Tıp fakültesinin son sınıf öğrencileri fakültelerindeki son eğitim yılını İntörn.Dr. olarak geçirirler.Bir nevi usta-çırak ilişkisi, ya da rahle-i tedrisat da diyebileceğimiz bu süreç aslında tıp fakültesi öğrencisi için bulunmaz bir fırsat. Hekimliğe başlamadan önce birçok kliniği gören doktor adayı eğer isterse tanı, tedavi ve doktor-hasta iletişimi konularında gözlem yapabilme ve yeni şeyler öğrenebilme imkanını bulabiliyor. İntörnlük eğitimine başlamış bir doktor adayı olarak çeşitli kliniklerinde ben de görev yapmaktayım. Bu bölümlerde hastaların doktora yaklaşımlarını ve profesöründen asistanına kadar çeşitli doktorların hastalarla olan iletişimlerini gözlemliyorum. Tedavi sürecine katılıyorum.
Türkiye’nin 2. büyük şehri ve de başkenti olan Ankara’da her türden hasta ve hasta yakınını görmek işten değil. E haliyle gördüğüm ve daha görecek olduğum şeyler Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir doktorun karışılabileceği sorunlar oluyor.
Sözü çok uzatmadan, hasta yakınlarının kendi aralarındaki diyaloglarda duyduğum falanca çok iyi doktor, şu şöyle iyi doktor cümleleri bu aralar kafamda sürekli dönüp duruyor.
Acaba kime iyi doktor deniyor, ne yaparsa bir doktor iyi doktor unvanını hak ediyor?
Unvanı “Prof.Dr veya Doç.Dr” olan doktor mu iyi doktordur?
Özel muayene ücretinde 25 liralık indirim yapan mı?
Yeni çıkan Tam Gün Yasası’yla muayenehanesi olduğu için hastanede hasta bakamayan sadece öğretim üyesi olarak çalışan fakat özel muayenehanesinde gördüğü her hastanın tetkikini kendi mensubu olduğu fakülte hastanesinde asistanların ve uzman doktorların üzerinden hızlıca yaptıran “Profesör veya Doçent” doktor mu, iyi doktordur?
İyi doktor; vicdanını, merhametini ve bilgisini hastasına çok görmeyen doktor mudur yoksa?
Tıp alanında üniversitede öğretim üyeliği yapan, yaşı ellinin üzerindeki birçok hoca için söylemekte pek dehaksız olmayacağımız bir realite var. 1980 – 1989 yılları arasında (O zamanlar tıpta uzmanlık yapabilmek anabilim dalı başkanın ve hoca kadrosunun iki dudağı arasındaydı.) bir şekilde eşi, dostu, akrabası veya mensubu olduğu siyasi görüş sayesinde öğretim üyesi olan birçok insan bu gün etkili ve yetkili yerlerdedir. Hak etmişler midir, orası muamma…
Sadece akademisyenler değil muayenehanesi olan uzman doktorlar da, tıp mesleğinin en çok para kazandırdığı dönemlerde unvanları ve gündüz hastanede çalışıp öğleden sonra muayenehanelerine gitmeleri nedeniyle bulundukları şehirlerde tanındılar, bilindiler.
Sabah poliklinikteki hastayı, hastaneye zaten tedavi olmak için gelmiş insanları muayenelerine hiç çekinmeden davet ettiler. Kendilerine el mahkûm gelen hasta yıllarca bu doktorlar tarafından takip edildi ve her muayenede para talep edildi. Üstelik bu hastaların tetkikleri, görüntülemeleri ( MR, BT, akciğer filmi, labarotuar istemleri) mensubu oldukları hastanelerde devletin parasıyla yapıldı.Özel muayenehanelerde hastaya karşı etik olmayan hatta ahlaksızca diyebileceğimiz bu tutumlar yıllarca sürdü.
Şimdi bu doktorlar unvanları sayesinde iyi doktor olmuşlar mıdır? Üniversitede hoca olmak, bir dalda uzman doktor unvanını almak bir insanı etik değerlerden uzaklaştırmalı mıdır? Allah rızası alınmış veya vicdan muhasebesi yapılmış mıdır?
Evet, genç bir doktor adayı olarak söylemeliyim ki; Türkiye’nin sağlık geçmişindeki uygulamalar kişileri haksızca zenginleştirebilmiş, toplumu doktora karşı ezmiş, doktorun etik olmayan, keyfi ve kendisine haksız kazanç sağlayan uygulamalarda bulunmasına imkân vermiştir.
Birileri bunları söylediğim için şuna bak meslektaşını satıyor diye beni suçlayabilir. Hatta bu yazı fakültemdeki hocalar tarafından da okunabilir. Allahtan gayrı kimseden korkmayan bir insan, hak bildiğini korkusuzca söyleyebilmeli. Toplumun veya diğer meslektaşlarının gözünde “Doğrucu Davut” veyahut “ Dokuz Köyden Kovulan” olmayı göze alarak diyebilmeli…
Bence bu tür davranışlara imza atmış Profesör, Doçent veya Uzman doktor iyi bir doktor değildir, sadece bilgili doktor oldukları söylenebilir. Bilgili doktor olabilmek tek başına iyi doktor olmaya kanaatimce de yetmemektedir.
Peki, bu kadar konuştuk. Kim bu iyi doktor? İyi ve kötü kavramı görece değişmekle beraber kendi fikirlerim ve az da olsa tecrübelerim doğrultusunda söyleyeceklerim bulunmaktadır.
İyi doktor olmak, akademisyen kadrosuna girip Doçentlik sınavını vermekten bence daha zor ve meşakkatli bir süreçtir. Akademisyen olmak isteyen bir doktorun, hastane yönetimince kendi uzmanlık dalında akademik kadro açılabilmesi için bin bir türlü zahmete katlanması ve haksız birçok uygulamaya yeri geldiğinde göz yumması gerekirken; iyi doktor olmak bence insanın kendi elinde olan bir meziyettir.
İyi ve kötü doktor kimdir sorusu üzerine konuşmadan önce hekimliği para kazanma aracı, hastaları da müşteri olarak gören bir kişiye ismi, unvanı ne olursa olsun doktor diyemeyeceğimizi de belirtmek isterim.
Hastasına değerli olduğunu hissettiren, hastayı ve hasta yakınını kısa da olsa yaptığı işlemler ve tedaviler hakkında bilgilendiren, hastasını sahiplenen doktor; iyi doktordur.
Para kazanmayı hayatının birinci noktasına getirmemiş, bıçak parası gibi doğru olmayan uygulamalara tamah etmeyen, emeğini hastasından esirgemeyen, sabahları hasta odasına girdiğinde bir “Merhaba”yı eksik etmeyen doktor; iyi doktordur.
Tıptaki gelişmeleri takip eden, okuyan, araştıran, bulunduğu yer ve çalıştığı sağlık merkezi Türkiye’nin hangi yerinde olursa olsun mesleğine, meslektaşlarına, birlikte çalıştığı insanlara saygı duyan doktor; iyi doktordur.
Hastane imkânlarını lüzumsuz harcamaktan korkan, ilaç yazarken ilaç mümessillerinin etkisinde kalmadan hangi ilacın daha etkili olacağını araştırarak ilaç seçen, kendi kazanımları doğrultusunda ilaç markası tercih etmekten imtina eden, hastadan gereksiz tetkik istemeyerek hastayı yormayan, bilgisiyle en kısa yoldan tanı koyabilen doktor; iyi doktordur.
İyi doktor; zorları kolaylaştıran, hastane gibi sıkıcı bir çalışma ortamını çalışılabilir kılan, çevresine pozitif yönde etki eden ve hastalarıyla doktor-hasta ilişkisini samimi bir şekilde kurabilen doktordur.
İyi doktor, hastasından vicdan ve merhametini esirgemeyen doktordur.
Hak aramaktan korkmayan, haksız olan her şeye karşı çıkmaktan çekinmeyen, memleketteki gündemi takip eden, yaşadığı toplumun sorunlarına hâkim, adam sendeci olmayıp çözüm insanı olan doktor; iyi doktur.
İyi doktor; yaşadığı toplumun değerlerinden uzaklaşmamış, kendini yaşadığı toplumdan izole etmemiş, burnu Kaf Dağı’nda olmayan doktordur.
Hastalarını, sosyal statülerine veya filancanın yakını olmalarına göre değil, her hastasını kendi annesi, babası veyahut kardeşi tedavi olmak istiyormuş gibi itina göstererek tedavi etmeye çalışan doktor; iyi doktordur.
İyi doktor olmak belki insana maddi tatmin getirmeyebilir fakat iyi doktor olabilmenin manevi tatminini bu dünyadaki hiçbir unvanın sağlayamacağına inanıyorum.
İyi doktor, yabancı hayranlığına ve aşağılık olma duygusuna yenilmemiş doktordur.
Türk milleti için iyi bir doktor; vatanını ve memleketini seven, ülkesinin bütünlüğünü savunan, Che Guevara’ya değil kendi ülkesinin öz evladı olan ve vatanı için mücadele etmekten geri durmamış Tıbbiyeli Hikmet Boran ruhuna gıpta eden doktor olmalıdır.
Vicdanını ve merhametini hastasından esirgemeyen tüm doktorlara selam olsun.
sozkonusu.net