CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bazı bölgeler vardır ki devletler açısından o bölgeler stratejiktir. Çay, Rize için stratejik bir üründür.” dedi.
Kılıçdaroğlu, şehir merkezindeki bir otelde, “Rize Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Buluşması” adı altında düzenlenen programda yaptığı konuşmada, hasat edilen çayların, üretim zincirine gelinceye kadar kontrol edilmesi gerektiğini söyledi.
Yaş çay taban fiyatına değinen Kılıçdaroğlu, “Öyle her sene ‘Taban fiyat şöyle oldu, taban fiyat böyle oldu.’ Maliyet artı kar. Maliyeti kaç kardeşim dönümünde? Maliyeti bellidir, kullandığın gübre bellidir, emeği bellidir, işçiliği bellidir. Maliyeti bulacaksınız. Kiminle? Ziraat Odası başkanı gelecek, dönümüne şu kadar harcama yapıyoruz, üzerine farklı bir kar vereceksiniz ve diyeceksiniz ki bu taban fiyattır. Bunun altında özel sektör dahil çay almayacak.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, yaş çay üreticisinin korunması gerektiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Gübre fiyatı, ilaç fiyatı arttı. Yok kardeşim. Ben maliyetimi bilirim. Maliyetimin üzerine makul bir kar koyarım. Koyduğum karı, Ziraat Odası başkanı gelir, ‘Evet bu makul bir fiyattır.’ der. Çiftçi, üretici, bundan zarar etmez. Bu taban fiyatın altında hiç kimse mal almayacak. İstiyorsa vatandaş daha yüksek bir fiyata satsın ama taban fiyatın altına, üreticiyi zarar ettirecek bir politikaya izin verilmemesi lazım. Çay boğazımızdan inerken üreticinin de kazandığını bilmeliyiz. Dökülen alın terinin kadrini kıymetini bilmeliyiz.”
Çay bahçelerinin fındık bahçeleri gibi bölündüğünü belirten Kılıçdaroğlu, “Bazı bölgeler vardır ki devletler açısından o bölgeler stratejiktir. Çay, Rize için stratejik bir üründür. Çay dışında başka ürün yok. Halkın büyük çoğunluğunun geçim kaynağı Rize ve Artvin’de çaydır. Balıkçılık var ama onun da mevsimi var. Stratejik ise burayla ilgili kararları uzun dönemli almak zorundasınız.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, çayda gübre fiyatlarının çok arttığını ifade ederek, “Gübreciye soruyorsunuz, ‘Dolar arttı. Ham maddesini dışarıdan alıyorum. Ben artırmazsam zarar edeceğim, dışarıdan gelmeyecek.’ Siyaset kurumu ne yapacak? Türkiye’de üretmeliyiz. Neden dışarıdan alıyoruz? Gübre üretemiyor muyuz? Fabrika kuramıyor muyuz? Eti, nohudu, canlı hayvanı neden dışarıdan getiriyoruz, kendimiz üretmiyoruz?” dedi.
ÇAYKUR Genel Müdürlüğünün özel sektör çay fabrikaları ile sözleşme imzalayabilmesi gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, çay üreticilerini korumak için çay borsası kurulmasını istedi.
“ÇAYKUR’un Türkiye Varlık Fonundan çıkarılması lazım”
Kılıçdaroğlu, ÇAYKUR’un Varlık Fonuna devredilmesinin doğru olmadığını savunarak, şöyle devam etti:
“ÇAYKUR’un Türkiye Varlık Fonundan çıkarılması lazım. Diyeceksiniz, ‘Türkiye Varlık Fonu, bütün varlık orada. ÇAYKUR’u neden çıkarıyorsunuz?’ Kim Varlık Fonuna girdiyse kurum tamamen zarar ediyor şimdi. Örnek mi, ÇAYKUR’u vereyim size. 2015 yılında ÇAYKUR’un karı 22 milyon 700 bin, 2016 yılında 82 milyon 100 bin lira, 2017 yılında Varlık yönetimine devrediliyor ÇAYKUR. 2017 yılında, bir yıl önce 82 milyon kar eden ÇAYKUR 267 milyon lira zarar ediyor. 2018 yılında 618 milyon lira zarar ediyor, 2019 yılında 635 milyon lira, 2020 yılında 547 milyon zarar ediyor. Dönüp size şunu söyleyecekler: ÇAYKUR’u kapatmamız lazım, ÇAYKUR zarar ediyor. ÇAYKUR kapatılacak, sizi sadece özel sektöre teslim edecekler. O nedenle ÇAYKUR’un Varlık Fonundan kesinlikle süratle çıkarılması lazım. Eskiden kar eden ÇAYKUR neden, hangi gerekçe ile zar ediyor? Kim batırdı, niye batırdı? Madem çay Rize için bir stratejik sektörse çayı koruması gereken ÇAYKUR da stratejik bir kurumdur. Böyle bakmadığınız takdirde Rize’yi ayağa kaldıramazsınız.”
Çayın kanuna ihtiyacı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Yeni bir Çay Kanunu çıkması lazım. Bütün bunları dikkate alarak bir çay kanunu teklifi hazırladık. Hazırlayan kişi Sayın Mehmet Bekaroğlu, Artvin ve Trabzon, diğer milletvekillerimiz de imza attı. Haberi olmayanların bu teklife bakmalarını istiyoruz. Söylediğim bütün bu eleştirileri kapsayacak şekilde ve her Rizeli demeli ki ‘Bu kanun çıkmalı.’ ‘CHP muhalif, bu kanun teklifini kabul etmiyoruz.’ diyebilirler. Bunu siyaseten makul görebiliriz. O zaman siz verin, biz destek verelim. Sorunu birlikte çözelim.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, sorunları çözmek için çalıştıklarını belirterek, “Bir sorunu ne kadar iyi çözeceğimiz konusunda, dersimize ne kadar iyi çalıştığımızı bilmenizi isterim. 27,5 yılını devlete veren, 27,5 yılda vergi nasıl toplanır, para nasıl harcanır, israf nasıl önlenir, bütçe nasıl yapılır? 27,5 yılımı buna verdim devlette. O nedenle bir sorun var ki sorunu çözmek için önce sorunu yaşayanlarla konuşmamız gerektiğini çok iyi bilen birisiyim. Sorunu yaşayanı dinlemezseniz sorunu çözemezsiniz.” değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomik Sosyal Konseyin Türkiye’de artık toplanmadığını ve bunun yanlış olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Ekonomik Sosyal Konseyin üç ayda bir toplanması lazım. Eskiden üç ayda bir toplanırdı. En son ne zaman toplandı? 5 Şubat 2009. Hangi yıldayız? 2021. Ekonomik Sosyal Konsey hiç toplanmadı ve bu bir anayasal kurum. Demek ki devlet iyi yönetilmiyor, liyakatle adaletle yönetilmiyor. Soruna kilitlenmiyor. Sorunu çözme iradesi yok. Bir iktidar çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıya kalırsa ülke sorunlarını çözemez. Tam aksine kendi sorunların kaynağı olur.” dedi.
“Muhtarlar demokrasinin temel taşıdır”
Kılıçdaroğlu, muhtarlık kurumunun çok değerli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Biz muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak adlandırırız. Muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. Muhtar arkadaşlarım, ‘Bu kadar milletvekili, bakanlar varken biz mi demokrasinin temel taşı oluyoruz?’ diyebilir. Evet, bu topraklarda yapılan ilk seçim, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde bir muhtarlık seçimidir. Yani demokrasiyi bir yerden başlatacaksak bu topraklarda ilk seçim bir muhtarlık seçimidir. Demek ki muhtarlık bu kadar köklü bir kurumdur.”
Kemal Kılıçdaroğlu, 82 ayrı kanunda 354 maddede muhtarın adının geçtiğine işaret ederek, “Ne siz bilirsiniz ne ben bilirim, ama siz muhtarsınız bilmiyorsunuz, bilemezsiniz. Neden muhtarlığın tek bir kanunu yok, bağımsız kanunu yok? Muhtarlar bütün görev, yetkilerini orada görebilseler. Bunun için kanun teklifi hazırladık. Bütün muhtar kuruluşlarına gönderdik. ‘Eksiğimiz, hatayı görmemiş olabiliriz. Bize bildirin.’ dedik. Geldi görüşler aldık, teklifi verdik.” dedi.
Seçimlerde muhtarların birleşik oy pusulasının olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Girersiniz kabine, beğenmediğiniz muhtarın seçim kağıdını alırsınız, cebinize koyarsınız. O muhtara oy vermek isteyen bakar, oy kağıdı yok. Sizin birleşik oy pusulanızın olması gerekir. Bu, seçime ciddiyet kazandırır. Bütün muhtarlar olmalı ve vatandaş ona göre oy vermeli.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, yerel yönetim ile muhtar seçiminin ayrılması için bir çalışma yapıldığını, bunun çok büyük bir yanlış olduğunu kaydederek, “Hangi muhtar gidecek ev ev ‘oy kullanın’ diye dolaşacak? Sizin böyle mali gücünüz yok. Sanki size bütçe tahsis edilmiş de siz bu sürede çalışıp milleti sandığa getireceksiniz. Yerel seçimlerde muhtar da belediye başkanı da önemli bir aktördür. Buna karşıyız, bilginiz olsun. Böyle bir teklif gelirse siz de karşı olun.” ifadelerini kullandı.
CHP belediyeleri tarafından muhtar evleri yapıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Girişi, vatandaşın bekleme yeri var. Herkes muhtar evi olduğunu bilmeli. Kirada oturan muhtarlar biliyorum. Gecekondu gibi yerde oturan muhtar biliyorum. Bu neyin ayıbıdır? Demokrasinin ayıbıdır. Milletin oyu ile gelmiş ise onun asgari standartlarda bir yerde oturması lazım. Bu çok mu zor? Hayır efendim çok basit, rahatlıkla yapılabilir.” dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP belediyelerine, mümkün olması halinde her muhtarlığa bir yardımcı belediye personeli tahsis etmelerini söylediklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Tahsis ettiler. Muhtar bir yere gittiğinde yardımcı personel gelen vatandaş ile ilgileniyor ama bu yeterli değil. Eğer yardımcı personeli belediye görevlendirirse muhtar belediye başkanını rahat eleştiremez. Eleştirirse ‘Bak personelimi geri çekiyorum.’ der. Onun için yasal olarak bir kişinin tahsis edilmesi gerektiğini savunuyorum. Onu dediğimde kıyamet koptu. ‘Vay efendim, sen bunu nasıl dersin?’ Nasıl demeyeyim? 10 milyonu aşkın işsiz var. Muhtarın yanında genç olsa, gelen vatandaşı karşılasa, bilgisayarın, daktilonun başında talepleri alsa yazsa, dosyaları sıralasa çok mu zor? Köy tüzel kişiliklerinin yeniden sağlanması lazım. Köy tüzel kişiliklerinin mallarının iade edilmesi lazım. Muhtarlığın ayrıca bir bütçesi olması lazım. Sizin bir bütçeniz yok. Mahallede muhtarlık yapıyorsunuz. Vatandaşlar emlak vergisi ödüyor mu? Nereye ödüyor? Belediyeye ödüyor. Siz de orada görev yapıyorsunuz. O mahallede toplanan emlak vergisinin yüzde 1’i muhtarlığın bütçesi olsa ayıp mı olur? Fakir fukara belediye başkanına ulaşamaz, milletvekiline, bakana, cumhurbaşkanına ulaşamaz. En rahat ulaştığı kişi mahalle veya köyün muhtarıdır.”
Mahalledeki fakir öğrencilerin eğitim harcamalarının muhtarlık bütçelerinden karşılanabileceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Sosyal yardımlar dağıtılıyor, çok dertliyim. Hiçbir sosyal devlet, o devleti yöneten hükümet, insanların onuru ile oynamaz. Onun yoksulluğunu teşhir etmez. Yoksulluğu teşhir etmek ayıp bir şeydir. İnsanın onurunu zedelemektir.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, mahalle ile ilgili belediye meclisinde alınan kararlardan muhtarların çoğu zaman haberi olmadığını savunarak, “Sizin mahalleniz ile ilgili belediye meclisinde bir konu görüşülecek ise muhtar mutlaka o toplantıya katılmalı, söz ve karar sahibi olmalı. Doğru veya yanlışı gerekçeleri ile söyleyebilmeli. Mahalle ile ilgili karar alıyorsunuz, mahallenin seçtiği muhtarın haberi yok. Olmaz, o zaman demokraside bir aksama olur. Bir anlamda onu tasfiye etmiş oluruz.” dedi.
Muhtarlığın bir kamu kuruluşu olarak adlandırılmadığını aktaran Kılıçdaroğlu, “O nedenle belediyeler, muhtarlar ile proje geliştiremez, yasak çünkü. Peki muhtarlar talep ediyor mu? Etmiyor. Çünkü, çoğunun haberi yok. Muhtarlığı bir kamu kurumu olarak adlandırmak lazım. Muhtarlık kurumunu yükseltmek lazım. Temel muhtardır, onun üstüne demokrasi yükselir.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, muhtarlara ödenek verildiğini, hasta ve izinli olduklarında ödeneğin kesildiğini kaydederek, “Milletvekilinin, belediye başkanı, bakan, cumhurbaşkanı kesiliyor mu? Hayır. Onlar da seçim ile geldi. Şimdi bakanlar seçimle gelmiyor. Siz de seçimle geldiniz. Niye size maaş bağlanmıyor, ödenek veriliyor? Bir ay izin aldınız mı kesiliyor. Belediye başkanı maaş alıyorsa siz de seçildiniz ve maaş almanız gerekir. Çok yüksek, düşük ayrı, ama asgariden bir aylığınızın olması lazım.” diye konuştu.
Muhtarların icra tebligatları ile çok uğraştığını ve anayasada angaryanın yasak olduğunun belirtildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Tebligatta yetki göreviniz var mı? Bir karşılığı var mı? PTT’de memur, tebliğ ederken aylık alıyor değil mi? Size aylık vermiyorlar. Bu da sizi haklı kılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Muhtarlar Birliğinin kurulmasıyla demokrasinin güçlenmesinin sağlanabileceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de temel sorun demokrasinin zaafa uğramış olmasıdır. Demokrasiyi güçlendirmeyi temellerden başlayarak yukarı doğru büyütmeliyiz.” dedi.
“Sorunu çözecek kişiyi ithal etmeyeceğiz, kendimiz çözeceğiz”
Kılıçdaroğlu, basına kapalı gerçekleşecek bölümde her türlü soruya açık olduğunu, hiç bir sorunun kendisini üzmeyeceğini, açık ve şeffaf şekilde cevaplandıracağını söyledi.
“Bir helalleşme yapmamız lazım.” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Siz bizi, bizi sizi tanıyalım. Gelip çayınızı içtik mi, derdinizi dinledik mi? Oturduk Ankara’da tumturaklı laflar ettik ve dedik ki ‘Gelin bize oy verin.’ Niye versin? Sen derdiyle ilgilendin mi? Derdini çözdün mü? Onun için bir helalleşme dönemi. Oturup konuşacağız. Memleketin gidişi iyi değil. Ben de biliyorum. Her bir vatandaşımız, hepimiz de biliyoruz. Sorunu çözecek kişiyi ithal etmeyeceğiz, kendimiz çözeceğiz. Vatandaş olarak bir araya geleceğiz, oturup konuşacağız. Akıl akıldan üstündür. Devleti adaletle yöneteceğiz. Devletin dini nedir? Devletin dini adalettir. Bizim partili, öbür partili, bu partili olmaz. Liyakat ile yöneteceğiz. İşi ehline vereceksiniz. İşi ehline vermezseniz devleti yönetemezsiniz. Benim adamım gelsin, öbür adam gelsin, öbürü gitsin. Muhtara bunu verme ama benim yandaşıma 5 maaş vereceğim, 6 maaş vereceğim. Yandaki komşu aç, olmaz. Bu adaleti sağlayacağız.”