Bağımsızlığını 1991 yılında bir çok Türk cumhuriyeti ile birlikte ilan eden Kazakistan ilk olarakta Türkiye tarafından tanınmıştı.
Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucu ülkede oluşan büyük demografik krize karşı yürüttüğü nüfus politikası ise yıllar sonra meyvesini vermeye başladı.
Yüz ölçümüne göre dünyanın en büyük 9. (dokuzuncu) ülkesi olan ve Orta Asya coğrafyasındaki konumu itibarıyla Çin ve Rusya gibi ülkelerle ortak sınırı bulunan Kazakistan, yaklaşık 30 yıldır nüfus sorununu gidermeye yönelik politika yürütüyor.
Milli İstatistik Kurumu bilgilerine göre, 1991’de bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’da Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucu nüfus kısa sürede 16 milyon 793 binden 14 milyon 867 bine düştü.
Toplam nüfusun sadece yüzde 40’ını Kazakların oluşturduğu ülkede, çoğunlukta olan Rus, Alman, Ukrayna ve Belarus kökenli halklar tarihi vatanlarına göç etmeye başladı.
Büyük demografik krizle karşı karşıya kalan Kazakistan hükümeti, 1920-1930’larda Sovyetler Birliği döneminde siyasi baskı ve kıtlık nedeniyle gidenlerin nesli olduğu bilinen 40’tan fazla ülkedeki yaklaşık 5 milyona yakın Kazak’ı ülkeye geri getirmeyi amaçlayan nüfus politikası geliştirdi.
Yurt dışında yaşayan etnik Kazakların tarihi vatanlarına dönüşünü devlet bütçesinden karşılama kararı alan Kazakistan, Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in talimatıyla “Nurlu Göç” programını başlattı.
Program çerçevesinde, ülkeye göç eden etnik Kazaklara verilen yıllık kota sayısı 10 binden 20 bine çıkartıldı ve devlet yardımıyla istihdam edilme, üniversiteye giriş hakkı kazanma, sağlık hizmetleri ve sosyal ödemelerden yararlanma gibi birçok öncelik sağlandı.
2020’de ise Cumhurbaşkanı Kasım Jomart Tokayev’in kararıyla etnik Kazaklara oturma izninin yanı sıra ülke vatandaşlığına eş zamanlı olarak başvurma imkanı da verildi.
Uluslararası Ekonomi ve Politika Enstitüsü Uzmanı Ayman Jusupova, yaptığı açıklamada, Kazakistan hükümetinin söz konusu teşvik programları sayesinde demografik krizi engelleyebildiğini ve 2000’li yıllardan itibaren de meyvesini görmeye başladığını bildirdi.
Jusupova, “1991’den bu yana ülkeye 1 milyon 71 bin Kazak göç etti ve doğum oranı 1,7’den 4,7’ye çıktı” dedi.
Sovyet Politikası Nüfusu Kırdı
Şokan Ualihanov Tarih ve Etnoloji Enstitüsü Uzmanı Ayjamal Kudaybergenova da halihazırda Kazakistan’ın toplam nüfusunun 18 milyon 900 bin olduğunu ve bunun yüzde 6’ını (3 milyon) ülkeye dönen etnik Kazakların oluşturduğunu söyledi.
“Bağımsızlığın ilk yıllarında ülkedeki Kazakların sayısı toplam nüfusun yüzde 50’sini bile geçmedi. Şu anda Kazaklar toplum nüfusun yüzde 70’ine ulaştı” diyen Kudaybergenova, Rus, Alman, Ukraynalı, Polonyalı ve Belarusluların sayısının azaldığını söyledi.
“Neden Orta Asya Cumhuriyetleri arasında en çok nüfus krizi Kazakistan’da görüldü” sorusuna Kudaybergenova, “Ülkedeki demografik sorunların temeli Sovyetler Birliği döneminde yürütülen siyasetle doğrudan bağlantılı.” yanıtını verdi.
Kazakistan’da 19. ve 20. yüzyıllarda üç kez kıtlık yaşandığını anlatan Kudaybergenova, “En büyük kıtlık 1929-1933 yıllarında halkın tarım ve hayvancılık geleneğinin elinden alındığı Stalin’in “kolektifleştirme” siyaseti sonucu yaşandı. Bu kıtlıkta Kazakların yüzde 50’si hayatını kaybetti.” dedi.
Kudaybergenova, ülkede yaşanan kıtlık olaylarında yaklaşık 5 milyona yakın Kazak’ın öldüğünü belirterek “Bunlar (kıtlık) yaşanmasaydı şu anda Kazakistan nüfusu 25-30 milyonu bulacaktı.” değerlendirmesinde bulundu.