"TÜRK isen sen askersin hep dünyada neylersin.
Ve Fatihlerin feyzine yıkılsın kaleler
Gökten bir BAŞBUĞ
KÜRŞAD’la diz vursun Kabe’nin huzurunda.
Yemin olsun,Gök girsin kızıl çıksın
Alınacak öcü Türkmenin, Kafkasın, Çeçenin ve Uluğ TÜRK’lerin
Yemin olsun, Gök girsin kızıl çıksın
Dağ gibi çerilerin tokatları patlasın hainlerin ensesine.
Yemin olsun, Gök girsin kızıl çıksın
Kan koksun buram buram kan
Nasıl gelecek TURAN
Kan koksun buram buram kan kan kan
Hep kanamıştır yaram
Kan koksun buram buram kan kan kan
Korkma elinde KURAN…” (Ozan Ünsal)
Yıllar önce bu sözleri Gaziantep Üniversitesi kampüs içinde,kulağı çınlasın Çağrı diye bir arkadaşımla söylerdik KYK ‘ya kadar…
Bugün yine aklıma geldi: "Kan koksun buram buram…"
Bir öğretmenden bunları nasıl duyarsınız değil mi?
Haklısınız ben bir öğretmenim; savaş değil, barış yanlısı olmalıyım.
Elimde silah değil kalem olmalı.
Dilimden kurşunlar değil sevgi sözcükleri akmalı!
Şehitlerim için feryatlar yerine öğrencilerim için sevinç çığlıkları atmalıyım!
Haklısınız!
Sanal alemde şiirleri, romanları,masalları,hikayeleri takip etmeliyim Dağlıca’dan gelen kara haberler yerine değil mi?
Haklısınız!
Haklısınız da yüreğime ne diyeceğim?
Gözlerime,kulağıma ne diyeceğim?
Daha ne kadar üç maymunu oynayacağız?
Yok mu bunun bir sonu?
Var:
"Kan koksun buram buram…"
Akan kan artık benden değil,bunun sorumlularından aksın!
Akan kan benden değil, siyaseti çirkinleştirenlerden aksın!
Akan kan benden değil, 400’ün peşinde olanlardan aksın!
Akan kan benden değil, pervasızca dolaşanlardan aksın!
Akan kan benden değil, kanıma göz dikenlerden aksın!
…
Yeter mi?
Yetmez!
Allah’ a and olsun ki bu akan kanların hesabı sorulacak!
And olsun ki bu hesap kapanacak!
SAYGILAR…