“Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.”
Mustafa Kemal Atatürk
Gaflet-ihanet ve dahi vahametin doruğu yaşanır oldu.
Korkmam!
Zulüm olağan, terör azmış, terörist pervasız. Yedi düvel bağrımda tepinmekte. İcazet yönetimi meşru. Gelir dağılımı uçlarda, kayırmacılık alabildiğince, limanlarımız satılmış, kar getiren tüm kurumlarımız peşkeşte, bankalarımız yabancılarda, borsa dış sermayeye hizmette. Toprak satışı yeni imtiyazlar kazandı. Yer altı kaynaklarımız ecnebilere serviste.
Gözdemiz bor kaynaklarının işlenmesi ve değerlendirilmesinde, İsrail şirketleri “van minut” burada biz varız, diyor.
Devlet bankaları damat çiftliği. Peşmerge komşu ülkelerini dizayn cüretine geldi. Ermenistan Ağrı dağının peşinde. Füze-kalkan sistemi uç karakol, ilk hedef. Savaşın eşiğine gelmişiz, Generallerimiz terörist suçlamasıyla hapiste. Tohum yasası tarımda geleceğimizin ipoteği. Şaibesiz imtihan arada bulasın.
Peki bunlar!
. Tabii ki çok önemli, yenidünyanın şekillendirildiği dönemde, değişimin merkezi ülkemde bunları görmemek ancak tükenmişliktir.
Korkmuyor musun tüm bunlardan?
Korkmam!
Yarınımızdan geleceğimizden endişen korkun yok, öylemi?
“Zulümle bu gemi, yüzemez bu deniz de/Batırmazsak yazıklar olsun bize” demişiz tarihin her çöküş sahnesinde ve her çöküş bir destana gebe!
Dağılanı toplarız, kaybedileni kazanır, yıkılanı yüceltiriz.
Hiçbir şeyden mi korkmazsın?
Bak! iki gün içerisinde 3 haber korkuttu beni;
— Kamyon altında kalıp hayatını kaybeden yaşlı kadının fotoğrafını çekme yarışına girdiler
— 85 yaşındaki kimsesiz yaşlıyı, uzun süre yatmaktan oluşan yaralarını karıncalar yerken son anda buldular.
— Evinde yalnız yaşayan komşularının öldüğünü, 6 ay sonra fark ettiler.
İşte bunlar iliklerime kadar sarsıyor beni, çok korkuyorum.
Birde; parıldatılan istikbalden, ışıldatılan ümitlerden korkarım!
Yarın onarım, imar, inşa, devran-hesap gününe sahip çıkma isteğinden bizleri mahrum kılacak, “çürümekten” korkuyorum.
………….
Tarih, tekerrür ve ibret!
Bugün içinde kıvrandığımız girdaba gelişimiz, milli şuur ve zihniyetimiz üzerine musallat edilen hastalıklardan olduğu gibi, bu girdaptan çıkış bünyemizin bu hastalıkları yenmesiyle ilgilidir. Yaşadığımız coğrafya sahipsizliği ve ilgisizliği kaldırmaz önemdedir.
İbret’i ihmalden sonra, asıl’ı göz ardı edip, akıbeti şahsi ikballer üzere kurduğumuz zaman, tarih sahnesinin “hedefi” durumuna düşen milletim, bugün bu tekerrürün sarmalındadır.
Dünyanın zulmün pençesinde olduğu her dem, milletim; “Aşk ahlakının doruğuna çıkıp isyan ahlakının elzemliği” üzere kudret inşasında muvaffakiyet sağlayabilmişse.
“Müslüman korku ve ümit arasındadır” Hadis-i şerif-i; korktuğumuzdan emin olup, Allahın Rahmeti üzerine ümit deryasına taşımaz mı bizi!
Hem; şecere-seciye-seviye-şahadet yetmez mi?
Hem de; “biz varız” diyen nüve, zifiri karanlığı delmez mi?
Evvel Allah, Eyvallah…
Vesselam!