ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, bir süre önce Türkiye’yi ziyaret etmişti. Bu ziyaret kapsamında Biden önce milletvekilleriyle “Kürt meselesi”ni yuvarlak masa toplantısı yapmış ve ardından da STK temsilcileriyle bir araya gelmişti.
Biden’in yuvarlak masada bir araya geldiği toplantıya AKP’den Galip Ensarioğlu, Orhan Miroğlu; CHP’den Sezgin Tanrıkulu, Fikri Sağlar; HDP’den Ayhan Bilgen ve Leyla Zana katıldığı açıklanmıştı. MHP’den bu toplantıya katılan kimse olmamıştı.
Bu toplantıya MHP’nin dışında kimseden bir itiraz da gelmemişti.
Joe Biden, Türkiye’ye resmi ziyarete gelen yabancı bir devlet yetkilisi değil de teftişe gelen bir genel vali edasıyla siyasi parti ve sivil toplum temsilcileriyle görüşmeler yapıyor. Siyasi partiler yabancı devlet yetkilisiyle görüşmeye milletvekili göndermekte bir sakınca görmüyor. Joe Biden, herhalde resmi görüşme yaptığı devlet yetkililerine bu görüşmelerde edindiği kanaatleri aktarıyor.
Yapanı, yaptıranı, katılanına kadar her yanı yanlış olan bir toplantıya hükümetten ve cumhurbaşkanından hiçbir eleştiri gelmemiştir. Dahası AKP hükümeti bu toplantıya milletvekili göndererek yabancı yetkililerin Türkiye’de yuvarlak masa kurmasını meşrulaştırıyor.
Yasasızlık, kuralsızlık, ilkesizlik ve normsuzluk!
Can Dündar ve Erdem Gül, AYM’ye tutuklu yargılanmalarının “hak ihlali” olduğuna yönelik baş vurusunu AYM karara bağlıyor. Hak ihlali olduğu gerekçesiyle de Erdem Gül ve Can Dündar tahliye ediliyor.
Ülkenin en yüksek yargı organı olan AYM yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevlidir. AYM, bireysel hak ihlali ile ilgili başvuruları da karara bağlamaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AYM’nin Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili “hak ihlali var” kararıyla ilgili olarak şunları söyemiştir: “Ben AYM’nin verdiği karara sadece sessiz kalırım, ama bunu kabul etmek durumunda değilim. AYM’nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum”.
Devletin en üst makamı, en üst yargı organının kararını kabul etmediğini, bu karara uymayacağına ve saygı duymayacağını söylüyor.
Bu Anayasal hukuk devletlerinde rastlanmayacak bir tavırdır. Ancak burası Türkiye’dir ve burada birileri “parlamenter sistemi” anayasayla birlikte “bekleme odasına” koyabiliyor.
Türkiye’de gücü elinde bulunduranların yasa, kural ve ilke tanımamaları gelenek haline gelmiştir.
Konsolos ve Büyükelçilere “siz kimsiniz?”
Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargılandıkları mahkemeye yabancı ülkelerin konsolos ve büyükelçilikleri gidince Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyler: “Dün malum bir gazetecinin mahkemesi vardı… İstanbul’daki konsoloslar oraya gidiyor. Siz kimsiniz ya sizin ne işiniz var orada? Bir adabı var her şeyin, burası senin ülken değil. Sen konsoloslukta bulunabilirsin, diğerleri izne tabiidir”.
Büyükelçilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yaklaşımına karşı diplomatlar gerçeklerin bunun tam tersi olduğunu söylüyor. ‘Aslında Türk yetkililerin diplomatik temsilciliklere adım atamayacaklarını söylüyor hâlbuki gerçek bunun tam tersidir. Diplomatların diledikleri her yere gitmek hakkına sahip olduklarını aksinin diplomatlara ev hapsi uygulamak olur’ diye ilave ediyorlar.
Bu anlayışa göre diplomatların Parlamentodaki oturumları nasıl izleyebiliyorlarsa kamuya açık mahkemelere de gidebilirler… Tüm Sovyet tarihi, Rus muhaliflerin yargılandığı davaları izleyen Batılı diplomatların örnekleri ile dolu olduğunu ifade ederek yaptıklarında yanlış bir şey olmadığını söylüyorlar.
Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanlığını kabul edeceksiniz, Joe Biden’in Türkiye’de yuvarlak masa kurmasına ses çıkartmayacaksınız sonra diplomatların yargıyı izlemeye gitmesini eleştireceksiniz. Bu tutarlı bir tavır değildir.
Konsolos ve büyükelçilerin gurup halinde yargılamaları izlemeye gitmeleri yargıyı etkileme girişimidir. Ancak bunun yolu yüksek sesle yabancı misyonuna racon kesmek değildir. Aksine AYM kararlarına saygı duymak, yargıya müdahaleye son vermek ve anayasaya yüzde yüz uymaktan geçmektedir.