Türk Milleti bir yandan Fenerbahçe’nin tarihi başarısıyla sevinçli bir zaman dilimi yaşarken, diğer yandan da aynı gün Kandil’de ihanetin legalleşmesi ile büyük bir üzüntü yaşıyor.
Otuz yıldır, futbolla; hakem, temsilci, hakem derneklerinin yöneticisi, spor yazarı, televizyon yorumcusu olarak uğraşmam yetmedi birde spor yönetimi konusunda yüksek lisans yaptım. Bu nedenle birazcık bilgim ve tecrübem olduğu için Simon Cuper’in “futbol asla futbol için değildir” sözüne yüzde yüz hak verir ve bu düşüncesine katılırım.
Onun için Kandil’de PKK tarafından yapılan basın toplantısı için seçilen günün hiçte tesadüf olmadığını düşünüyorum. Fenerbahçe’nin Benfica maçı, sonuç ne olursa olsun futbolla uyutulmuş olan halkı etkileyecek bir unsur olduğu için Kandil’deki basın toplantısı ve içeriği ikinci planda kalacaktı. Nitekim Fenerbahçe’nin zaferi haberlerde birinci plandadır.
Türk halkı, kendi için yaşamsal sonuçlar içeren terör ve teröre teslimiyet konusunda pek fazla fikir üretmez ve beyan etmezken, ne yazık ki; Fenerbahçe’nin maç onbirine, sakatlarına, cezalılarına, istatistiki değerlerine inanılmaz bir önem gösteriyor hatta işi daha ileri götürerek rakip Benfica içinde aynı çalışmaları yapıyor. Bu durum diğer takımların taraftarları içinde geçerli…
Ancak buna karşılık ülkenin bireysel yaşamımızı da etkileyecek sorunları karşısında halkta derin bir sessizlik hali halen devam ediyor. Her halde önüne konulan yemeği yemeye alıştırıldığı için olsa gerek!
İlk önce şunu anlamamız gerek; ülkemiz sinsice bir planla elimizden alınıyor. AKP iktidarının 11 yıldır yaptıkları ortada. Bu konularda savunulacak hiçbir tarafı yok. Memleketi PKK’ya teslim etmiyor, PKK’yı taşeron olarak kullanan küresel güçlere hediye ediyor. Yoksa iki bin kişi olduğu söylenilen teröristlere 75 milyonluk bir ülke boyun eğer mi?
Terör örgütü tarafından Kandil’de yapılan basın toplantısı, terör örgütünü meşrulaştırmaktan başka bir şey değildir. Türk Devletinin, Kandil’de bir türlü arayıp bulamadığı PKK, yüzlerce kamera önünde basın toplantısı yapıyor… Türkiye Cumhuriyeti açısından başarı bu mu? Basın açıklamasında söylenilenlere hiç değinmek istemiyorum.
Zaten Türk Milleti üzerinde tam bir abluka var. “Kara”yılan siyasete gireceğini söylüyor. Dağda eşkıya iken canımıza kast eden “Kara”yılan, ağbisi çocuk katili hain Öcalan ile siyasette bize ne yapar onu bilemem! Siz biliyorsanız anlatın da öğrenelim… Katiller siyasette! Ne yakışır ama…
Bir taraftan “Diyarbakır’ın bizim olmadığını, giderse üzülmeyeceğini” söyleyenler, diğer taraftan barışla(!) küreselcilerin Türkiye’ye gelmesine sevinenler, Avrupa’nın PKK’yı terörist sınıfından aktivist sınıfına yükseltmesine ses çıkarmayanlar, öte yandan akillere destek olup “nasıl olsa aynı kıbleye dönüp namaz kılmıyormuyuz?” diye konuşan cemaat ve tarikatlar ve bütün olup bitene “aman bana bir şey olur mu ?” korkusunu yaşayanlar; etrafımızda olup bitenlere birer örnek… Bunların sayılarını yüzlerce artırmak mümkün. Memleket işte böyle teslim alınıyor, bir müddet sonrada teslim alınan memleket el değiştirecektir. İngiliz Muhipleri ve Amerikan Mandacıları halen bizim hafızamızda…
Bana bu yaşananlar; Mora İsyanı’nda Mora Başpiskoposu Germonos’un söylediklerini, Balkan Savaşları esnasında Rumelili Müslümanların kendi devletlerine ihanetlerini, Mondros Mütarekesi’nde sağlanan barış(!) ile gazetelerin attıkları sevinç başlıklarını, Fatih Kerimi’nin “İstanbul Mektupları”nı hatırlatıyor. Sonrası hepimiz için malum; kan, gözyaşı, göç ve işgal … Nedir bunlar derseniz; biraz araştırın, gözlerinizin fal taşı gibi açıldığını göreceksiniz derim.
Bu günler geçip gidecek, çünkü zaman akıp gidiyor. Ancak ortada bir fatura kalacak ve bu fatura gelişmelere bakarsak çoğu zaman olduğu gibi yine Türk Milleti tarafından ödenecek. Geçmişte gaflet ve ihanet içinde olanlar, bu gün yaşamıyor. Hesap soracak kimse karşımızda yok. Yine öyle olacak. Ah! ettiğimizle kalacağız diye düşünüyorum. Çünkü Türk Milleti halen üzerine düşeni yapma konusunda tereddütlü. Memleketine sahip çıkmasının gerektiğinin farkında değil… İşi başkalarına havale etmiş durumda.
Size Fenerbahçe’nin tarihi zaferi kullanılarak “barış” denilen bir yemek yedirilmek isteniyor olabilir.. Bu yemek zehirli ama size çok güzel bir tabakla ve müthiş bir görüntü ile sunulabilir. Çünkü futbol bu işler için var. Futbol tarihi, böyle olaylarla dolu. Hain Öcalan’ın Türk Telekom Arena’da Galatasaray taraftarını protokol tribününden selamlamasını hayal ediyorum da, ülkemiz ne güçlenir ama? Bilmem anlatabildim mi; Kandil, Saraçoğlu, TT Arena, küreselciler, iktidar, cemaat ve tarikat, medya, akil adamlar, sermaye vs. kullanılarak oluşturulmaya çalışılan cephenin ne işe yaradığını?