Olmaz, beni cumhurbaşkanı yapmazlar ya, yine de düşünüyor insan. Ben cumhurbaşkanı olsaydım ne yapardım?
Fazla bir yetki istemez ama yetkilerimi de kullanırdım.
Mesela Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık ederdim.
Halkın içine korumasız çıkar, trafikte dururdum.
Şakacı olmaya çalışır, kesinlikle zarif olurdum.
Sinirlenmezdim, kabadayılanmazdım, “Ananı…” demezdim.
Öncelikle Türkiye’de ve dünyada sahipsiz kalan Türk milletine sahip çıkardım.
Vatandaşımı geleceğinden emin, Türk Halkını mutlu, Türk Devletini güçlü yapmak için çalışırdım. Atalarıma kulak verir: “Gündüz oturmadım, gece uyumadım, açları doyurdum, çıplakları giydirdim.” sözlerini unutmaz, büyük bir sorumluluk duygusuyla çalışırdım.
Vatanın en ücra köşesindeki vatandaşımın derdini dert edinirdim. Bu vatan Turan olurdu.
Vatandaşım açken ben tok olmazdım. Lüksü, şatafatı soframdan ve hayatımdan çıkarır, sade yaşardım. Buna soframdan başlar, iki yemeğin birini hazırlatmazdım.
Kaliteye önem verir: İnsanda, Üretimde, Hizmette, Sanatta, kaliteye ilgi gösterir, kalitesizlere göstermezdim. Etrafımdaki insanlar her bakımdan dolu olurdu. Bana gerçeği olduğu gibi söyleyebilecek adamlar olurdu. Bunlar gerektiğinde bana saçmalamamı söyleyebilir, ruh hastası gibi davrandığımı gösterebilirlerdi. İyi danışmanlarla çalışırdım. Tarih okur, Türk Devlet Başkanları nasıl davranmışsa öyle davranmaya çalışırdım.
Bölücülüğün ortadan kalkması en mühim işim olurdu.
Türk Dünyası’nın meselelerini yakından takip ederdim. Türk Cumhuriyetleriyle ilişkileri canlandırırdım. Filistin, Gazze kadar Bosna, Doğu Türkistan ve Kırım’a da önem verirdim. Mesela, kısa bir tatil için Kırım’a gidip Kırımlılarla ayaküstü veya evlerinde sohbetler ederdim. Uzak Türk yurtlarına gider, tatillerimi oralarda geçirirdim.
Dış politikada kesinlikle muadelet; eşitlik ilkesini uygular, yapılana en azından aynısıyla mukabele ederdim. Türk Devletini yalnızlaştırmak, Türk insanını aşağılamak isteyen, ezmek isteyenleri affetmezdim.
Yurt dışına gitmeye –resmi görevlerin dışında-fazla önem vermezdim. Oralarda gittiğimde de Türklüğe yönelirdim; Türk abidelerine gitme, şehitlikleri, mezarlarımızı, vatandaşlarımızı evlerinde ziyaret daha önemli çünkü. Türkiye’nin Türkiye dışındaki gücünü (beyin, işadamı, halk vs.) iyi değerlendirmesine çalışırdım.
Yurt dışındaki her Türk’e mektupla ulaşır, bağ kurardım. Yurt dışındaki Türklerin meselelerini yakından takip eder, çocuklarımızın Türkçe ve Türk Kültürü ile bağlarının kopmaması için elimden gelen her şeyi yapardım.
Sürüleştirilmeye çalışılan bir halkı millet yapmak için çalışırdım.
Milletin kendine güven duymasını sağlardım.
Ona kendi zenginliklerini her fırsatta hatırlatır medeniyetimizin kaynaklarını gösterirdim.
Bizim de medeniyetimiz varmış, biz de insanlığa hizmet etmişiz, biz de başarabiliriz dedirtirdim.
Görgü (protokol) kurallarına tam uyar, uyulmasını da sağlardım. Millete görgü kurallarını, töreyi yeniden hatırlatır, sevdirir, öğretirdim.
Çalışma azmi aşılardım. Üreteni, üretimi teşvik eder, tüketimi teşvik etmezdim.
Dürüst esnafı ödüllendirirdim. Dürüst ve hizmet eden işadamını taltif ederdim.
Gösteriş ve iş olsun diye ortalıkta salınanları ayıklar, hizmet ehlini taltif ederdim. Gönüllülere destek olurdum. Adalet, başarı, gayret örneği çocukları öne çıkarır, namus timsali kişileri öne çıkarırdım.
Yolsuzluk ve adaletsizlikle mücadele ederdim. Cebellezi işlerine son verirdim.
Devletin saçtığı paraların takibini yapardım. İsrafı önlerdim.
Basının milletin basını olmasına çalışır, milleti bilgilendiren bir basın olmasını sağlardım.
Basının bana yalakaca yaklaşmasını önlerdim. Liderlerle basın önünde konuşmazdım.
Sorunların çözümü için sivil toplumu harekete geçirirdim. Sivil toplumu geliştirmeye, boşluk varsa dermekler kurdurmaya çalışırdım.
Yurt içini de adabınca abartmadan gezmeye, tanıtıma muhtaç beldeleri tanıtmaya, halkı gezi alışkanlığı kazanmaya teşvike çalışırdım.
Ahlat, Çanakkale vb. tapu yerlerimize önem verir, sık sık ziyaret ederdim.
Eski evleri, sokakları, Türk ev mimarisinin diriltilmeye çalışıldığı yerleri ziyaret ederdim.
Camileri, banilerini, türbeleri ziyaret ederdim.
Türk Büyüklerini ve mezarlarını ziyaret ederdim: M. Akif, Ziya Gökalp, Abdülhamit, Refik Halit, Ahmet Haşim, Sait Faik, Memduh Şevket…
Yine mesela Devlet Mezarlığı’nı ziyaret eder, geçmişiyle milleti barıştırmaya çalışırdım.
Sık sık halkın içine çıkar, vatandaşın dertlerini dinlerdim.
Toplumu sakinleştirirdim.
İslâm’ın ve Müslümanların meseleleriyle yakından ilgilenirdim.
Huzur sohbetleri yaptırırdım.
Fitneyi ortaya koyan çalışmaları desteklerdim.
Camileri bina bodrumlarından kurtarılmasına çalışırdım.
Dini alandaki boşluğu ortadan kaldırırdım. İmamları yeniden eğittirirdim.
Azınlıkların, cemaatlerin gönlünü hoş tutardım.
Alevi-Sünni, Türk-Kürt vs. bölücülüğünün suni olduğunu her fırsatta gösterirdim. Hacıbektaş samah, Mevlana, sema ortaklığında milleti buluştururdum.
Çok okumaya, Bilime, Sanat ve Edebiyata, Müziğe, Sinemaya, Spora önem verirdim.
Üstün yeteneklileri korurdum.
Sanat hadiselerine müzayedelere katılır, antikanın ailemiz ve milletimiz için önemini anlatır, halkın sanatla iç içe olmasını teşvik eder, tedbirler aldırırdım. Yurt dışındaki Türk hazinelerinin yurda gelmesi için çalışırdım.
Kütüphanelere, sahaflara giderdim.
Koleksiyonculuğu teşvik ederdim.
Müzecilik ve müzelerin geliştirilmesine çalışırdım.
Arşivcilik ve arşivlere, kütüphanecilik ve kütüphanelere önem veridim. Buraların hayatın içine dahil olması için çalışırdım.
Okul gezileri (Anaokulu, ilkokul, lise, üniversite…) yapar, başarılı öğrencileri desteklerdim.
Yarışmalar açardım. Ödüller koyardım: Sanat, Edebiyat, Spor, Yoksulluk, Girişim, Buluş, Hizmet, vergi, Yetim / korunmaya muhtaç çocuklar, bağımlılık, sigara, alkol, kumar, resim, fotoğraf, Heykel, doğayı koruma ve doğaya dönüş vb. Mesela Fakirliği önleme çalışmalarını ödüllendirirdim.
Klasik Türk Musıkisi konserleri başlatır, Huzur konserleri yaptırırdım. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir Türk Müziği hareketi (Darül Elhan gibi) başlatırdım.
Klasik sanatların sanatçılarına sanatları üzerine siparişler verir, eserler yaptırırdım.
Bir Cumhurbaşkanının; ne okuduğu, nasıl okuduğu, hangi sergiye, konsere gittiği, hangi sanatçıyla iltifat ettiği önemlidir. Bu konuda kesin adil olurdum. İltifat edeceğim sanatçıyı (yazar, müzisyen vs.) dikkatle seçerdim. Himaye işlerinde dikkat ederdim.
At yarışlarına gider, Ata ve at kültürüne önem verirdim. Ata binerdim.
Yağlı, Karakucak, Serbest hatta Grekoromen Güreşlere mutlaka giderdim.
Ben cumhurbaşkanı olsaydım misafirlerimi götürürdüm.
Geleneklerin yaşatıcılarına, koruyucularına önem verirdim. Yaren, Sıragezme, Keşik, Arifane, Arabaşı, Kürsübaşı gibi geleneksel eğitim kurumlarını ziyaret ve teşvik ederdim. Seymenlik, zeybeklik, efelik vs. konularına önem verirdim.
Sultan şehirler ve halklarını diri tutardım
Yerel kanaat önderlerinin, sanatçı ve aydınların teşvikine çalışırdım.
Büyük merkezlerde olduğu gibi küçük beldelerde de kültür ve sanatın güçlenmesi ve kötü örneklerin azaltılmasına çalışırdım.
Aileye önemi sık sık vurgular, anne baba ve akrabayı ziyareti tavsiye ederdim. Aileyi toplumda öne çıkarır ama o makamda oturduğum sürece aile fertlerimi gerek olmadıkça öne çıkarmazdım. Eşim ve çocuklarım sivil toplum çalışmalarında yanımda olurdu.
Yaşlıları, büyükleri ziyaret ederdim.
Kimsesiz çocukları, yetimleri, yurt çocuklarını, alkolikleri, bağımlıları, yaşlıları… ihmal etmezdim. Kimsesizlerin kendi çapında kimsesi olurdum.
İş güvenliği, sosyal sigorta konularına önem verir, ani baskınlar yapardım
Eğitimle, Sağlıkla, Savunmayla bizzat ilgilenirdim.
Genç kızlarımızın iyi yetiştirilmesi için çalışırdım.
Annelerin eğitilmesine gayret ederdim.
Çocukların iyi yetiştirilmesi ve korunmasına önem verirdim.
Yurtların, Bakımevlerinin, Huzurevlerinin ve Islahevlerinin ıslahı ve geliştirilmesine çalışırdım.
Milletin beden ve ruh sağlığı üzerinde dururdum.
Uçak sanayisini canlandırmaya çalışırdım. Havacılık güvenlik savunma konularını takip ederdim.
Türk mühendislerinin ve bilim adamlarının başarılarını taltif eder, teşvik ederdim.
İşadamlarını teşvik ederdim.
Türk markalarını takdir, markalaşmayı teşvik ederdim. Girişimciliği teşvik ederdim.
Türk Tekstili’ni ayağa kaldırırdım.
Ağaç dikmeyi teşvik ederdim. Ağaç dikme seferberliği başlatırdım.
İpekçiliğe, üzümcülüğe, cevizciliğe, muzculuğa, sığırcılığa, koyunculuğa, keçiciliğe, Arıcılığa, sütçülüğe, tavukçuluğa, doğal gıda ve ürünlere önem verirdim.
Sularla ilgilenir, tabiatla çevreyle köyle irtibat, iç içe olma konusunu, tabiata dönüş konusunu canlı tutardım.
Güllere, gül bahçesine, Türk Bahçesi kültürüne önem verirdim.
Betona karşı çıkar, yanlış şehirleşmenin önüne set olurdum. Melih Gökçek gibi şehir soytarılarını kamuoyu önünde fırçalardım. (Genelkurmayın önüne diktiği saat heykelini gördüyseniz bu kelimeyi hak ettiğini, şehircilikten zerre kadar nasibi olmadığını görürsünüz.)
Geleneksel el sanatlarının canlandırılmasına çalışırdım. Halı kilim, dokuma, süslemeye önem verirdim. Klasik sanatların halka mal olmasına çalışırdım.
Liderleri günlük kayıkçı kavgası yerine asırlık meseleler üzerinde durmaya davet eder, uyarırdım. Kamuoyunu tırıvırı işlerle meşgul ettirmezdim.
Bölücülükle mücadele ederdim. Saçma sapan açılımlarla uğraşmaz, halkın kanaat önderleriyle doğrudan münasebetler kurarak meseleyi çözerdim.
İdamı geri koydururdum. Adaleti temin ederdim. Hapistekilerin iyi şartlarda topluma kazandırılmasına çalışırdım. Topluma düşman insanların yetişmesine engel olurdum.
Mafya ile savaşırdım. Otoparktan milli park mafyasına, ihaleden gümrüğe kadar her yerde yuvalanmış olan mafya…
Dolmuş, otobüs, durak, trafik, bina, yol, planlama işlerine, yanlış şehirleşmeye el atardım.
Demiryoluna önem verirdim.
Balıkçılığa, gemiciliğe önem verirdim.
Tarıma önem verirdim.
Hayvancılık ve hayvancılık kültürümüzün korunması ve geliştirilmesine çalışırdım.
Suya tabiata su kaynaklarına önem verirdim. Sürdürülebilir çevreye, doğanın korunmasına önem verirdim.
HES’lerle mücadele ederdim.
Sahillerin halka açık olmasını sağlar, parsellenip ham edilmesine savaş açardım.
Boşalan köyleri canlandırma projeleri hazırlattırır, tarlasını ekmemeye pirim verme yerine ekmeye pirim vererek tarımı ayağa kaldırmaya çalışırdım.
Türk Modası’nın oluşması için uğraşırdım Bizi soymak, soyundurmak, çirkinleştirmek isteyen anlayışa karşı bize yakışanı öne çıkaran bin anlayışı desteklerdim.
Türk Mutfağı’nı desteklerdim. Türk Peyniri’ne, Dolmaları’na… önem verirdim.
Arkeolojiye önem verirdim. Türk İslâm eserlerinin, eski eserlerin ve kitapların restorasyonuna önem verirdim.
Keşiflere önem verir, Doğaya yönlendirmeye çalışır, Merakı teşvik eder, Gezi kültürünün kazandırılmasına çalışırdım.
Coğrafya Enstitüsü kurdururdum. Yeni keşifleri, buluşları dinlerdim.
Çok özel çalışmaları olan kişileri kabul ederdim: Türkün Genetik Tarihi Osman Çataloluk, Servet Somuncuoğlu, Oktay Sinanoğlu,
Bilime, bilim adamlarına, sanata, sanatçılara, mucitlere, buluşlara önem verir, patenti teşvik ederdim.
Türkiye’nin teknoloji çöplüğüne dönüşmesine izin vermezdim.
Cep telefonlarına bir çözüm bulurdum.
Yazma çizme, anı hatıra günlük tutma işlerini, derleme yapmayı teşvik ederdim.
Şiiri sevdirmeye çalışırdım.
Geleneksel Karagöz-Hacivat gibi gölge oyunlarına, orta oyunlarına ve kuklacılığa önem verirdim.
Geleneksel sporlara önem verirdim.
Türk Dünyası Spor Oyunları yarışmaları düzenletirdim.
Türk Dünyası Zekâ Oyunları ve özellikle satranç yarışmaları düzenletirdim.
Türkiye’nin iyi tanıtılması ve temsiline olağanüstü gayret ederdim.
Hatırlama ve hatırlatma, düşünme düşündürtme işlerine önem verirdim.
Her gün bir ana, bir tali meseleyi veya geliştirilmesi gereken bir hususu gündeme taşırdım.
Sanal dünyayı ve sosyal basını gösteriş için değil bu amaçlarla doğru kullanırdım.
İşte müstakbel Cumhurbaşkanının yapması gerekli birtakım çalışmaları -edebi diline bakmaksızın- aklıma geldiği haliyle not etmeye çalıştım. Üzülerek “Aman Ya Rabbi! Ne kadar çok birikmiş meselemiz varmış.” dedim. Keşke olmasaydı.
Peki bu meseleleri hangi Cumhurbaşkanı adayı çözebilir sizce? Türk devletine savaş açan PKK’lı aday mı? Tayyip Erdoğan mı? Ekmeleddin İhsanoğlu mu? Diğerini geçelim. Erdoğan’ın Başbakan iken ne kadar bu işlerle ilgilendiği ortada. Cumhurbaşkanı olduğunda, hatta devlet başkanı olduğunda ne değişecek? Bu meseleler çözülmüş olsaydı zaten yazılmazdı.
Demek ki başka bir aday gerekiyor: Milletini kucaklayabilecek bir aday. Bu çalışmalar yürütebilecek Cumhurbaşkanı adayı Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’dur diye düşünüyorum. Tayyip Erdoğan’ın bu ülkenin şu andaki en büyük talihsizliği olduğu görülmelidir. Çocuklar için Bonzai ne kadar cazip ve çok tehlikeli ise Tayyip de bu halka o kadar cazip geliyor ve o kadar tehlikeli. Bu arada; İhsanoğlu’nun yumuşak hitabetini, konuşmasını eleştirenlere Tayyip Erdoğan’ın camsız konuşmalarına bakmalarını salık veririm.
Sözüm size, bize, hepimize…