I- Giriş
Evrakta sahtecilik suçları, kamu güvenine karşı işlenen suçlardandır. Kamu güveni, hukuk kurallarının ve toplumun önemli bir değer verdiği dokümanlar, paralar ve sembollere olan güveni teşkil eder. Evrakta sahtecilik suçu, TCK’nın 204 ve 212. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu bölümde öncelikle resmî belgede sahtecilik suçunu, daha sonra da özel belgede sahtecilik suçunu inceleyeceğiz. Fakat bu ayrıma geçmeden önce, bu konuda açıklık kazanması gereken “belge” kavramını açıklamakta fayda bulunmaktadır.
- BELGE
- Belge Kavramı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararına göre “Ceza Hukuku yönünden varaka (evrak, belge), olayları nakleden veya irade beyanlarını içeren ve bir kimse tarafından oluşturulan her türlü yazılı belge olarak tanımlanabilir.” Yine madde gerekçesine göre, “Belge, eski dilimizdeki “evrak” kelimesi karşılığında kullanılmakta olup, yazılı kağıt anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, yazılı kâğıt niteliğinde olmayan şey, ispat kuvveti ne olursa olsun, belge niteliği taşımamaktadır.” Bu tanımdan belge kavramının aşağıdaki unsurlara sahip olması gerektiği sonucuna ulaşılabilir.
- Belgenin Unsurları
Belgenin unsurları, “yazılılık”, “belirli bir düzenleyenin olması” ve “belli bir içeriğinin bulunması”dır.
- a) Yazılılık
Belgeden söz edilebilmesi için, öncelikle bu belgenin yazılı olması gerekir. Yazılı kağıt niteliğinde olmayan şey, ispat kuvveti ne olursa olsun, belge niteliği taşımamaktadır. Örneğin, bilgisayarda bulunan ve belli bir içeriğe sahip bulunan word sayfası belge olarak nitelenemeyeceği gibi, fotoğraflar veyahut dijital ortamda bulunan diğer türdeki veriler de belge niteliği taşımamaktadır. [1]
Ayrıca belirtilmelidir ki, her ne kadar belgeden söz edilen durumlarda yazılı bir kağıdın varlığı gerekli ise de; bazı durumlarda belgenin varlığını kabul etmek için, yazının kağıt üzerinde bulunması gerekmez. Bir metal levha üzerine yazı yazılması hâlinde de belgenin varlığını kabul etmek gerekir. Bu itibarla, araç plakalarını da resmî belge olarak kabul etmek gerekir.
- b) Belli Bir Düzenleyenin Olması
Bu yazının belli bir kişiye veya kişilere izafe edilebilir olması gerekir. Ancak, bu kişilerin gerçekten mevcut kişiler olması gerekmez. Bu itibarla, gerçek veya hayalî belli bir kişiye izafe edilemeyen yazılı kâğıt, belge niteliği taşımaz. Kâğıt üzerindeki yazının belli bir kişiye izafe edilebilmesi için, bu kişinin ad ve soyadının kağıda eksiksiz bir şekilde yazılması ve kağıdın bu kişi tarafından imzalanmış olması şart değildir.
Ancak, bazı belgeler (örneğin poliçe gibi kambiyo senetleri) açısından, belge üzerinde kişinin kendi el yazısı ile imzasının atılmış olması gerekir. Zira, imza, ilgili kambiyo senedinin zorunlu şekil şartını (kurucu bir unsurunu) oluşturmaktadır.
Bir kişinin, düzenlediği belgeye başkasının adını yazması ve belgeyi imzalaması durumunda da bir belge vardır; ancak bu belge sahtedir. Belge altında adı yazılan ve adına imza konulan kişi, gerçek veya hayali bir kişi olabilir. Bunun, belgenin varlığına bir etkisi bulunmamaktadır.
- c) Belli Bir İçeriğinin Bulunması
Bir belgeden söz edebilmek için, kağıt üzerindeki yazının içeriğinin hukukî bir kıymet taşıması, hukukî bir hüküm ifade eylemesi, hukukî bir sonuç doğurmaya elverişli olması gerekir. Kağıt üzerindeki yazının, anlaşılabilir bir içeriğe sahip olması ve ayrıca bir irade beyanını ihtiva etmesi gerekir.
- Belge Türleri
Belge çeşitleri üç başlık altında incelenebilir.
- a) Resmî Belge
Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir. Bu itibarla, bir kamu kurumu ile akdedilen sözleşme dolayısıyla özel hukuk hükümlerinin uygulama kabiliyetinin olması hâlinde dahi, resmî belge vardır. Çünkü sözleşme, kamu kurumu adına kamu görevlisi tarafından imzalanmaktadır. Bir belgenin resmî belge sayılabilmesi için aşağıdaki unsurların bulunması gerekir.
– Belge kamu görevlisi tarafından düzenlenmiş olmalıdır.
Bu belge, kamu görevlisi tarafından “görevi gereği” düzenlenmiş bulunmalıdır.
– Bu belge, kanunda öngörülen usul ve kurallara uygun olarak düzen¬lenmelidir2.
Resmî belgeyi üç başlık altında inceleyebiliriz.
- aa) Sahteliği Kanıtlanıncaya Kadar Geçerli Olan Resmî Belgeler
Sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan resmî belgeler, ispat kuvveti açısından en önde gelen belgelerdir. Değişik yorumlara son vermek maksadıyla bir belgenin böyle bir güce sahip olup olmadığının saptanması için kanunlarda bu hususu belirten bir hüküm bulunması gerekli sayılmıştır. Bu şekilde hükümler içeren kanun hükümlerine aşağıdakiler örnek olarak verilebilir:
CMK’nın 222. maddesinde belirtildiği üzere duruşma tutanakları3,
İcra İflas Kanunu’nun 38. maddesinde sayılan ilam niteliğindeki belgeler4,
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 295. maddesinde belirtilen mahkeme ilamları5
Noterlik Kanunu’nun 82. maddesine göre noterler tarafından düzenleme şeklinde meydana getirilen belgeler6. Noterlik Kanunu’nun 82. maddesine göre noterler tarafından düzenleme şeklinde oluşturulan belgeler sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge hükmünde iken, sadece imza onaylamasını içeren, yani onaylama şeklindeki belgelerin sadece imza ve tarihi sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli kabul edilmiştir. Yani onaylama şeklindeki noter belgelerinin içeriği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerden değildir.
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’un 178. maddesi uyarınca seçim kurulları tarafından düzenlenen tutanaklar7[2]
3 CMK m.222: Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.
4 İİK İTİ.38L Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havire’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir.
5 HUMK m.295: Mahkeme ilamlarıyla katibiadillerce re’sen tanzim olunan senetler sahteliği ve salahiyattar memurların salahiyetleri dahilinde usulüne tevfikan tanzim veya tasdik ettikleri vesikalar hilafı ispat olununcaya kadar delili kati teşkil eder.
6 Noterlik Kanunu m.82: Bu kanun hükümlerine göre belgelendirilen işlemler resmî sayılır. Noterler tarafından bu kısmın ikinci bölümünün hükümlerine göre düzenlenmiş olan hukuki işlemler, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir.
Bu kısmın üçüncü bölümü hükümlerine göre noter tarafından yapılan imza onaylaması, onaylanan imzanın ilgiliye ait oluşunu belgelendirme niteliğinde bulunup, hukuki işlemlerin içindekileri kapsamaz. Bu işlemlerde imza ve tarih, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri dışında kalan noterlik işlemleri aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.
7 Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun m.178: Bu kanunda yazılı suçlardan ağır cezayı gerektirenlerin gayrısında kurullarca tanzim edilen tutanaklar sahtelikleri sabit oluncaya kadar muteberdir.
- bb) Aksi Kanıtlanıncaya Kadar Geçerli Olan Resmî Belgeler
Kanunların açıkça sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olarak saydıkları belge dışındaki belgeler, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerdir. Kanun koyucu, madde gerekçesinde sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerin kanunlarda açıkça belirtilmesi gerektiğini belirttiğine göre, kanunlarda açıkça sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge olarak nitelenmeyen diğer resmî belgeler, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan resmî belgelerdir. Örneğin noterler tarafından onaylama şeklinde düzenlenen belgelerin imza ve tarih dışındaki kısımları(yani metnin içeriği) bakımından bu belgeler aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerdir.
- cc) Kanun Gereğince Resmî Belge Hükmündeki Belgeler
TCK’nın 210. maddesinde bazı özel belgeler, önemi gereği resmî belge hükmünde sayılmıştır. Madde, ticarî hayatta büyük yer tutan ve basit bir ciro ile veya buna bile gerek görülmeksizin tedavül eden bazı evrakı daha ciddî bir şekilde korumak maksadına yöneliktir. Madde ile sayılan özel belgelerde sahtecilik yapılması hâlinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Burada söz konusu olan, sadece resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin cezanın uygulanması değildir. Sayılan belgelerde sahtecilik yapılması durumunda, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler bütün olarak uygulanır.
Kambiyo senedi veya emtiayı temsil eden evrak, imzalı ve boş olarak faile tevdi edilmiş olup da fail, bunu tevdi maksadından farklı bir şekilde doldur-muşsa, o takdirde açığa atılan imzanın kötüye kullanılmasına ilişkin yaptırım uygulanacaktır. Çünkü bu durumda, tevdi edilen kâğıt, imzalı ve fakat boş olarak verildiği için, henüz belge niteliğini kazanmamıştır.
Maddede, son zamanlarda tahvillerde de sahtecilik fiillerinin geniş ölçüde gerçekleştirilmesi ve bu nedenle güvenliğin çok zarara uğraması nedeni ile “her türlü tahviller”de özel himaye altına alınmıştır; ayrıca el yazılı vasiyetnamelerde gerçekleştirilen sahtecilik dolayısıyla, resmî belgede sahtecilik hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır. Burada söz konusu olan vasiyetname, noter huzurunda yapılmamış olanlardır. Noterin, talep üzerine düzenlediği vasiyetname bir resmî belge olduğundan bu madde kapsamında zikredilmesine gerek yoktur. Burada geçen vasiyetname, ölen kişinin meydana getirdiği el yazısı ile yapılmış veya onun beyanı üzerine özel kişilerce saptanmış vasiyetnamelerdir.
Maddenin ikinci fıkrasında, kamu görevlisi sıfatıyla çalışmasalar bile, tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykırı belge düzenlemesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması hâlinde, resmî belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır. Böylece, belirtilen kişilerin görevlerinin ifası bağlamında düzenledikleri belgelerin önemi vurgulanmış ve bunlara duyulan güvenin özellikle korunması amaçlanmıştır.
- b) Özel Belge
Özel belge, yukarıda açıklamasını yaptığımız resmî belge ve resmî belge hükmündeki belgelerden olmayan belgedir.
Belge kavramını inceledikten sonra şimdi de resmî belgede sahtecilik suçu ile özel belgede sahtecilik suçunu inceleyelim.
II – RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK
Resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler esas itibariyle TCK’nın 204, 205 ve 206. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun dışında m.210, 211 ve 212. maddelerinde de resmî belgede sahteciliğe ilişkin hükümler yer almıştır.
- SUÇUN UNSURLARI
- Suçun Maddi Unsuru
Resmî belgede sahtecilik suçunun maddi unsurunu, m.204, 205 ve 206 hükümleri bakımından ayrı ayrı inceleyelim.
- a) 204 Hükmündeki Maddi Unsurlar
TCK’nın 204. maddesinde resmî belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır.
Birinci seçimlik hareket, resmî belgeyi sahte olarak düzenlemektir. Bu seçimlik hareketle, resmî belge esasında mevcut olmadığı hâlde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir.
İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmî belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Mevcut olan resmî belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmî belgeyi bozmak suçu oluşur. Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtilmek gerekir ki; sahteciliğin, belgenin üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte resmî belgeyi kullanmaktır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur.
- aa) Resmî Belgeyi Sahte Olarak Düzenlemek
Sahte resmî belge düzenleme durumunda, fail ya yeni baştan sahte bir resmî belge düzenler, ya da kısmen sahte resmî belge düzenler. Tamamen sahte resmî belge düzenlemek, belgenin kimliğini yanlış yansıtmak şeklinde olabileceği gibi, daha önce mevcut bulunan gerçek bir belgenin taklit edilmesi şeklinde de olabilir. Kısmen sahte resmî belge düzenlemede ise, failin gerçeğe uygun bir belgeye zarar vermeden eklemeler yapmasıdır.
Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir, Özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir.
- bb) Resmî Bir Belgeyi Değiştirmek
İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmî belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Mevcut olan resmî belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir.
Davanın öncelikle ve asıl bilirkişisi mahkeme Hâkimi olup suça konu nüfus cüzdanındaki sahteciliğin kandırıcılık yeteneği bulunup bulunmadığı gözlemlenip karar yerinde tartışılmadan; hükme dayanak yapılan Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarının 20.03.2002 tarih 191 sayılı raporunda, belge üzerinde basılı olan soğuk mühür izinin mevcut fotoğraf üzerinde bulunmadığının belirtildiği de gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, (Y6.CD, T. 20.3.2006, E. 2004/7416, K. 2006/2647)
Değiştirilen belgenin aldatıcılık yeteneği yoksa, resmî belgeyi bozmak suçu oluşur. Yani m.205 hükmü uygulanır. Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtmek gerekir ki; sahteciliğin, belgenin üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır.
- cc) Sahte Olan Resmî Belgeyi Kullanmak
Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte resmî belgeyi kullanmaktır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur. Burada söz konusu edilen “kullanma” seçimlik hareketi, belgeyi sahte olarak düzenleyen kişi dışındaki kişiler tarafından kullanılmasını kapsamaktadır. Resmî belgede sahteciliğin cezalandırılabilmesi için, sahte olarak düzenlenen belgenin ayrıca kullanılması gerekmez. Dolayısıyla sahte olarak belge düzenleyen şahıs, aynı zamanda bu belgeyi kullanmışsa, bu şahsın eylemi tek bir suç oluşturacaktır. Eğer bu sahte belgeyi, düzenleyeni veya değiştireni dışında başka bir kişi kullanmışsa, yine de bu seçimlik hareket oluşacaktır.
Kullanmak kavramından söz edilebilmesi için, belgenin üçüncü kişi tarafından fiilen görülmüş veya muhatabın gerçekten kandırılmış olmasına gerek yoktur. [3]
- b) 205 Hükmündeki Maddi Unsurlar
Maddede, resmî belgeyi bozmak, yok etmek ve gizlemek fiilleri, resmî belgede sahtecilik suçundan ayrı bir suç olarak ceza yaptırımı altına alınmıştır. Sahtecilik suçu, düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin başkasını aldatıcı nitelikte olmasını gerektirir. Bu maddede tanımlanan suçun işlenmesi, başkasını aldatma özelliği taşımayabilir.
Suçun konusu, hukuken geçerli, yani gerçek bir resmî belgedir. Söz konusu suçu oluşturan seçimlik hareketler, resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir.
Gerçek bir resmî belge üzerindeki yazılan örneğin boyamak veya silmek suretiyle okunamaz hâle getirmek, belge üzerindeki resmî koparmak, belgeyi yırtmak, yakmak veya gizlemek fiilleri bu suçu oluşturur.
Dikkat edilmelidir ki; gizleme hâlinde, belge varlığını ve bütünlüğünü muhafaza etmektedir. Gizlenen belge, kişilerin nezdinde bulunan resmî belge olabileceği gibi, bir kamu kurum ve kuruluşunda ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunda muhafaza edilen belge de olabilir.
Gizlemenin, belgenin nezdinde bulunduğu kişiye ya da kurum veya kuruluşa karşı olması gerekir. Bir belgenin, örneğin bir uyuşmazlık bağlamında mahkemeden istenmesine karşılık; gerçeğe aykırı olarak, mevcut olmadığının veya bulunamadığının bildirilmesi hâlinde, bu suç değil, suç delillerini gizleme suçu oluşur.
Bir resmî belgenin, örneğin bir hukukî uyuşmazlık bağlamında mahkemeden istenmesine karşılık; gerçeğe aykırı olarak, mevcut olmadığının veya bulunamadığının bildirilmesi hâlinde, bu suç oluşur. Ancak, bir suça ilişkin olarak yapılan soruşturma veya kovuşturma kapsamında istenen belgelerin verilmemesi hâlinde, resmî belgenin gizlenmesi suçunun değil, suç delillerini gizleme suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Gizleme olgusu, belgenin nezdinde bulunduğu kişiden ya da kurum veya kuruluştan çalınması suretiyle de gerçekleşebilir. Ancak bu durumda, hırsızlık suçundan değil, resmî belgenin gizlenmesi suçundan dolayı hüküm tesis edilmelidir.
- c) m. 206 Hükmündeki Maddi Unsurlar
TCK’nın 206. maddesi hükmüne göre “Bir resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Madde, doktrinde “fikrî sahtecilik” olarak adlandırılan bir suç tipini düzenlemektedir. Kişi, kendi beyanıyla sahte bir resmî belgenin düzenlenmesine neden olmak hakkına sahip değildir. Kişinin açıklamaları üzerine düzenlenen resmî belgenin bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması, suçun oluşması için gereklidir. Aksi takdirde düzenlenen belge, yapılan beyanın doğruluğunu ispat edemeyeceğinden, kişi kendi beyanı ile böyle bir belgenin düzenlenmesine etmen olmuş sayılamaz ve kendisinin bu madde uyarınca cezalandırılmasının neden ve hikmeti kalmaz. O hâlde bakılacak husus şudur: Beyanın doğruluğu düzenlenen resmî belgeyle ispat edilecek ise, madde uygulanacaktır; buna karşılık beyanı alan memur, beyanın doğruluğunu tahkik edip, buna kanaat getirdikten sonra resmî belgeyi düzenlemek durumunda ise yani resmî belge sadece kişinin beyanı üzerine değil de, memurca yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise, bu maddedeki suç oluşmaz. Nitekim, kişiyi çok geniş bir surette “doğruyu söylemek”le yükümleyen İtalyan Ceza Kanununun 483 üncü maddesi de aynı esası kabul etmiş ve İtalyan Yargıtayının yerleşmiş içtihadı da bu yönde olmuştur.
Bu nedenle, gümrük muayene memuruna, belirli bir malı ithal veya ihraç edeceği yolunda yalan beyanda bulunan kişi, bu maddedeki suçu işlemiş olmaz; zira beyanı alan gümrük muayene memuru sırf bu beyanla yetinmeyip, beyanın doğruluğunu incelemekle yükümlüdür.
Resmî belge ile doğruluğu ispat edilecek olayların ne olduğu, belgenin niteliğine göre belirir.
- Suçun Manevi Unsuru
Genel olarak belgede sahtecilik suçunun manevi unsuru genel kasttır. Kastın, suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketlerden birisine ve suça konu olan şeyin belge olduğuna yönelik bulunması gerekir. Bu nedenle sahte olduğunu bilmediği bir belgeyi kullanan fail, kasten hareket etmiş olmayacağından suçun manevi unsuru gerçekleşmeyecektir.
- SUÇUN FAİLİ ve MAĞDURU
Suçun Faili: 204. maddenin 1. fıkrası bakımından suçun faili, kamu görevlisi olmayan bir özel kişidir. 204. maddenin 2.fıkrası bakımından ise suçun faili, kamu görevlisidir. Bilindiği üzere kamu görevlisi kavramı TCK m.6/l-c bendinde tanımlanmıştır. Buna göre kamu görevlisi; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi”yi ifade eder. Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir. Bu itibarla, bir kamu kurumu ile akdedilen sözleşme dolayısıyla özel hukuk hükümlerinin uygulama kabiliyetinin olması hâlinde dahi, resmî belge vardır. Çünkü sözleşme, kamu kurumu adına kamu görevlisi tarafından imzalanmaktadır. [4]
Düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir. Dolayısıyla görevine girmeyen bir konuda kamu görevlisinin sahte resmî belge düzenlemesi, m.204/1 hükmü kapsamındadır12.
TCK’nın 205. maddesindeki fiiller bir özel kişi tarafından gerçekleştirebileceği gibi, bir kamu görevlisi tarafından da gerçekleştirilebilir. Ancak suçu kamu görevlisinin işlemesi bir nitelikli hal olarak öngörülmüştür. Bu maddedeki hüküm açısından özellik arz eden husus, suçun konusunu oluşturan belgenin, kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu belge olması gerekmez. Gerçek bir resmî belgenin kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bozulması, yırtılması, yok edilmesi veya gizlenmesi hâlinde, bu suç oluşur.
Bunun dışında m.210 hükmünün ikinci fıkrasında, kamu görevlisi sıfatıyla çalışmasalar bile, tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykırı belge düzenlemesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması hâlinde, resmî belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır. Böylece, belirtilen kişilerin görevlerinin ifası bağlamında düzenledikleri belgelerin önemi vurgulanmış ve bunlara duyulan güvenin özellikle korunması amaçlanmıştır.
Suçun Mağduru: Resmî belgede sahtecilik suçu “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” bölümünde ele alınmıştır. Bu suçlara bakıldığında, bu suçların mağdurunun özel kişiler değil, “kamu”nun olduğunu söylemek mümkündür.
- SUÇUN NİTELİKLİ ŞEKİLLERİ
Resmî belgede sahtecilik suçunun nitelikli şekillerini aşağıdaki şekilde sıralayarak inceleyebiliriz.
- Kamu Görevlisinin Görevi Gereği Düzenlemeye Yetkili Olduğu Bir Resmî Belgeyi Sahte Olarak Düzenlemesi, Sahte Resmî Belgeyi Kullanması, Başkasını Aldatacak Şekilde Değiştirmesi
204.maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmaktadır. Birinci fıkrada tanımlanan suçtan farklı olarak, bu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinin yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belge olması gerekir. Bu bakımdan, resmî belgede sahteciliğin kamu görevlisi tarafından yapılmasına rağmen, düzenlenen sahte resmî belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olmaması hâlinde, bu fıkra hükmü uygulanamaz. [5]
Söz konusu suçu oluşturan hareketler, birinci fıkrada tanımlanan suçu oluşturan seçimlik hareketlerden ibarettir. Ancak, bu bağlamda özellikle belirtilmelidir ki, kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi, bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek belge düzenlemesi hâlinde, bu fıkra hükmünde tanımlanan suç oluşur.
- Suça Konu Olan Resmî Belgenin, Kanun Hükmü Gereği Sahteliği Sabit Oluncaya Kadar Geçerli Olan Belge Niteliğinde Olması
204.maddenin üçüncü fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun konu bakımından nitelikli unsuru belirlenmiştir. Buna göre suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması hâlinde, cezanın belirlenen oranda artırılması gerekir.
Sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan resmî belgeler konusunda bilgi için yukarıdaki açıklamalara bakınız.
- Failin Kamu Görevlisi Olması
- maddenin 1.fıkrasının 2.cümlesi hükmü uyarınca resmî belgenin kamu görevlisi tarafından bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesi, bu suçun nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Bu suç açısından özellik arz eden husus, suçun konusunu oluşturan belgenin, kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu belge olması gerekmez. Dolayısıyla bu nitelikli halin uygulanabilmesi için failin sadece bir kamu görevlisi olması yeterlidir.
Gerçek bir resmî belgenin kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bozulması, yırtılması, yok edilmesi veya gizlenmesi hâlinde, bu suç oluşur.
- DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL
TCK’nın 211. maddesine göre, Bir hukukî ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belgede sahtecilik suçunun işlenmesi hâlinde, verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
Madde hükmünün uygulanması için, failin resmî belgede(özel belgede sahtecilik suçunda da indirim nedenidir) sahtecilik suçunu bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelendirilmesi amacıyla hareket etmiş olması gerekir. Kanun koyucunun burada daha az cezaya hükmetme gereğini görmesindeki sebep, failin başkasına zarar vermeyi değil de, kendisini bir zarardan korumayı amaçlamasıdır. [6]
- RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇUNA TEŞEBBÜS, SUÇA İŞTİRAK VE BU SUÇTA İÇTİMA
- Suça Teşebbüs
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan eksik teşebbüs-tam teşebbüs ayrımına son verilmiştir. Yeni Türk Ceza Kanunumuzda eksik teşebbüs sayılan bütün durumlar, tam teşebbüs olarak değerlendirilmiş ve “teşebbüs” terimi önünde bulunan “eksik” ve “tam” ifadeleri kaldırılarak, 5237 sayılı TCK’da “Suça teşebbüs” başlığı altında ele alınmıştır.
Suça teşebbüs, kişinin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlaya-maması durumunu ifade eder. Teşebbüs aşamasında kalmış bir eylem için verilecek ceza, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasıdır. Diğer hallerde ise verilecek cezadan, cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
Resmî belgede sahtecilik suçu, suçun maddi unsurunu teşkil eden seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleştirilmesiyle tamamlanacağından, bu seçimlik hareketlerden herhangi birisini yapmaya yönelik olarak doğrudan doğruya icraya başlayıp da failin elinde olmayan nedenlerden dolayı suçun tamamlanamaması halinde teşebbüs durumu söz konusu olur. Maddi unsuru oluşturan hareketlerle belirli bir yakınlık ve bağlantı içinde bulunan hareketlerin gerçekleştirilmesiyle birlikte, fail teşebbüs aşamasına girmiş olur. Fakat sahtecilik suçunda icra hareketlerinin ne zaman başladığını belirlemek güç olduğundan, bu suça teşebbüs istisnai bir durumdur.
- Suça İştirak
Resmî belgede sahtecilik suçunu düzenleyen TCK’nın 204. maddesinin 1.fıkrasındaki eylem herkes tarafından işlenebileceğinden, burada TCK’nın iştirake ilişkin bütün hükümleri uygulanabilir.
Fakat 204. maddenin 2.fıkrasındaki eylem, özgü suç mahiyetindedir. Yani bu suçun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Bir başka ifadeyle burada özel faillik söz konusudur. Özel faillik niteliğinin arandığı suçlarda, ancak bu niteliğe sahip olan kişiler fail olabilir. Örneğin zimmet suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Özel faillik niteliğini taşımayan kişiler, özgü suça iştirak etmeleri hâlinde, ancak azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu olur.
Sadece özel faillik niteliğine sahip olmak, özgü suçun faili olarak sorumluluk için yeterli olmayabilir. Bunun için, özel faillik niteliğinin yanı sıra, ayrıca fiil üzerinde hâkimiyet kurulması gerekir. Örneğin resmî belgede sahtecilik [7]suçunun işlenişine iştirak eden kamu görevlisi kişilerin, bu suçun nitelikli şekli açısından müşterek fail olarak sorumlu tutulabilmeleri için, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, ayrıca belgede sahtecilik fiili üzerinde ortak hâkimiyet kurmaları gerekir.
Azmettiren veya yardım eden olarak sorumluluk için, suçun tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir. Bu sonuç, bağlılık kuralının niceliksel etkisinden çıkarılmaktadır.
- İçtima
TCK’nın 212. maddesi metninde, sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir. Örneğin, sahte belgenin kullanılması sureti ile bir kimse aldatılarak bir yarar elde edilmiş olabilir. Bu durumda hem dolandırıcılık hem de resmî veya özel belgede sahtecilik suçlarına ait cezaların içtima suretiyle verilmesi gerekecektir. Keza, sahte belge düzenlemek suretiyle zimmetin gizlenmeye çalışılması hâlinde, hem zimmet suçundan hem de resmî belgede sahtecilik suçundan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacaktır.
[1] SOYASLAN, s.403.
[2] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.566.
[3] ERMAN, Sahir/ÖZEK, Çetin, Kamu Güvenine Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 1996, s.409.
TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.573.
TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.573.
[4] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.575.
[5] PARLAR/HATİPOĞLU, TCK Yorumu, C.II, s.1491.
Aynı doğrultuda: PARLAR/HATİPOĞLU, TCK Yorumu, C.II, s.1492.
[6] PARLAR/HATİPOĞLU, TCK Yorumu, CII, s.1582.
[7] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, s.575,576. Aksi Görüş: PARLAR/HATİPOĞLU, TCK Yorumu, C.II, s.1495.