Kadının Haysiyeti ve Modern Grejuva

  Müslüman Türk Milleti’nin olmazsa olmazı olan toplum ahlakının giderek kaybolduğu, kadının cemiyetteki konumunun İslam öncesi duruma gerilemeye yüz tuttuğu,  bir yandan ‘’Besmele çekmek bile yasaktı şimdi her şey serbest Allah razı olsun’’  denilirken;  diğer yandan  gençlerimizi dini inancından, tarihinden, örf ve adetlerinden uzak tutma isteğinin de ‘her şeyin’ içine girdiğinin farkedilemediği, modern grejuvalar olan televizyonların ruhumuzu yakarak benliğimizi değiştirdiği ve gelecek ile alakalı kuşkularımızın arttığı bir ortamda yaşıyoruz.
Kendilerini muhafazakar olarak niteleyen yöneticilerin Türk Milli Kültürü’nü aşağılayan, aile yapısını dinamitleyen, itikat temelli çelişkeleri gençlerin beyinlerine televizyon aracılığıyla ustaca yerleştiren mekanizmayı sorgulamasını beklerken, RTÜK’ten sorumlu kişilerin  Deniz Feneri yolsuzluğuyla cebini doldurma derdine düştüğü, tecavüz sahneleri olan dizilerin reyting rekorları kırdığı bir ortamda HSYK’nın geçen hafta yayınladığı  ‘Yargıda Durum Analizi’ adlı raporunda şu maddelere yer vermesi  manidardır:
  1-  Tecavüze uğrayan kadının tecavüzcüsüyle evlenmesi halinde dava düşürülmelidir.
  2-  15 yaşından küçüklere karşı rızaen cinsel ilişki suçlarının ceza miktarları düşürülmelidir.
  3-  Adli Tıp’tan cinsel suçlarla ilgili daha hızlı rapor alabilmek için; Tecevüze uğrayan kişinin beden ve ruh sağlığının araştırılması yerine sadece beden sağlığının bozulup bozulmadığı araştırılmalıdır.
  Kadını tamamen yok sayan, kadının tecavüzden sadece bedensel olarak zarar göreceğini varsayan, hukukun en temel ilkelerinden biri olan ‘kişiliğin manevi haklarının korunması’ ilkesiyle çelişen ve tecavüzcüleri sevindirmekten başka bir işe yaramayacak olan bu analizin, ‘yargıda yükü hafifletme’ adına yapıldığının da altı çiziliyor. Bundan şu anlaşılıyor; insanlıktan nasibini almamış bir erkeğin  tecevüzüne uğrayan kadının hakkını araması ve haysiyet celladını adli makamlara teslim etmek istemesi adalet dağıtmakla mükellef olanlara yük teşkil ediyor.
  Habur’da, bizi şehit eden, yaralayan, karakollarımızı taciz eden ve pişman olmadıklarını haykıran  teröristlerin ayaklarına kadar gidilip seyyar mahkemeler kurmak  -morallerini bozmamak ve jest yapmak adına Atatürk resmi, İstiklal Marşı ve Türk Bayrağını gözlerinin görebileceği yerden kaldırmak- yük olmuyor da; hayalleri insan müsveddesi bir tecavüzcü tarafından çalınan, toplumda lekeli duruma düşen, belki de tecrit edileceğini düşünüp intiharı dahi düşünen bir kadının durumdan müşteki olması mı yük oluyor?!  Ülkeyi bölmeye çalışan, yabancı istihbarat servislerinin piyonu olan, askere-polise kurşun sıkan eli kanlı bebek katilleri görmesin diye Türk Bayrağı kaldırılırken, masum bir kadına ‘’Sana tecavüz edenle anlaş, onunla evlen, çok dava var yükümüzü haiflet’’denilerek  hayatını karartan biriyle ömür boyu yüzleşmenin çözüm olarak telkin edilmesi akla, mantığa ve vicdana sığar mı?
  Kadının manevi şahsiyetine saldırı bunlarla sınırlı değil elbette. AK-damar Kilisesi’nde Ermenilere ayin yapma izninin verilmesi de büyük bir talihsizliktir. Akdamar gerçeği şu şekilde anlatılmaktadır: ‘’17 Mayıs 1917’de Ruslar ve Ermeni çeteciler tarafından  Van’ın ele geçirilmesiyle, Akdamar Kilisesi’ne götürülmek istenen 50 Müslüman Türk genç kadın iffetlerini korumak için göle atlayarak şehit olmuştur.’’ Akdamar’a bir iffet anıtı dikilmesi gerekirken restore ettirilerek Ermenilere ayin hürriyeti getirilmesi kabul edilemez bir durumdur.*
  Son yıllarda tecavüz olaylarının en çok yaşandığı yer şüphesiz Irak’tır. Demokrasi ve özgürlük gelecek diye beklerken doğduklarına pişman olan Iraklıların durumu içler acısdır. Başbakan, ‘’Irak’ta savaşan Amerikalı kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyorum’’şeklinde mektup yazabiliyorken** , 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ndeki konuşmasında dünyanın bir çok yerinden  örnekler verip, Amerikan askerleri tarafından tecavüze ve şiddete uğramış  yüz binlerden bahsetmemesi düşündürücüdür. En azından Ortadoğu’da –zoraki-  lider yapılıp rüzgarı eserken, mübarek ağzından Irak’ta yaşananların insanlık dışı olduğunu ve bu zorbalığı yapanlara meydan okuduğunu da duymak isteriz.


* Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU
 **(The Wall Street Journal -31 Mart 2003

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!