İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Giresun’da meydana gelen sel felaketinin getirdiklerine ve 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Giresun’da meydana gelen ve daha önceki sel felaketlerinden daha fazla hasarı olan bir sel felaketiyle karşı karşıya olduğumuzu belirten Ağıralioğlu, “Sel felaketleri bölgenin her sene birkaç sefer yaşadığı, bu yaşadıklarından sonra devletin bütün yaraları sarmaya gücümüz yeter ifadeleriyle sorumluluğunu göstermeye çalıştığı bir sürecin içerisinde bir yenisiyle karşılaştık. Giresun’da 7 ilçeyi etkisi altına alan sel felaketinde kaybımız şu ana kadar 9 kişi. İki şehidimiz var, 17 bina yıkıldı, 361 bina da hasar tespit edildi. Hasar tespitlerinin maddi kaybına, fındık hasadının olması hasebiyle fındık hasadının sebep olduğu zaiyatta eklenecektir. Zaten kıt kanaat imkanlarla geçinen çiftçilerimizin, fındık üreticilerimizin birde böyle yoğun bir sel felaketinden sonra hasattaki fındıklarını denize kavuşturan böyle büyük bir selle karşılaşması hasarı biraz daha artırdı.
Devlet dediğiniz cihaz yaşanan felaketlerden sonra bölgeye intikal edip, yaraları sarmaya gücümüz yeter demekten ibaret değildir. Devlet sanki ilk defa sel yaşanıyormuş gibi, ilk defa selden sonra mevzuya nezaket ediyormuş gibi konuşmaz. Devlet, mümkünse daha önceki tecrübelerinden ders çıkarır, yaşanan onca yağmura rağmen hiçbir maddi kaybımız yoktur, hiçbir can kaybımız yoktur gibi ifadeyi kullanma imkanına dönüştürecek bir ciddiyeti temsil eder. Biz ne zaman devletimizi şöyle göreceğiz; çok yoğun yağış aldı bölge ama alınan tedbirlerimizle can kaybı, mal kaybı engellendi. Menfezleri kontrol ettik, dere yataklarını ıslah ettik, dere yataklarına yapılmış binaların tamamını boşalttık. Bölgede can kaybına sebep olacak bütün riskli yerleri tahliye ettik. Önceden önleyici tedbirler aldığımız için sebep olunan selden hiçbir ciddi can ve mal kaybımız olmamıştır. Böyle bir açıklamayı yapacak devlet ciddiyetinden sorumludur.
Tabi ki devlet yaraları saracaktır, tabii ki devlet o bölgedeki hasarı tespit edip, zararı tanzim edecektir. Bize bundan sonra sel bölgelerindeki hafriy2atları kontrol edecek, dere yataklarında imar, iskan işlerini kontrol edebilecek, daha önce verilmiş imar iskan izinlerini kaldırıp, güvenli bölgelerde insanların yaşamasını temin edecek ciddiyet lazımdır. Giresun’un afet bölgesi ilan edilmesi gerekir. Fındık hasadına gelmiş zararın dayanılmaz hadlere vardığını devletin unutmaması gerekir” dedi.
DEVLETİN PANDEMİ DOLAYISIYLA İPTAL ETTİĞİ YA DA KUTLADIĞI, SEMBOLİK BAZI FAALİYETLERE DE BİZZAT TEMSİLLE KATILDIĞINI HERKES BİLİYOR
Ağıralioğlu, 30 Ağustos ile ilgili İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı genelge hakkında yaptığı değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Pandemi dolayısıyla bu tür faaliyetlerin iptal edilmesi zaman zaman gündeme geliyor. Devletin pandemi dolayısıyla iptal ettiği ya da kutladığı, sembolik bazı faaliyetlere de bizzat temsille katıldığını herkes biliyor. Devlet hangi faaliyetleri iptal ediyor, hangi faaliyetleri tercih ediyor da virüsle mücadeledeki ciddiyetini ve kararlığını ortaya koyuyor. Bizim tavsiyemiz hükümetimize şudur, özel günlerin, milli ve mühim günlerin içerisinde devletin yönetimine nezaret eden aklın ciddi olmasını tavsiye ediyoruz. Yani 5 günümüz vardır 23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 10 Kasım bu 5 gün bir de buna Osmanlının Kuruluşu, Anadolu’nun Fethi gibi, 1071’in sene-i devriyesi gibi bu tür kutlamalarda tercih ettiğiniz kutlamalar ya da tercih etmediğiniz anmalar sizin neyi öncelediğinizi, neyi önemli saydığınızı neyi önemsizleştirdiğinizi tartışma konusu yapar. Biz virüsün mutasyon geçirmesini ümit ediyoruz, virüs mutasyon geçirir etkileri azalır beklentimizin içerisinde virüsle mücadele kararlılığı mutasyon geçiriyor. Dolayısıyla 15 Temmuz kutlamaları, anmaları 15 Temmuz’un milli şuurumuza, milli mukavemetimize katkıları mevzu edilerek yapılmış törenler tabii ki unutulmasın millet 15 Temmuz’da neyle karşılaştığını hep hafızalarında diri tutsun ama millet yokluktan bir devleti nasıl vücuda getirdiğimizi de unutmasın. Ya hepsine aynı hassasiyet ve ciddiyetle tehir etme strateji, yahut hepsini sembolik yada temsili o anmaları anlamlı hale getirecek bir devlet ciddiyetinin nezaret etmesi lazım bu işlere.
30 Ağustos Zafer Bayramı Türk Milletinin bu topraklarda varoluş hikayesinin şahikalaşmış, destanlanmış gününün adıdır. O günün önemini milletimize unutturmamak lazımdır. Biz en azından şu yapılabilirse siyaset kısır çekişmeler içerisinde değer aşındıran bir kurum haline gelmez. Devlet yöneticilerimizin buna özen göstermesi lazım.
SAYIN CANİKLİ’NİN HATIRLATMALARI SORUMLULUKTAN KURTULMAK İSTEYEN HÜKÜMET TELAŞI
Ağıralioğlu, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Nurettin Canikli, ‘bunun yapılaşma ile alakası yok, yağmur yağdığı zaman toprak kayıyor önüne ne katarsa götürüyor’ dedi. Mehmet Özhaseki de ‘Karadeniz’de o kadar çok derelerin içerisinde bina yapılıyor ki, yapılmaması gereken yerlere yıllardır yapılan binalar var onları göz ardı ederseniz yarın bir gün ağlamakla karşı karşıya gelirsiniz’ dedi. Bu iki açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Biz o bölgenin insanıyız, bende o bölgede yaşadım. Sayın Özhaseki’nin hatırlatmaları doğru. Sayın Canikli’nin hatırlatmaları biraz siyasi olmuş, sorumluluktan kurtulmak isteyen hükümet telaşı gibi geldi bana. Hafriyat döküm sahalarının döküm yeri dere yataklarıdır. Dere yataklarına dökülen yerlerde yağmur yağmadığı zaman suyun akıp akmadığını anlamazsınız. Oralara mübalağalı hafriyatlar dökülür sonra biraz fazla yağmur yağdığında oralara dökülen hafriyat aşağıda ne var ne yok götürecek kadar yıkıcı bir güce ulaşır. Birinci önlem yapılan inşaatlardan çıkan hafriyatların dere yataklarına dökülmesini önleyecek bir belediye hizmetidir. Bunu kontrol edemeyen devlet sonra dökmeseydin diye konuşamaz. Devlette devamlılık esastır, bizim dönemimizde onun döneminde diye konuşulmaz. Bakacaksınız kontrol edeceksiniz. Bütün bunlarla ilgili sorumluluk sahiplerinin bunlar doğal afetlerdir demelerine alışkınız. Devletin idaresinde bu anlamda ciddiyet görmek isteriz. Utanmasalar yağmur suçlu diyecekler. Kullara aklı Allah tedbir alsınlar dile verdi. Kullanacakları aklı milleti ikna etmek için milleti yaşatmak için kullansınlar”
Hala yapımı devam eden HES’ler var bunlarla ilgili ne diyeceksiniz?
“Kullanılan barajlarımızın daha verimli hale getirilmesi, kaçak elektriğin kontrol altına alınmasıyla sağlayacağımız fayda bunların yapılmasından daha fazla fayda sağlayacaktır. Barajların verimliliği artırılarak HES’lerin yapımından çok daha fazlası sağlanabilecekken, devletin kaynaklarının böyle israf edilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Yapılacaksa bile sınırlı sayıda yapılmalı. Bir dere yatağında 35-40 tane HES yapmak tabiata da saygısızlıktır, bölgedeki insanlara da saygısızlıktır, canlılara da saygısızlıktır. Bütün bunların ötesinde kamu kaynaklarının israf edilmesidir”