Arslan Küçükyıldız
Arslan Küçükyıldız

Biliyorlar mı?

featured

Hadi bu yavşak İngiliz, Amerikan devlet ve haber alma kuruluşları Atatürk düşmanlığı yapıyor, anlarım; aynı düşmanlığı din, iman, alfabe ve giyim kuşamı bahane ederek yapanlar neye ve kime hizmet ettiklerini biliyorlar mı? Bilerek yapıyorlarsa bunun anlamı nedir? Sözüm size, hepimize…

4 Eylül, Sivas Kongresi‘nin açılışının yıl dönümüdür. Kongreye katılanların sayısı değişik kaynaklarda 28’den 48’e kadar verilmektedir. Bir hafta süren toplantılar sırasında Kongre’ye sonradan gelen bazı delegelerle toplam sayı 38’e kadar çıkmıştır.

Kongrede konuşulan önemli konulardan biri ABD manda ve himayesi konusudur.

İsmail Hami Bey, 25 kişinin imzasıyla kongreye Amerikan mandasının kabul edilmesini isteyen bir önerge sunmuştur. Kongreye katılanlardan bir kısmı mandayı savunurken bir kısmı da karşı çıkmıştır.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk, (katılan delege sayısı ister 38, ister 48 olsun) yarıdan fazla kongre delegesi “ABD mandasına girelim” diye önerge verirken, aynı delegelere millî iradeyi hâkim kılmayı esas alan kararları aldıran ve bu yüzden hakkında “İngiliz işbirlikçisi, dinsiz, imansız, diktatör” iftiraları atılan, aynı İngiliz çocukları tarafından annesine kara çalınmaya çalışılan tertemiz bir Türk oğludur. Büyüktür.

Sivas Kongresi’ne Rumeli’den ve Batı Anadolu illerinin çoğundan kimse gelmemiş, birkaç ilden gelenler de herhangi bir millî kuruluş tarafından seçilip gönderilmemiştir. Bu kişiler ya ilin ileri gelenlerince uygun görülmüş ya da kendiliklerinden gelmişlerdir. Kongreye az sayıda delegenin katılması önemli sorunlardan birisi olmuştur. Bu durumu aşmak için Mustafa Kemal Paşa yanındakilerden bazılarını kongreye, birer ilin temsilcisi olarak atamıştır. Yani bir kısmı “illerden gelme” ve bir kısmı “Sivas’ta atanma” 20–25 kadar delegenin katılımı ile Sivas Kongresi açılmıştır. Seçilme, atanma, diktatörlük iftirasının temeli de budur. Vatan tehlikededir. 

Bütün zorluklar onun dehasıyla aşıldığı, Türkiye’yi düşmandan temizleyip bir devlet kurduğu için ona düşmanlık ediyorlar.

Dönemin şartları göz önüne alındığında bu kongrede pek çok şey konuşulmuş ve tartışılmıştır. Bu konuları üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Birincisi Kongrenin içyapısı ve çalışma yöntemiyle ilgili olanlar, ikincisi dış siyasetle ilgili konular, üçüncüsü ise ülkenin iç durumuyla ilgili olan konulardır.

Kongre, Anadolu’da ve Rumeli’de kurulmuş olan bütün millî cemiyetleri, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirerek, tek bir cemiyet haline dönüştürmüştür.

Sivas Kongresi, aldığı kararları millete ve bütün dünyaya duyurmak üzere 11 Eylül 1919’da bir beyanname yayımlayarak çalışmalarını tamamlamıştır. Erzurum Kongresi Beyannamesi’nin geliştirilerek değiştirilmesiyle oluşan beyannamede özetle şu esaslara yer veriliyordu:

  1. Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı 30 Ekim 1918’deki sınır içinde kalan ve ezici çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı ülkesi toprakları birbirinden ayrılmaz ve hiçbir bahane ile bölünmez bir bütündür. Osmanlı ülkesinde yaşayan bütün Müslümanlar birbirlerine karşı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu, ırkî ve içtimaî haklarına ve mahallî şartlarına riayetkâr öz kardeştirler.
  2. Osmanlı toplumunun bütünlüğü ve millî bağımsızlığımızın sağlanması, yüce hilâfet ve saltanat makamının korunması için Kuva-yı Milliyeyi amil ve irade-i milliyeyi hâkim kılmak esastır.
  3. Osmanlı ülkesinin herhangi bir bölgesine karşı yapılacak saldırı ve işgale bilhassa vatanımız dâhilinde bağımsız Rum ve Ermeni devletleri kurulmasına karşı Aydın, Manisa ve Balıkesir cephelerindeki Millî Mücadele gibi birlik içinde müdafaa ve direniş esası kabul edilmiştir.
  4. Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız bütün gayrimüslim unsurların her türlü hakları tamamıyla korunduğundan bu unsurlara siyasî hâkimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir.
  5. Osmanlı hükümeti, dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk etmek zorunda kaldığı takdirde hilâfet ve saltanat makamıyla vatan ve milletin korunmasını ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir ve kararlar alınmıştır.
  6. İtilaf devletlerinden 30 Ekim 1918’deki sınırlarımız içinde kalan, ezici Müslüman çoğunluğunun yaşadığı, kültürel ve medenî üstünlüğün Müslümanlara ait olduğu ülkemizi taksim etme düşüncesinden tamamen vazgeçmelerini, bu topraklar üzerindeki tarihî, coğrafî, siyasî ve dinî haklarımıza riayet etmelerini, buna aykırı girişimleri terk ederek hak ve adalete dayanan bir karara varmalarını beklemekteyiz.
  7. Devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartıyla 6. maddede belirtilen sınırlar içinde milliyet esaslarına saygı gösteren ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fennî, sınaî ve iktisadî yardımını memnuniyetle karşılarız.
  8. Milletlerin kendi kaderlerini bizzat tayin ettiği bu tarihî devirde merkezî hükümetimizin de millî iradeye tâbi olması zaruridir. Çünkü millî iradeye dayanmayan bir hükümetin aldığı keyfî ve şahsî kararlara milletçe uyulmadığı gibi dışarıda da itibar edilmediği ve edilemeyeceği şimdiye kadar yaşanan olaylardan anlaşılmıştır. Bu sebeple merkezî hükümetimizin hemen millî meclisi toplaması, millet ve memleketin geleceği hakkında alınacak bütün kararları meclis denetimine sunması zorunludur.
  9. Tamamen millî vicdandan doğan ve aynı amaç için kurulan bütün millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir. Bu cemiyet her türlü particilik akımlarından ve şahsî ihtiraslardan tamamen arınmıştır. Bütün Müslüman yurttaşlarımız bu cemiyetin tabii üyesidir.
  10. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan genel kongresi tarafından kutsal gayeyi izlemek ve genel teşkilâtı yönetmek için bir Heyet-i Temsiliye seçilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar bütün millî kuruluşlar birleştirilmiştir.

Bu kararlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, yurdun düşmandan temizlenerek kurtuluşunu sağlayan kararlardır.

Sorum şu: Hadi bu yavşak İngiliz, Amerikan devlet ve haber alma kuruluşları Atatürk düşmanlığı yapıyor, anlarım; aynı düşmanlığı din, iman, alfabe ve giyim kuşamı bahane ederek yapanlar neye ve kime hizmet ettiklerini biliyorlar mı? Bilerek yapıyorlarsa bunun anlamı nedir?

Sözüm size, hepimize…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!