyla kalabalık ama çakırkeyf bir cemaat.

Mihrapta garip şiveli, tuhaf kılıklı bir adam, hakikaten dini kelâmlar etmekte fakat okuduğu her bölümün sonunaderler!” eklemekte. Meselâ:

Eşhedü enlâilahe illallah… derler…

Elhamdülillâhi Rabbül âlemîn…derler…

Kulhuvallahu ahed…derler…”

Hayret Efendi, bunca muammayı kendiliğinden çözemeyeceğini anlar… “Varayım kadı efendiye danışayım da bu garipliklerin mânâsı nedir bileyim” fikriyle makama gider.

Kadı Efendi meşgul derler.

Olsun, adalette gizlilik yok! deyip aldırmaz. Fakat kapıyı açtığına açacağına pişman olur. Hayret’in gözleri alnına fırlar… Çünkü koskoca kadı, cübbesiz mübbesiz… Hem de çırılçıplak bir kız ile

Hayret Efendi “Allah Allah!” diye bir çığlık attıktan sonra şeytandan kaçar gibi kendini sokağa atar.

Fakat o ne? Bir mübaşir, peşinden seğirtip gelir:

Kadı efendimiz sizinle görüşmek ister ağam! “Bir müşkülü olsa gerek, o yabancıyı buraya getirin!” diye emir buyurdu.

Fesuphanallah! Ne müşkülümüz kaldı ki? derse de mecburen huzura çıkarırlar. Kadı efendi, cübbe kavuk muntazam, kürsüye bağdaş kurmuş vakar ile onu beklemektedir.

Esselamünaleyküm ey yabancı? Bir sualiniz mi vardı? Acele ile neden çıktınız? Vazifemizin hitam bulmasını beklemeniz gerekti.

Bir de sorguya mı çekersiniz efendi? Evet çok müşkülüm vardı, geldim ya; gördüklerim bana yetti. Bu Serez anlattıklarından da betermiş?

-Hele biraz soluk alın, neye bu sitemler, nesi varmış Serez’imizin?

-Meselâ neydi o tabutta bağıran adam. Diri diri gömülmesine güya siz emir vermişsiniz?

Ha o muuu?Halep’te öldüdiye haberi gelmişti. Tabiî mirası bölüşüldü. Genç dul karısını başkasıyla everdik. İki küçük çocuğu şimdi o adamı “babaları” biliyorlar. Kadının yeni çocukları bile oldu… E şimdi, bu adam çıkagelmiş, “Ben diriyim” diyor. Ne yapsaydık yani! Esasen künyeden düşürülmüş o resmi merhumu gömdürmeseydik de bu mesut ailenin yuvasını mı yıksaydık? Çocuklarını perişan ve mirasçılarını tekrar yoksul mu kılsaydık?

Hayret Efendi yutkundu…

Peki diyelim haklısınız… Ya o meyhanenin üst katındaki cami? Düşe kalka namaz kılan adamlar? O…

-Ha anladım, garibinize gitti değil mi? Fakat mesele şu ki…Bu bizim Serez halkı iyi Müslümandır ama dinimizi pek bilmezler, ibadetten de hoşlanmazlar, üstelik çok da içerler…

-Eeee?

-Eeeesi şu! Küpten başlarını kaldırmadıklarına, camii de uzak bulup gidemediklerine göre, biz ibadeti onlara yaklaştırıp, beş vakit namaza, böyle böyle alıştıralım, dedik. Nitekim meyhanede demlenirken, her beş vakitte de yukarı çıkıyorlar. Mabedin temizlik ve imarına da meyhaneci bakıyor, mecbur ettik herifi…

-İyi iyiii! Ya o her âyetten sonra “derler”i ekleyen imam?

Bir kere imam değil o, hahamdır. Neyleyelim, böyle cemaate katlanacak imam bulunamıyor. Biz de bir haham efendiyle anlaştık. Aldığı paraya karşılık namaz kıldırıyor. Hem samimi olarak, dininden dönmediğini ve dualara da saygısını belirtmek için her Hak kelâmını telaffuzdan sonra “Müslümanlar böyle derler” demek istiyor.

-Pekâlâ kadı efendi! Hepsine peki desek bile, o sizin çıplak genç kızla manzaranız? O da tevil götürür mü artık?

-Tevil mevil ne demek efendi! O gördüğün, düpedüz bir davanın hukukî bir çözümü idi…

-Fesuphanallah! Nasıl bir dava çözümü yâni…

-Gördüğünüz o kızın kısmeti çıktı, yakında evlenecek. Fakat vaktiyle başından bir kaza geçtiğine dair söylenti olmuş. Oğlan babası makamımıza başvurdu…

-Eeee?

-Eeeesi meesi bu işte! Siz geldiğinizde biz dahi mahallinde ve bizzat tetkik etmekte idik… Hem maşallah kız oğlan kız olduğu sabit görülmüştür.

Hayret Efendi:

Anladım kadı efendi, anladım! dedi. Serez’de hiçbir gariplik acayiplik yok imiş. Bütün tuhaflık bizim kaidelerimizde imiş. İstanbul’a varıp aklım erdiğimce anlatırım!

Kaynak: Günboyu

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!