İYİ Parti Kurucular Kurulu Eski Üyesi Uğur Tarhan’dan, Buğra Kavuncu’ya Cevap

İYİ Parti Kurucular Kurulu Eski Üyesi Uğur Tarhan'dan, Buğra Kavuncu'ya Cevap

İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun, sosyla medya hesabından yaptığı paylaşım üzerine cevap, İYİ Parti Kurucular Kurulu Eski Üyesi Uğur Tarhan’dan geldi.

İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Kavuncu Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “8 ay geçti ve halen tek bir soru sormadılar. Jet hızıyla soruşturma açıldı, defalarca ‘ifade vermeye hazırız’ dedik. Belli ki birileri bu isnat kalsın, bu iftiralarla ömrümüzü sürdürelim, çoluk çocuk mağdur olalım istiyor. Bunu isteyenlerle hesaplaşmazsam namerdim!” ifadelerini kullandı.

Kavuncu’nun yaptığı paylaşım üzerine, İYİ Parti Kurucular Kurulu Eski Üyesi Avukat Uğur Tarhan, Kavuncu’ya cevaben bir açıklama yayınladı. “Buğra Kavuncu’ya Hatırlatmalar” notuyla paylaştığı açıklamanın tamamı şöyle:

“İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca re’sen başlatılan soruşturma kapsamında, bilgisine başvurulmak üzere müvekkilim Ümit Özdağ’ın savcılık tarafından davet edildiğinin yazılı ve görsel medya organlarında haber yapılmasının ardından bugün, Kavuncu tarafından şöyle bir Twit paylaşıldı: “8 ay geçti ve halen tek bir soru sormadılar. Jet hızıyla soruşturma açıldı, defalarca ‘ifade vermeye hazırız’ dedik. Belli ki birileri bu isnat kalsın, bu iftiralarla ömrümüzü sürdürelim, çoluk çocuk mağdur olalım istiyor. Bunu isteyenlerle hesaplaşmazsam namerdim!”

Daha bir gün önce, Genel Başkanı hakkında o iğrenç benzetmeyi yapan alçak için yalnızca “TERBİYESİZ” yazan/yazabilen Kavuncu’nun bugün, “hesaplaşmak” gibi büyük laflar etmesini doğrusu çok yadırgadım. Alçak yazara, “Terbiyesiz” demekle yetinirken, hakkınızdaki soruşturmanın ilgililerine “Hesaplaşmazsam namerdim!” diyorsunuz öyle mi.

Esasen, bahse konu olan Twitlerde kullanılan ifadeler, ceza yargılamasına konu olmamak için “hesaplıca” seçilmiş. Çünkü, “terbiyesiz” sözünden hakaret suçu oluşmaz, “hesaplaşmazsam namerdim” twitinde ise, doğrudan muhatap bulunmadığı için o da ceza soruşturmasına konu edilemez. Hesap güzel! Tam da Kavuncu’nun konforlu kariyerine uygun ifadeler!

“Jet hızıyla soruşturma açıldı” buyurmuş Kavuncu. Hafıza-ı Beşer nisyanla malüldür ancak Twitter unutmaz! 27 Ekim 2020 tarihinde Kavuncu; Geçen hafta yaptığımız suç duyurusunda, savcılık makamına verilemeyecek bir hesabımız olmadığını belirtmiştik. Bu doğrultuda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkımda soruşturma başlatıldığını memnuniyetle öğrendim” diyorudu. Bugün 24 Mayıs olduğuna göre aradan 7 ay geçmiş. Kavuncu 8 diyor ama olsun, 1 ayı da salgın dolayısıyla yaşanan kapanma sürecine sayalım.

Bir de, Gazeteci Celal Eren Çelik mevzusu var malumunuz! Müvekkilim Özdağ’ın açıklamalarından çok daha önce Kavuncu ile ilgili açıklamalar yapan Çelik’le, özür dilemesi halinde uzlaşmak istemiş, Çelik, “özür” şartını reddedince davalık olmuşlardı. Sonuç: Çelik beraat etti. Hesap tutmadı!

Kavuncu’ya birkaç hukuki hatırlatma yaparak yazımızı nihayete erdirelim. Şöyle ki;

Ceza yargılaması iki evrelidir: ilk evresi soruşturmadır; “makul şüphe” ile başlar, “yeterli şüphe” ile sona erer. İkinci evre yani kovuşturma ise, yeterli şüpheden hareketle başlar “kesin hüküm”le sona erer. Soruşturma makamı yani savcılık, şüphenin izini takip eder, kovuşturma makamı olan Mahkeme ise şüpheden arındırılmış maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için muhakeme yapar.

Ceza yargılamasının ilk evresini başlatan “makul şüphe” nedir?

5271 sayılı CMK’nin 116’ncı maddesinde, arama işleminde makul şüphe kavramına yer verildiği görülmektedir. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 6’ncı maddesinde makul şüphe, “hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir” şeklinde tanımlanır.

Burada karşımıza “hayatın -olağan- akışı” kavramı çıkar. Nedir, hayatın olağan akışı? Bir manavın karpuz satması hayatın olağan akışına uygundur. Oysa, karpuz almak için gittiğiniz manavda karşınıza çeşitli markalarda cep telefonları çıkarsa bu durum hayatın olağan akışına aykırı olur.

Daha anlaşılır olması açısından bir başka örnek verelim: Hayatında hiç aktif siyaset yapmamış bir kimsenin, kuruluş sürecinde hiç katkısı olmadığı bir partinin ilk kurultayında, önce GİK hemen ardından Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü olması da hayatın olağan akışına aykırıdır.

Sıradan bir üniversiteden mezun olan genç bir delikanlının Kazakistan’a gidip şirket kurması, bu şirketin daha sonra bir kimya devi tarafından satın alınması, üstelik şirket kurucusu delikanlının da CEO olarak kariyerine devam etmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır.

Kazakistan – Türk İşadamları Derneği’nin (KATİAD) faaliyetlerindeki olağan dışılığı yazmaya gerek var mı? Akrabalar mevzusuna ise hiç girmiyorum bile…

İşte, müvekkilim Ümit Özdağ’ın açıklamaları, bu ve benzeri hayatın olağan akışına aykırılıklara dikkat çekmek ve burada makul şüphe oluştuğunu ifade etmekten ibaretti. Savcılığın soruşturması, irtibat, iltisak ya da üyelik (bu üç kavram da birbirinden ayrı anlamlara takabül eder) açısından “yeterli şüphenin” var olup olmadığına dairdir.

Kavuncu’ya tavsiyemiz, acele etmeden süreci takip etmesidir.

SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR.”

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!