Biraz sonra yazacaklarım beni çok şaşırttı. Demek ki, bazı gerçekler ne kadar inkâr edilse de hiç bir şeyi aslından döndürebilmek mümkün değil.
“Tarihe gömülmeye çalışılan bir halkın (Türklerin) tarihe sarılarak ben varım deme çabalarını dikkate almak ve bu çabaları daha da bilimsel bir şekilde tamama erdirmek devrimcilerin görevidir”, “… Tarihi yapanlar safında durarak tarihe yaklaştığımızda Türk Milleti gerçeği somut bir hal almaktadır.”.
“Etrak-ı Biidrak (İdraksiz Türkler) hakaretleri ile anısı, zihni, yetenekleri çiğnenen ve siyasal mücadelesi sekteye uğratılmaya çalışılan bir halka özgüven verme ve düşmanları karşısında edinmek istediği konumu destekleyen çalışmalar üretme çabası ırkçılıkla yaftalandı.”.
İnsanın komünistlerin ağzından böyle sözler duyması, acaba kıyamet mi yaklaşıyor dedirtiyor!
Yine eski tüfek merhum Mihri Belli 1969’da yazdığı bir makalede “Millet gerçeği, çağımızın en büyük gerçeğidir. İçinde yaşadığımız tarihi dönem, halkların uzlaşma sürecinin dünya ölçüsünde yer aldığı dönemdir” ve devamla “Gerçekten Türk Milliyetçisi, Türkiye’nin bugünkü bağımlı, geri durumunu hazmedemeyen ve Türkiye’nin insanının başı dik, insanca bir yaşantıya kavuşması için tek çıkar yolu, bilimin ve gerçeklerin emrettiği yolu devrim yolunu tutmak kavrayış ve yürekliliğini gösteren kimsedir. Ve bu milliyetçilik, Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan Türkiye vatandaşlarının ve Türkiye ile doğal bağları olup bunun bilincinde olanların eylemleri ile ispat edenleri kapsar.” demektedir.
Şaşırıyorsunuz değilmi? Ama isterseniz devam edelim;
“Hiç şüphe yok ki; o aşamada, çağın uygarlık düzeyine çoktan ulaşmış ve ulusal kültürünü tam olarak geliştirmiş Türk ulusu ile dünyadaki öteki gelişmiş Türk toplulukları arasında tabii bir yakınlaşma, bir kaynaşma yer alacaktır. O şartlarda, tarih boyunca Türk kavimleri içinde en büyük hayatiyeti göstermiş olan büyük bir tarihin, büyük bir kültürün mirasçısı olan Türkiye’nin Türklerine, Doğu halkları/ İlk milli kurtuluş savaşında emperyalizmi yendiğimiz ve milli kurtuluşlar çağını açtığımız zamanki gibi sevgi ile saygı ile bakacaklardır.”.
Mihri Belli önemli şeyler söylemeye devam ediyor “Hiç şüphe yok ki, Şeyh Sait isyanı, dolaylı olarak da olsa, İngiliz emperyalizminin çıkarları paralelinde bir irtica hareketiydi… Bir milli kurtuluş savaşından muzaffer çıkmış olan Mustafa Kemal Türkiye’sini parçalamayı ve zamanın tek sosyalist ülkesi Sovyetler Birliği çevresinde Batılı emperyalistlerin kurmaya çalıştıkları “Sıklet Kordonu” bir tampon devletle güçlendirmeyi amaç edinen emperyalizmin desteklediği bir hareket, milli bir hareket değildir. Şeyhlerin, İngiliz muhibbi seyitlerin önderliğinde milli hareket olmaz.”.
Evet komünistliği tescilli merhum Mihri Belli bunları tam 45 yıl önce yazmış. Ancak dün emperyalist bugün küresel güç dediğimiz güçlerin politikaları hiç değişmemiş. Pkk’nın taaruzu, “Yeni Türkiye” yalanları, Anayasa yapma zırvalıkları, Türk düşmanlığı yapan dinci örgütlenmeler, ekonomik çöküş, siyasete dışarıdan yön verme çabaları hep 1884’te İkonomos Müfredatı’nda yazılı olan “Türk hükümranlığını baltalamak” amacına yöneliktir.
Gerçekçi olmayan bir komünizm felsefesine inanan insanların bile gördüğü bu gerçekleri, halen kendini milli ve mütedeyyin olarak gören insanlarımızın görmemesi, kimin daha samimi olduğunu göstermek bakımından çok acıdır.
Ancak görülen o ki; Türk Milleti kendi kaderini tayin etmek için kısa bir süre içinde milliyetçisi, liberali, demokratı, solcusu, komünisti ve dincisi ile birleşmek zorunda kalacaktır.
Yukarıda bir komünistin kalemi ile yaptığı izahatlar, Türk Milliyetçiliği fikriyatının haklı çıkması bakımından çok ilginçtir!