İYİ Parti Muğla Milletvekili ve Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun, İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ile Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Muğla’ya Hizmet Vakfı ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı ortaklığında kurulan MUÇEV’e yönelik iddialarda bulundu.
MUÇEV’in, Akyaka, Ölüdeniz, Datça, Bodrum, Fethiye ve Muğla’nın pek çok farklı noktasındaki plajların, koyların, iskelelerin işletme hakkını ihalesiz aldığını, bu yerleri farklı şirketlere kiraladığını veya işleterek gelir elde ettiğini savunan Ergun, elde edilen gelirlerin hangi kamusal amaçlar için kullanıldığının kamuoyuna açıklamasını istedi.
“Şirketin faaliyetlerini vergiden muaf yürüttüğünü” öne süren Ergun, iktidarın bu şirkete yönelik tüm bilgileri kamuoyuyla paylaşması gerektiğini söyledi.
Ergun’un açıklamaları şu şekilde:
YANİ BİR RANT MÜESSESİ KURULMUŞ, BUNUNLA EGE VE AKDENİZ KIYILARININ RANTININ AKTARIMI AMAÇLANMIŞTIR
Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz fakat şeffaf olmayan yapısı nedeniyle hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olamadığımız şirketin icraatları ile alakalı görüşlerimizi paylaşmak için karşınızdayız.
Söz konusu şirketin ismi MUÇEV. Edindiğimiz sınırlı bilgilere göre; MUÇEV Turizm, Ticaret, Limited Şirketi; Muğla’ya Hizmet Vakfı ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı ortaklığı ile 4 Nisan 2014 tarihinde kurulmuştur. Bu şirket, sermayesinin yarısı “Muğla’ya Hizmet Vakfı’na”, diğer yarısı ise “Türkiye Çevre Koruma Vakfı’na” ait olacak şekilde kurulmuş ve kuruluşu 11 Nisan 2014 Tarihli 8548 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilmiştir.
Ulvi amaçlara hizmet gayesiyle kurulmuş gibi takdim edilen bu iki vakfın, neden ticari bir şirket kurmaya ihtiyaç duyduğunu anlamak mümkün değildir. MUÇEV’in yönetiminde kimlerin olduğu da belli değildir, ancak basına yansıyan bilgilere göre, bazı Cumhurbaşkanlığı bürokratları ile eski kamu görevlileri ve gazetecilerin olduğu iddia edilmektedir.
MUÇEV’in şeffaf olmayan bu yapısına ve faaliyetlerine baktığımızda, AK Parti döneminin alamet-i farikası olan kamu kaynaklarının yandaşlara dağıtılması politikası ile karşı karşıya olduğumuz ortadadır. Yani bir rant müessesi kurulmuş, bununla Ege ve Akdeniz kıyılarının rantının aktarımı amaçlanmıştır.
İddialar ve yaşananlar bu kadar vahim iken, Cumhurbaşkanlığı’nın ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sessiz kalması, bu şirketin faaliyetlerini hangi yasal dayanaklara göre gerçekleştirdiği hususunda kamuoyunu aydınlatmaması dikkat çekicidir.
MUÇEV MODELİ İLE SOMUTLAŞAN KIYILARI TİCARİLEŞTİRME POLİTİKASI UYGULANMIŞTIR
MUÇEV, şimdiye kadar Muğlalı hemşerilerimizin tepkisini çeken ve arka planında rant olan birçok faaliyet ile gündeme gelmişti. Muğla’da sebep olduğu sıkıntılar üzerine biz İYİ Parti olarak, soru önergeleri aracılığı ile bu şirketin faaliyetlerini öğrenmeye çalıştık, ama bu önergelere cevap verilmemiştir.
MUÇEV; Akyaka’da, Ölüdeniz’de, Datça’da, Bodrum’da, Fethiye’de ve Muğla’nın daha pek çok farklı noktasındaki plajların, koyların, iskelelerin işletme hakkını ihalesiz bir şekilde devralmıştır. Yani deyim yerindeyse “MUÇEV modelinde somutlaşan kıyıları ticarileştirme politikası” nedeniyle, Muğla’da şezlong parası vermeden denize girilebilecek bir kıyı alanı bırakılmamıştır.
Bilinmelidir ki, iktidarın bu tutumu, anayasamızın 43. Maddesi ile 3621 Sayılı Kıyı Kanunu’na açık bir şekilde aykırılık teşkil etmektedir.
Zira Kıyı Kanunu’nun 5. Maddesi’nde; “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir” denilmektedir.
İYİ PARTİ; MUÇEV’İN RANTA VE KIYILARIMIZIN ADETA YAĞMALANMASINA DAYANAN FAALİYETLERİNE, SESSİZ KALMAYACAK
Yani MUÇEV, bu hukuksuzlukla iktidarın kamu yararını değil, rantı önceleyen ve yeni rant kapıları arayan bildik siyasetinin bir aracı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğünü ve kamu yararını her şeyin üzerinde tutan İYİ Partililer olarak; bu şirketin ranta ve kıyılarımızın adeta yağmalanmasına dayanan faaliyetlerine, sessiz kalmamız mümkün değildir.
Biz MUÇEV’i ilk bakışta faaliyetleri sadece seçim bölgem Muğla ile sınırlı bir şirket sanıyorduk. Fakat basında çıkan haberlere göre, artık bu şirketin Türkiye’nin tüm kıyı şeridini gözüne kestirdiği ve faaliyet alanlarını genişlettiği anlaşılmaktadır.
DAHA ÖNCE MİLLET İTTİFAKI BELEDİYELERİNCE İŞLETİLEN KIYI ALANLARI MUÇEV’E DEVREDİLMİŞTİR
Daha önce Millet İttifakı belediyelerince işletilen kıyı alanları MUÇEV’e devredilmiştir, Cumhur İttifakı belediyelerince işletilen alanlara ise dokunulmamıştır. Aynı şekilde, daha önce MUÇEV’in işlettiği alanlar ise belediyeler Cumhur İttifakı’na geçince işletmesi ilgili belediyeye devredilmektedir.
Buna en iyi örnek Dalyan’daki İztuzu Plajı’dır. Yine, 2019 Yılında yapılan yerel seçimlere kadar AK Parti’nin yönettiği Antalya’da da aynı şey söz konusudur. Yerel seçimlere kadar AK Partili belediyelere ait olan Antalya’nın kimi kıyılarının işletme yetkileri, Millet İttifakı seçimi kazandıktan sonra MUÇEV’e devredilmiştir.
Nitekim, Demre ilçesindeki Kekova İskelesi’nin işletmesi, haber dahi verilmeden İYİ Partili Belediye yönetiminden alınmış ve MUÇEV’e verilmiştir. Yine Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından üç yıl boyunca işletilen ve 3. derece doğal sit alanı olan Aysultan Plajı’nın işletmesi yerel seçimlerden sonra MUÇEV’e kiralanmıştır.
Benzer şekilde, bir önceki dönemde Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan Manavgat plajları ile oradaki sportif işletmelerin kullanım hakkı, Millet İttifakı’nın yerel seçimleri kazanması sonrası MUÇEV’e devredilmiştir. Söz konusu bütün bu yerlerin işletme haklarının MUÇEV’e devri, duyuru yapılmadan ve ihaleye dahi çıkılmadan sadece bakanlık oluruna dayalı protokollerle yapılmıştır.
Bu durum Kamu İhale Yasası’na açık bir şekilde aykırıdır. Zira MUÇEV, ihalesiz bir şekilde kamusal alanlarda kiralama, kullanma ve işletme hakkına sahip kurum ve kuruluşlardan birisi değildir. Çünkü MUÇEV, özel bir şirkettir. Bu konuda Danıştay, Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin MUÇEV’e ihalesiz işletme hakkı devrinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle verdiği “işletme protokolünün iptali kararı”nı onamıştır. Dolayısıyla bu karar, MUÇEV’e yönelik ihalesiz işletme hakkı devir işlemleri için tüm Türkiye çapında emsal teşkil etmesi gerekmektedir. Danıştay’ın bu kararına rağmen; aynı işlerin, aynı şekilde, ülkemizin farklı noktalarında yapıldığını ne yazık ki görmeye ve duymaya devam ediyoruz.
Öte yandan MUÇEV, işletme haklarını ihalesiz devraldığı bu yerleri özel şahıs ya da şirketlere son derece fahiş ücretlerle kiralamaktadır. Buna bağlı olarak MUÇEV’in kiracısı olan işletmeler de bu yüksek fiyatları vatandaşlarımıza yansıtmaktadırlar. Bu şekilde; İlk olarak, vatandaşlarımız ödedikleri yüksek ücretlerle adeta cezalandırılmaktadır.
İkinci olarak, Millet İttifakı’ndan seçilen belediyelerin kıyılardaki işletme yetkileri ellerinden alınmakta ve belediyeler ciddi gelir kayıplarına uğratılmaktadır.
Üçüncü olarak, bu işlemler sonucunda kimlerin nasıl kullandığı meçhul olan büyük bir rant elde edilmektedir.
Millet İradesi ile seçilen belediyelerin gelir kayıplarına uğratılması, belediyelerin hizmet imkânlarını kısıtlamakta ve böylece özel olarak bu bölgelerdeki vatandaşlarımıza bedel ödetilmektedir. MUÇEV aracılığıyla sadece rant edilmemekte, bu bölgelerimizde Millet İttifakı’nı tercih eden vatandaşlarımızın iradeleri cezalandırılmaktadır. Zikrettiğimiz gibi, MUÇEV adlı bu şirket, son dönemlerde şaibe ile anılır hale gelmiştir.
MUÇEV’in ihalesiz aldığı yerleri kiralayarak veya işleterek elde ettiği gelirleri nasıl kullandığını öğrenmek mümkün değildir. Bu sebeple, iktidarın ve MUÇEV yöneticilerinin söz konusu bu şirketin elde ettiği ve kamusal nitelik arz eden bu gelirlerin hangi kamusal amaçlar için kullanıldığını milletimize açıklaması gerekmektedir.
MUÇEV İLE İLGİLİ BİR DİĞER VAHİM İDDİA İSE BU ŞİRKETİN VERGİDEN MUAF BİR ŞEKİLDE FAALİYET YÜRÜTTÜĞÜDÜR
MUÇEV ile ilgili bir diğer vahim iddia ise bu şirketin vergiden muaf bir şekilde faaliyet yürüttüğüdür. Dolayısıyla iktidarın MUÇEV’in vergiden muaf olup olmadığını, muafsa hangi yasal çerçevede bu muafiyetin sağlandığını; değilse, şimdiye kadar ne kadar vergi ödediğini kamuoyuyla paylaşması lazımdır.
Yasalarımızda öngörüldüğü gibi kıyılarımız halkın kullanımına açık olmalıdır. Ege ve Akdeniz bölgelerindeki kıyıları korumak amacıyla bu tahsis veya kiralamalar yapılıyorsa, o zaman şartları belirlenmek ve halkın kullanımına açık olmak şartıyla bu alanlar, halka en yakın kamu kurumları olan belediyeler eliyle işletilmelidir. İlgili bakanlıklar ise sadece denetimini yapmalıdır.
İktidar partisi kıyı alanlarını rant aracı olarak görmekten bir an önce vazgeçmeli, belediyeler üzerinden bu alanların gerçek sahibi olan vatandaşlarımızı “nasıl daha iyi yararlandırabiliriz?” sorusuna cevap aramalıdır.
Bununla beraber, iktidar;
- MUÇEV’in yapısı ve faili olduğu hukuksuzluklar ile ilgili olarak acilen kamuoyunu aydınlatmalıdır.
- Ayrıca, MUÇEV ve MUÇEV gibi şirketler aracılığıyla Millet İttifakı belediyelerini ve vatandaşlarımızı cezalandırma politikasına da bir an önce son vermelidir.
Bilinmelidir ki biz İYİ Parti olarak; ranta, hukuksuzluğa ve kamu kaynaklarının yağmalanmasına dayanan bu yönetim zihniyetine ve politikalarına karşı sonuna kadar milletimizin çıkarlarını korumaya ve onların sesi olmaya devam edeceğiz.
Açıklamanın ardından bir gazetecinin, Ak Partisi ve MHP’nin yerel yönetimler reformları hazırlığı içinde olduğu söyleniyor bununla ilgili ve seçimlerdeki yüzde 5 barajı ile ilgili yorumlarınızı alabilir miyiz sorusunu “Dün böyle bir açıklama oldu o hazırlığın ne olduğunu bilmiyoruz biz parti olarak kendimiz bir hazırlık içerisindeyiz ama gördüğümüz kadarıyla Büyükşehir Belediyelerinin özellikle gelir kaynaklarını kısıtlamaya yönelik bir antidemokratik uygulama gelecek gibi önümüze.” Şeklinde yanıtlayan Metin Ergun ardından sözü İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’a verdi. Yaşar şu açıklamayı yaptı:
“İktidar mevzi kaybettikçe yeni mevzileri nasıl kazanırız şeklinde bir uygulaması var. Yani Büyükşehir belediyelerini kaybettik bunların gelirlerini nasıl azaltırız, bunları nasıl yok ederiz. Budan sonraki seçimlerde bu belediyeleri tekrar nasıl kazanırıza yönelik faaliyetler var mesele bundan ibaret. Yerel yönetimlerle ilgili özellikle büyükşehirle ilgili bizim bir çalışmamız var inşallah gün olur devran döner biz de göreve geldiğimiz takdirde ilk olarak bu büyükşehir yasasına özellikle köylerle ilgili planlamaları gözden geçirerek işe başlayacağız. İktidar yüzde 51’i bulamayacağını biliyor. Bunların tamamı iktidarın irtifa kaybettiğinin delaletidir. Farklı metotlarla seçimi nasıl kazanırıza yönelik faaliyetler olarak değerlendiriyoruz.”