Kerkük!
Yürek yarası…
Her hoyratı ile gönlümüzü kanatan kadim Türk şehri…
Yine yad ellerin, kirli hayallerine peşkeş çekiliyor.
Yine yaslı, yine yaralı…
Adeta 1959 yılının ön hazırlığı yapılıyor gibi…
Anlatıyor yaralı bir Kerküklü Türkmen ana gözleri dolarak…
Yeğenin nasıl şehit edildiğini…
Nasıl evlerinin talan edilip Kekük’e Kürtlerin yerleştirildiğini, Türkmenlerin baskılarla, tehditlerle göçe zorlandığını…
Molla Mustafa Barzani, dediğimizde ise yaraları kanıyor…
Mesut Barzani’nin Babası Molla Mustafa Barzani tarafından uygulanan 14 Temmuz 1959 Kerkük katliamının tekrar yaşanabileceğini hatırlatıp anlatıyor:
Ata Hayrullah, diyor.
Kurşunlandıktan sonra iki cip arabaya bağlayıp Kerkük caddelerinde sürükleyerek, ikiye böldükten sonra onu kışla önünde bir ağaca iki parça olarak asmışlar.
Yapılan işkenceleri gören eşi Gülşen Hanım çıldırarak kıriz geçirmiş.
Gözleri doluyor:
Sonrada Ata Hayrullah’ın etlerini keserek, “Ata Hayrullah’ın etinin kilosu 5 filis (kuruş), Türkmen eti beş kuruş… Alan var mı?…” diye bağırarak, gülerek alay ederek, Ata’nın etlerini etrafta olan hayvanların önüne atmaya başlamışlar.
İşte, diyor.
Türkmenleri aynı tehlike bekliyor.
Bizim tek sahibimiz Allah, Güvencemiz de Türkiye’dir. Daha da kimsemiz yoktur.
Evet, hep dedik “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.” diye.
Bir kez daha tekrar edelim.
Musul’un artık adı bile geçmiyor.
Suriye Türkmenlerini de unuttuk çoktan.
Güney Türkistan’ın yerini bile bulamayız haritadan.
Zaten Doğu Türkistan diye bir yer de kalmadı.
Karabağ, karalar bağlamaya devam ediyor.
Peki Kerkük?
Sadece “Altın hızma mülayim” diyerek mi yâd edilecek.
Veya acı acı
“Sene Kerkük
İl Kerkük sene Kerkük
And olsun Türklüġüme
He dönnüġ sene Kerkük”
Hoyratları ile mi hatırlayacağız.
Diyor ki Kerkük Anası.
Ya bize el uzatıla, ya da gidek ölek kendi torpahlarımızda..
Kerkük ölmesin.
Kerkük yaşasın ki Türklüğün umudu yeşersin.
Kerkük’e sahip çıkalım ki Turan hayal olmasın.
Yoksa sadece düşlerimizi süsler Kerkük hoyratındaki gibi:
“Kerkük Musul Horasan
Gėtti daha görmesen
Yatandav ḫayal eyle
Belki dişte göresen”