Çok şükür; başörtüsü kamuda serbest bırakıldı. Türkiye kısır tartışmalardan birini geride bırakmak yolunda önemli bir adım attı.
Önemli bir adım attı, diyorum; çünkü henüz uygulamanın ne gibi sonuçlar doğuracağını bilemiyoruz.
Şahsen kamuda başörtüsüne karşı değilim; ancak bu düzenleme birçok eleştiriyi hak ediyor.
Öncelikle gelişigüzel ve tepeden inme bir düzenleme oldu bu. Yeterince istişare edilmedi. Mesela bir memurun örtünmesinin “sınırı” ne olacak? Çocuklarını başörtülü öğretmenlerin okutmasını istemeyen velilere, öğretmen seçme hakkı tanınacak mı? Kendini başörtüsü veya cemaati üzerinden tanımlayan “örtülü” memurların, başörtüsü üzerinden görevini kötüye kullanmayacaklarına dair ne gibi tedbirler alındı?
Şüphesiz, bu sorular uzayıp gidiyor; herkesin aklında başa bir soru…
Zaten bir grup milletvekili, uygulamanın iptal için Danıştay’a başvuruda bulunmuş…
Umalım da, ilerleyen zamanlarda başörtüsü, daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmasın.
***
Başörtüsü hakkında konuşuyorken, şu temel soruyu sormak gerekiyor: Kadın, sadece başörtüsünden mi ibarettir?
Daha bundan birkaç gün önce okuduğum bir haber, bu soruyu tekrar sormama vesile oldu: Siirt’in Baykan ilçesinde 12 yaşındaki kız öğrenciye cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla 40 kişi gözaltına alındı.
Üstelik bu bir istisna da değil!
Her ay neredeyse bu türden bir veya birkaç haber düşüyor ajanslara…
Tecavüzcülere iyi hal indirimleri yapılmadığını mı görmedik…
Tecavüzcülerin ellerini kollarını sallaya sallaya çıktıklarını mı görmedik…
Çok şey gördük, çok…
***
Başörtüsü bu ülkenin sorunu; kabul!
Ancak sokak ortasında kocaları tarafından dövülen, bıçaklanan ve hatta öldürülen kadınlar bu ülkenin sorunu değil mi!
Yahut alıkonularak günlerce tecavüz edilen kadınlar…
Aile içi istismara uğrayan ve sonra “töre cinayeti” diyerek öldürülen kızları da bu ülkenin sorunları arasında saymayacak mıyız yoksa!
Birçok küçük ilçede, hatta bazı il merkezlerinde kadınların yolda rahat yürüyemediği bir vakıa… Bu da kadınların özgürlüğüne ve saygınlığına vurulan bir darbe değil mi?
Sigortasız, karın tokluğuna köle gibi çalıştırılan kadınlar, başka bir memleketin kadınları mı?
Ya ekonomik özgürlüğü olmadığı için ikinci hatta üçüncü eş olmayı kabul eden kadınlar!
Kerhanelerde etini satan kadınlara, ne diyeceğiz peki!
Üstelik 60 bin kadın, kerhanede çalışmak için resmi başvuruda bulunmuş ve bunların önemli kısmı evli!
60 bin dediğiniz, bugün birçok il merkezinden daha büyük bir rakam…
Bu da mı sorun değil!
Unutmayalım ki, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre günde 2,5 tecavüz olayının görüldüğü bir ülkede yaşıyoruz.
TBMM bünyesinde hazırlanan bir rapor ise, Türkiye’de her 26 dakikada bir kişinin cinsel suç mağduru olduğu söylüyor.
Bir kadının can güvenliği olmaması, fuhuş yapmak zorunda kalması, aile içi cinsel istismara uğraması; bunların hepsi başörtüsünden daha mı az önemsiz sizce!
Sadece kadının başörtüsünü diline dolayıp, kadınların en yakıcı sorunlarını görmezden gelmeyi nasıl yorumlamalıyız peki?
Acaba başörtüsü hakkında yıllardır konuşanlar, kadınların bu yakıcı ve hayati sorunlarının çözümü konusunda ne düşünmektedirler?
Ben şimdiye kadar bir şey duymadım; aranızda duyan var mı sahi?