İYİ Partili Ergun: İktidarın hedefi üniversiteleri işleyiş açısından mevcut otoriter rejim ile paralel hale getirmek

İYİ Partili Ergun: İktidarın hedefi üniversiteleri işleyiş açısından mevcut otoriter rejim ile paralel hale getirmek

İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı, Muğla Milletvekili Metin Ergun, basın açıklaması yaptı. Ergun açıklamasında 28 Nisan 2020 tarihinde yayımlanan Resmî Gazete’de, Yüksek Öğretim Kurumu’nca üniversitelerde norm kadro ihdasları konusunda yönetmelik değişikliği yapılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yapılan bu değişikliğe eleştirilerde bulunan Ergun, “Unutulmamalıdır ki, hiçbir hukuk devletinde hiçbir idari makamın takdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir. Nitekim Danıştay verdiği birçok kararda “takdir yetkisinin kullanılması mutlak ve sınırsız olmayıp kamu yararı ve kamu hizmetlerinin gerekleriyle sınırlıdır” demiştir. Bir akademisyen olarak ifade etmem gerekirse; bu durum açıkça bilimsel özerkliğe aykırıdır” ifadelerini kullandı.

İYİ Partili Ergun’un açıklaması şöyle:

“Sayın Basın Mensupları;
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

28 Nisan 2020 tarihinde yayımlanan Resmî Gazete’de, Yüksek Öğretim Kurumu’nca üniversitelerde norm kadro ihdasları konusunda yönetmelik değişikliği yapıldığı ortaya çıkmıştır.

Bildiğiniz gibi norm kadro kavramı; yükseköğretim kurumlarında bir bölüm, anabilim/anasanat dalı veya programında eğitim, öğretim, araştırma ve diğer hizmetlerin sürdürülebilmesi için yönetmelik çerçevesinde sayısı belirlenen öğretim elemanı kadrosunu ifade etmektedir.

HİÇBİR HUKUK DEVLETİNDE HİÇBİR İDARİ MAKAMIN TAKDİR YETKİSİ MUTLAK VE SINIRSIZ DEĞİLDİR

Bu noktada, 28 Nisan 2020 tarihli yönetmelik değişikliğiyle;

Şimdiye kadar üniversitelerin akademik karar organı durumundaki “Üniversite Senatoları”nın sahip olduğu norm kadro ihdas yetkileri, rektörler tarafından atanan ve rektörlere bağlı idari bir organ olan “Üniversite Yönetim Kurullarına” devredilmiştir.

Şimdiye kadar anabilim dalı veya bölüm kurullarının ‘uygun görüşü’ alınarak yapılan işlemlerde, bölüm kurullarının görüşlerinin alınması ‘asli şekil şartı’ olmaktan çıkarılmış, ‘tali şart’ haline getirilmiştir.

Yani fiiliyatta bölüm kurullarının görüşlerinin bir önemi ve bağlayıcılığı kalmamıştır.

Yapılan bu değişikliklerle, doğrudan ‘Partili Cumhurbaşkanı’nca atanan rektörler, artık norm kadro planlaması ve ilanı konusunda üniversitelerde tek yetkili merci hale gelmişlerdir.

Bu düzenleme ile rektörlere ‘mutlak ve sınırsız’ bir takdir yetkisi verilmiştir. Yani bu yetki devri ile şahıslar kurumların önüne geçmiş ve daha fazla keyfilik konusunda alan açılmıştır.

AÇIKÇA BİLİMSEL ÖZERKLİĞE AYKIRIDIR

Unutulmamalıdır ki, hiçbir hukuk devletinde hiçbir idari makamın takdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir. Nitekim Danıştay verdiği birçok kararda “takdir yetkisinin kullanılması mutlak ve sınırsız olmayıp kamu yararı ve kamu hizmetlerinin gerekleriyle sınırlıdır” demiştir. Bir akademisyen olarak ifade etmem gerekirse; bu durum açıkça bilimsel özerkliğe aykırıdır.

Aynı zamanda bu değişiklik;
Türkiye’de üniversitelerin akademik özerkliğini ortadan kaldıran,
Akademik kriterlere ve önceliklere darbe üstüne darbe vuran,
Devletin yönetimini ilgilendiren her konuda olduğu gibi, üniversitelerde de AK Parti iktidarının keyfîliğe dayanan merkeziyetçi anlayışını yerleştirme gayretlerinin son safhasıdır.

Bilindiği gibi iktidar, yakın geçmişte rektör seçimlerini ortadan kaldırmış ve rektörler atama ile göreve gelmeye başlamışlardır. Yani iktidar üniversiteleri sadece kendi dünya görüşüne ve çıkar ilişkilerine uygun kişilerin idare edebileceği kurumlara dönüştürmüştür.

Norm kadro ile ilgili olarak yapılan bu değişiklik de mevcut iktidar zihniyetinin üniversiteye yansımalarından birisidir.

Zira şimdiye kadar bu iktidar;
Sistematik bir şekilde kişiye özel kadrolarla akademisyen alımlarının yapıldığı,

Ahbap çavuş ilişkileri içerisinde rektörlerin atandığı ve bu rektörlerin de üniversitelerin mutlak hâkimi haline getirildiği,

Üniversitelerde siyasallaşmanın hızla arttığı,

Niceliğin her anlamda niteliğin önüne geçtiği bir dönemi maalesef bu ülkeye yaşatmıştır.

KENDİ İÇİNDE OTORİTER BİR ÜNİVERSİTE OLUŞTURMAK İSTENMEKTEDİR

Anlıyoruz ki iktidarın hedefi, tek adama dayalı bir karar alma mekanizmasına sahip mevcut otoriter rejim ile işleyiş açısından üniversitelerin paralel hale getirilmesidir. Otoriter yönetim zihniyetinin üniversitelere de hâkim olmasıdır.

Yani Türkiye’deki otoriter rejim, her anlamda kontrol altına alınmış ve kendi içinde otoriter bir üniversite oluşturmak istemektedir.

Ne yazık ki, bu keyfî-otoriter dayatmalarla ve akıl dışı politikalarla her alanda olduğu gibi, üniversitelerimizin kalitesi ve dünyadaki yeri konusunda da Türkiye çok olumsuz bir noktadadır. Dolayısıyla iktidarın anlaması gereken şey şudur;

Yükseköğretim sistemi içerisinde merkeziyetçiliği ve tepeden inmeciliği arttıran bu iflas etmiş anlayışı derinleştirmek fayda değil, zarar getirir.

Maalesef her yıl güncellenen uluslararası akademik sıralamalara baktığımızda Türk üniversitelerinin içinde bulunduğu hazin durum ortadır.

Zira bugün, dünyada üniversitelerin kalitelerini ölçen çeşitli uluslararası endekslerin en iyi 500 üniversite sıralamalarına hemen hemen hiçbir Türk üniversitesi girememektedir.

Üniversitelerimizin karşı karşıya kaldığı kalitesizliğin en önemli sebebi bilimsel ve idari özerkliği ortadan kaldıran bu anlayıştır.

ÜNİVERSİTELER SİZİN ARKA BAHÇENİZ DEĞİLDİR

Sayın Basın Mensupları;
Biz İYİ Parti olarak, bu hususta iktidara bir kez daha sesleniyoruz:
Üniversiteler sizin arka bahçeniz değildir. Kendi eş-dost-akraba ve ahbap-çavuş ilişkilerinizden kaynaklanan atamalarla buraları doldurmayın.

Siyasi irade tarafından atanmış rektörleri üniversitelerin mutlak hâkimi haline getirmekten ve üniversiteleri siyasallaştırmaktan vazgeçin.

Gelin, üniversite özerkliğini sağlamak, yükseköğretim kalitesini arttırmak ve geliştirmek için her kesimin içinde bulunacağı kapsamlı bir uzlaşma arayışı içerisinde reformlar yapalım.

Üniversitelerimize evrensel bilginin özgürce üretildiği akademik kurumlar olma vasfını kazandıralım.

Türk üniversitelerinin eğitim ve araştırma kalitesini, bilimsel üretkenliğini, ülke içinde ve uluslararası alanda rekabetini, toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilme kapasitesini en üst noktaya çıkaralım.

Dünyanın en iyi üniversiteleri arasına çok sayıda üniversitemizin girmesini sağlayalım.

Son yıllarda uygulanan yanlış politikalarla hızlanmış olan beyin göçünü tersine çevirelim.

Bu çerçevede yurt dışında önemli üniversitelerde başarılarını kanıtlamış öğretim üyelerimizi ve parlak beyinlerimizi tekrar kazanalım. Zamanımızı, ekonomik ve sosyal sermayemizi daha fazla israf etmeyelim.

Üniversitelerde keyfîliği ortadan kaldıralım ve hesap verilebilirliği arttıralım.

Unutulmasın ki, üniversiteleri üniversite yapan akademik özgürlük ortamıdır.

Üniversitelere istediğiniz kadar maddi yatırım yapın; akademik özerkliği sağlamadığınız sürece ve şimdiye kadar yapılan yanlışlar giderilmeden, üniversitelerimizin ülkemizin gelişmesine ve ilerlemesine katkı sunması mümkün değildir.

Konuşmama son verirken, iktidarın bu çağrıya kulak vermesini ve üniversitelerimizi kötürüm hale getiren yanlışlarından geri adım atmasını temenni ediyorum.

Unutmasınlar ki, korona krizinin de bize gösterdiği gibi dünyayı bilim yönetiyor.

Bilimsel bilgiyi kim üretiyorsa, nimetlerinden de onlar faydalanıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!