İYİ Parti Muğla Milletvekili ve Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Ergun, Meral Akşener’e, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın da destek verdiği ‘evine dön’ çağrısıyla ilgili sert çıktı.
Sözcü’den Batuhan Serim’in haberine göre Ergun şunları söyledi:* Bütün bu gelişmeler birbirine bağlı, bütünlük arz ettiğini ve bir proje niteliğinde bir paket olduğunu belirtmeliyim. Benzer paket programları Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun kişisel olarak, MHP’nin de parti olarak etki alanına alınmasında görmüştük.
Bu paket programı bir bütüne halinde değerlendirdiğimizde, başlangıcında ‘ev’ metaforu kullanılmasıyla; İYİ Parti’yi kuran kadrolan sanki hedefleri, tasavvurları, inançları yokmuş ve “canları sıkıldığı için parti kuran kimseler” imiş gibi tahkir edilmeye çalışılmıştır.
Burada söylemek isterim ki; İYİ Parti bir Türkiye tasavvuru olan kadroların kurduğu bir çile, şuur ve ahlak hareketidir. İYİ Parti evvelemirde bir demokrasi ve fazilet mücadelesidir.
İYİ Parti’nin ilkelerinin belli olduğunu ifade eden Ergun sözlerini şöyle devam ettirdi:* Parlamenter demokrasi vazgeçilmezimizdir. Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olan ilk dört maddesi vazgeçilmezimizdir. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletine ve parlamenter sisteme inanan kadrolarız.
Büyük Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak, hedefimizdir. Milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir siyaset anlayışı ile Türkiye’de özgürlükçü bir demokrasiyi ve müreffeh bir toplumu oluşturmanın gayreti içerisindeyiz.
İYİ Parti’nin Türkiye’nin ‘iyi yönetilmediğini’ gördüğünün altını çizen Ergun şu ifadeleri kullandı:* İYİ Parti; kamu kaynaklarının kullanımında ve dağıtımında adaletin ve şeffaflığın ortadan kalktığını bilen; yargının siyasallaştığına ve bağımsızlığının ortadan kalktığına şahitlik eden; basının susturulduğuna ve ‘propagandist’ hale getirildiğine tanıklık eden; devlet kurumlarının siyasallaştırıldığının farkında olan; devlet kadrolarında uzmanlık yerine tarafgirliğin, liyakat yerine sadakatin tercih edildiğini müşahede eden; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeyi amaçlayan eğitim sisteminin tam aksi yönde bozulduğuna kanaat getiren; kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırıldığının ve yerine otoriter bir yönetim sisteminin inşa edildiğinin ayırdında olan kadrolar tarafından kurulmuştur.
AKP yöneticilerinin İYİ Parti’nin ‘yerli ve milli’ olup olmadığı konusunda bir yargı merci gibi davranmasını ‘siyasi bir nezaketsizlik’ olarak gördüğünü dile getiren Ergun şu şekilde konuştu:Erdoğan ve Bahçeli’den sonra İbrahim Kalın’dan da flaş Akşener açıklaması* Sayın Kalın’ın başlattığı ‘Sosyolojik türdeşlik’ konusuna gelince… Öncelikle belirtmeliyim ki; İbrahim kalın bir ‘atanmıştır’. Partili Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle makam-mevki sahibi olmuş biridir. Siyasetçi ve ‘seçilmiş’ değildir. İşte AK Parti yönetim zihniyeti ile temel farkımız buradadır.* İYİ Parti’nin devlet anlayışında Kalın bir siyasi değerlendirme yapamaz. Seçilmişlere ve siyasetçilere yön tayin edemez. Bu anlamda, siyasi değerlendirme yapacak olanlar siyasetçilerdir.
Ergun “AK Parti ve ortağının getirdiği otoriter rejim, devlet kurumlarının geleneğini ve iradesini ipotek altına aldığı gibi, kendi partilerini bile iradesizleştirmiştir” diyerek şöyle devam etti:* İbrahim Kalın ve benzerlerinin ifade ettiği ‘mahalle’ kategorizasyonlu siyaset anlayışına karşıyız. Binlerce yılın neticesinde oluşmuş olan sosyolojimizin değerlerini milletimizin müşterekleri olarak görürüz ve bu değerleri günlük siyasetin çekişmelerinin dışında tutmak önceliğimizdir.* Ayrıca milletimizin milli ve manevi değerleri hususunda hassas olduğumuz gibi, hukukun üstünlüğü, insani gelişmişlik, basın özgürlüğü, çevresel sorunlarla mücadele gibi kavramlar da önceliğimizdir.
İYİ Parti’nin anlayışında siyasetin sosyolojik farklılıklar üzerinden değil, toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek için oluşturulduğunu vurgulayan Ergun sözlerini şöyle bitirdi:* Bize ‘sosyolojik türdeşlik’ten bahsedenlerin; terörist başının mektubunun TRT’de okutulması, Peşmergelerin bir 29 Ekim günü Türkiye üzerinden Suriye’ye geçirilmesi, Habur, Oslo skandalı, Dolmabahçe bildirisi ve açılım sürecinin diğer rezaletleri hakkında ne düşündüklerini kendilerine oy veren sosyolojiye sormalarını tavsiye ederim.* Geldiğimiz aşamada, AK Parti yönetim zihniyeti, artık milletimizin sosyo-ekonomik taleplerini karşılayamayan, kültürel ve eğitimsel ihtiyaçlarına cevap veremeyen, milletin değerlerinden koparak saraya kapanan yozlaşmış bir anlayıştır.
Yozlaşmıştır, çünkü bu zihniyet sınırsız bir iktidarı keyfi bir biçimde kullanma arzusu taşımaktadır. Bu öyle bir keyfiliktir ki, iktidar gücünün hiçbir hukuki sınırlamaya tabi olmaksızın kamu yararı yerine, yönetenlerin çıkarları için kullanılmasına hizmet etmektedir.* Bu sistemde bir kişi, grup veya partinin hukukun üstüne çıkarılmış olmasıyla bireysel özgürlüklerin korunmasının asli unsurları olan ‘hukukun üstünlüğü’ ve ‘yargı bağımsızlığı’ ortadan kalkmıştır.* Nitekim Dünya Adalet Projesi adlı kuruluşun yayınladığı 2020 yılına ait ‘Hukukun Üstünlüğü Raporu’nda Türkiye 126 ülke arasında 107. sırada yer almıştır. Benzer şekilde Türkiye, 2020 yılında ‘Hükümet Yetkilerinin Kısıtlanmasına İlişkin Endeks’te 126 ülke arasında 124. Sırada yer almıştır.