İkircikli tavırlar, bir ileri iki geri adımlar, yüksek perdeden atılan nutuklarla terörün sindirilmesi dönemi geride kalmıştır. Türkiye yönünden terör milli bir tehdit aşamasına ulaşmıştır. İşin idare-i maslahat edilecek bir yanı kalmamıştır. Öteden beri yapıldığı gibi terörle mücadeleye olgu üzerinden yaklaşmak ve köşeye sıkıştırmak da artık mümkün değildir.
Terörle mücadele bir irade sorunudur!
Türkiye’ye yönelik terörü artık iç ve dış terör odakları, istihbarat servisleri, ABD, İran, Suriye ve Rusya’nın hamiliği bağlamında düşünmek gerekir.
Terörle mücadele bu bağlamda bir olgu sorunu değil bir süreç sorunudur. Bu nedenle terörle mücadeleyi geçici kararlar ve günübirlik olaylar zemininden çıkartmak gerekir. Terörle mücadele hem çelik gibi bir irade hem de uzun vade ve sürekli bir mücadele ister!
Terörle mücadelede süreci ıskalayarak alttan alanlar, altta kalırlar.
Terörü bir bütün olarak görmek ve mücadeleyi de ona göre yönetmek gerekir. Teşvikçisi, propagandisti, finansörü, yaltakçısı ve destekçisiyle terörün üzerine gitmek gerekir.
Terör ciddiyetsizlik kaldırmaz!
Başından itibaren teröre karşı iktidarın tutumu ikircikli olmuştur. AKP, retorikte teröre ve destekçisine meydan okuyan pratikte ise adım atmayan bir iktidar olmuştur. Yüksek sesle terör destekçilerine meydan okuyan icraata gelince yasaları uygulamaktan çekinen bir iktidarla Türkiye karşı karşıyadır.
Terörist destekçisi HDP inadına Mehmetçik katillerini yüceltmekte, övmekte ve desteklemektedir. Terörle mücadele yalnızca elinde silahla olan teröristle mücadele demek değildir. Teröriste moral veren, destekleyen ve teröristleri teröre teşvik edenlere karşı mücadele de esastır. Terörle mücadele ciddiyetsizlik kaldırmaz.
Şu hale bakınız. Bu ülkenin başbakanı silahlı PKK’lı teröristlerle yolda buluşup, kucaklaşan BDP milletvekillerine yönelik olarak şunları söyler: “Biz bunlara haddini bildirmezsek Allah da halk da bizi affetmez. Teröristle sarmaş dolaş olacaksın sonra demokrasi mücadelesi veriyorum, diyeceksin”.
Bu kadar sert ve katı ifadelere karşı BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmamıştır!
Kalleş katile layık olmak!
İşin dahası PKK’nın siyasi şubesi gibi çalışan HDP’nin genel başkanı Selahattin Demirtaş, ‘PKK’lı katil teröristlerin HDP’nin seçmeni olduğunu ve PKK’lıların cenazesine gitmeyen HDP’li milletvekilleri hakkında soruşturma açılacağını’ söyler. İktidar ölüm sessizliğine bürünür.
Yine hatırlanacağı gibi bir terörist cani, Pozantı’da Emniyet Müdürlüğü binasına gece yarısı kalleşçe saldırır ve 2 polisi şehit eder. Bu caninin toprağa verilmesi sırasında HDP Şanlıurfa Milletvekili Ziya Çalışkan, polis memurunu şehit eden terörist için "şehit" ifadesini kullanarak “Toprağa verdiğimiz her yiğidimiz ant olsun gençliğimiz kadınlarımız, bunu onur ve şeref yükü olarak taşıyacağız ve bu şehitlerimize layık olacağız" diyor.
Bir kalleş katile ‘layık olmak’ ancak onun yaptığı kalleşlik ve katillikten daha fazlasını yapmakla mümkün olur.
Tunceli bölgesinde yol kesen, kan döken, saldırı düzenleyen kitle katliamcısı PKK’nın Tunceli sorumlusu askerle girdiği çatışma sırasında öldürülmesi üzerine HDP’li vekil İbrahim Ayhan şu tveet’i atmış: “Dersim’in asil Komutanı Baran Dersim önünde saygıyla eğiliyoruz”.
Sonuçta bütün bu hain ve düşmanca yaklaşımlara karşı iktidar gereğini yapmamıştır. Bu durum terör destekçilerini daha da pervasızlaşıp, küstahlaştırmıştır. Öyle ki, Ankara’daki alçak bombalı saldırı sonucu otuzu aşkın şehidine Türkiye ağlamaktadır. İnsanlar yas tutmaktadır. HDP Van Milletvekili Tuba Hezer bu terörist için açılan taziye çadırına katılmıştır. HDP bunu ülkenin batısında yaşayan vatandaşları kışkırtmak amacıyla yaptığı açıktır. AKP iktidarı ise sivil-siyasi terörle mücadeleyi söyleme indirgemiştir. Türk halkı teröristleri destekleyen ve teşvik edenlere karşı iktidardan söz değil eylem ve tavır beklemektedir. Kaldırın şunların dokunulmazlıklarını!
