CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kuzey Kıbrıs temasları kapsamında Cumhurbaşkanı Tatar, Meclis Başkanı Sennaroğlu ve Başbakan Saner ile görüştü.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile bir araya geldi.
Kılıçdaroğlu ve Tatar’ın ikili görüşmesi yaklaşık 40 dakika sürdü. Kılıçdaroğlu, “Kıbrıs Türkü için ciddi bir mücadele veriyorsunuz. Son olarak Cenevre’deki 5+1 gayriresmi Kıbrıs konferansında yaptığınız görüşmeler, Kıbrıs Türkü’nün 50 yıldır verdiği mücadelenin bir anlamda farklı bir dille seslendirilmesi oldu ama hep amaç aynıydı.” dedi.
Denktaş’ın anıt mezarlarını ziyaret ettiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, Küçük’ün mezarında “Kıbrıs Türkü hür ve bağımsız yaşamak istiyor.” diye kararlılık içeren bir cümlesini gördüğünü ve Kıbrıs Türk halkının hür ve bağımsız olmasını arzu ettiklerini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“50 yıldır verilen mücadelenin sonunda KKTC’nin artık bir bağımsız devlet olarak ortaya çıkmasını, tanınmasını ve dünyanın saygın ülkelerinden biri konumuna gelmesini isteriz, en büyük arzumuz budur. Bu çerçevede vereceğiniz her mücadele, yapacağınız her çalışma ve görüşme son derece değerlidir. Bizim üstümüze düşen bir görev varsa biz o görevi yerine getirmeye hazırız.”
Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, CHP’yi görmekten mutluluk duyduğunu ifade ederek, “Kıbrıs meselesi hepimizin bildiği gibi Kıbrıs Türk halkının önemli bir davası ama aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin de çok yakından ilgilendiren milli meseledir. Çünkü Doğu Akdeniz’deki duruma baktığımızda, konjonktürün nasıl değiştiğini gördüğümüzde; enerji kaynaklarıyla, Süveyş Kanalı’yla, stratejisi ile her türlü, denizlerden tutunuz Mavi Vatan’dan, hava sahasına kadar fevkalade önemli bir coğrafyada yaşamaktayız. 1571’den beri atalarımız ecdadımızın sürdürdüğü bu mücadeleyi şu anda biz sürdürmekteyiz.
Adil bir şekilde, Kıbrıs’ın yönetimini, Kıbrıs’ın kaynaklarını paylaşabilmektedir. 50 yıldan beri bu federasyon temelinde bir anlaşmadan herhangi bir netice alınamadığını herkes bilmektedir. Annan Planı zamanında, bildiğiniz gibi, kapsamlı bir çözüm için Türk tarafı da iyi niyetini ortaya koymuş, ama maalesef bizlerin evet demesine rağmen, Rum tarafı, büyük bir ekseriyeti, yüzde 75’in üzerinde bir hayır oyu ile reddetmiştir.
Ama maalesef AB, ona rağmen onları ödüllendirmiş, onları AB’ye almış. Rum tarafı AB’ye girer girmez, Yunanistan’ın Başbakanı Güney Lefkoşa’ya gelmiş, o akşam zafer nutuğu atmış, ‘Yılların hedefi, yılların mücadelesi Enosis’i gerçekleştirdik’ dedi. Biz bunu hiç unutmuyoruz.
AB, serbest dolaşım, serbest mülkiyet, serbest sermaye… Her şeyin serbest olduğu bir bütünlükte. Ama Kıbrıs kuruluş anlaşmalarına göre Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları herhangi bir uluslararası kuruluşa, Kıbrıs’ın üye olmayacağı, orada açık ve net yazmasına rağmen. Ve Annan Planı’ndaki bizim iyi niyetimize rağmen tek taraflı olarak onların AB’ye alınması dengeleri aleyhimize değiştirmiştir.
İşte o bakımdandır ki, ben ve benim eski genel başkanı olduğum Ulusal Birlik Partisi ve bizi destekleyen çevreler Kıbrıs Türk tarafının artık egemen olmasının fevkalade önemli olduğunu, o tarihten beri bunu vurgulamaktayız, sayın Başkanım.
Çünkü terazi öyle bir tartmıştır ki artık bizim tek egemenlik içerisinde, Türkiye’nin üye olmadığı AB’de bizim varlığımızı sağlıklı bir şekilde sürdürmemiz mümkün değildir. Onun için o günden beri bizim siyasetimiz, egemen eşitliğe dayalı, iki ayrı bağımsız devlet. Bunu da Türkiye’nin desteklemesi lazım.
Kıbrıs’tan baktığımızda Türkiye’yi bir bütün olarak görmekteyiz. Kıbrıs meselesi milli bir davadır. Artık iki devletli bir çözümün, hepimizin müşterek menfaatinedir diye düşünmekteyim. Aksi taktirde bizi AB içinde başka yerlere çekebilirler. Türkiye’nin de buradan, zaman içinde, zaten hep öyle tartışılmaktadır, öyle bir anlaşma formasyonunda, Türkiye’nin buradan çekilmesi söz konusudur. Türkiye buradan çekildiğinde bir kere daha gelemez. 74’te Türkiye’nin gelmesi, bildiğiniz gibi, bütün şartlar oluşmuştu, o bile zor olmuştu. Çünkü, 1960 anlaşmalarına göre Rumların Anayasası, bozmasına rağmen, gelemedi. Birtakım engeller çıktı. 15 Temmuz 1974’te, cuntanın yardımı ile buradaki uzantıları Makarios’u darbe ile aşağıya indirince Türkiye’ye hak doğdu, Türkiye işte o zaman tek taraflı müdahale hakkını kullandı ve geldi. Ama 1963’ten 1974’e kadar, 11 sene, burada Kıbrıs Türkleri, iki defa soykırımdan geçti. Gerçekten çok zor günler geçirdik. Türkiye 11 yılda gelebildi.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki CHP heyeti; KKTC temasları kapsamında, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile de bir araya geldi.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğrul, “Tabii ki bu coğrafyada, bir ulusal dava savunulması gerçekleşmektedir. Ulusal davada Türkiye ile Kıbrıs Türkü birdir, beraberdir. ‘Türkiye’nin çıkarları başka bir noktada, Kıbrıs Türkü’nün çıkarları başka bir noktada’, görüşüne hiçbir zaman inanmamış insanlar olarak; Türk ulusunun kopmaz parçası Kıbrıs Türkü olarak, bu ulusal davada geçmişte olduğu gibi bugün de gelecekte de anavatanımızla adım adım beraber hareket ederek buralara geldik.
Şu anda da Kıbrıs konusunda yeni bir sayfa açan, Türk tarafı olarak uluslararası platformlarda yerimizi aldık.
Ulusal dava savunuculuğu Mavi Vatan’da da söz konusu, Kıbrıs adasında da söz konusu. Kıbrıs Adası, Türk ulusunun Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarının korunması noktasında kilit bir konudur. Son derece haklı olduğumuz bir konuyu savunuyoruz. Kimsenin hakkında gözümüz yok. Ama bizim haklarımızın ihlal etmek istenmesine karşı da bir dik duruş sergileyerek onurlu bir mücadele verdik, vermeye devam ediyoruz, anavatanımızla birlikte. Anavatanımıza sonsuz şükranlarımızı bir kez daha ifade ederek, Sayın CHP heyetine ve Genel Başkana bir kez daha hoş geldiniz diyorum.” dedi.
“Kıbrıs Milli Bir Dava”
Kılıçdaroğlu ise Ertuğruloğlu’nun “yeni bir sayfa açıldığı” yönündeki sözlerini vurgulayarak şunları söyledi:
“53 yıldır kimsenin burnu kanamadı. 53 yıldır, biz KKTC’nin dünyanın saygın ülkelerinden biri haline gelmesini hep bekledik ve arzu ettik. Ama yapılan çalışmalar bir sonuç vermedi. Şimdi bağımsız bir devlet olarak dünyada yerini almak istiyor. Sizlere her türlü desteği vermek bizim de görevimiz.
Kıbrıs olayını, Türkiye’de bir parti olayı olarak görmüyoruz. Milli bir dava olarak görüyoruz. Çünkü sonuçta, Kıbrıs’ın kendi bölgesinde güçlenmesi, bağımsız ve hür bir devlet olarak ortaya çıkması, demokrasisini geliştirmesi, dünyanın diğer ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmesi bizim en büyük arzumuzdur. Bu konuda sizin atacağınız her adım, sadece sizin için değil, bizim için de çok önemlidir.
Doğu Akdeniz’de sizin haklarınız var, bizim de haklarımız var. Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda Türkiye’nin ve KKTC’nin yer almaması bizim için de son derece sıkıcı bir olaydır. Ama bunları kararlılıkla, inançla aşacağız.
Eğer 53 yıldır, KKTC kurulduktan sonra kimsenin burnu kanamamışsa, herhangi bir çatışma ortamı olmamışsa, artık dünyanın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bağımsız bir devlet olarak tanıma zamanı gelmiş demektir. Bu konuda yapacağınız her türlü çabaya biz destek vereceğiz, Sayın Bakanım.”