İstisnai Yoldan Türk Vatandaşlığının Kazanılmasına Dair Türk Hukuk Sistematiği

İstisnai Yoldan Türk Vatandaşlığının Kazanılmasına Dair Türk Hukuk Sistematiği

2009 yılında Avrupa Birliği ile uyum sağlanabilmesi çerçevesinde 1964 yılında çıkarılmış olan 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu yürürlükten kaldırılmış, bunun yerine günümüzde de uygulanmakta olan 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nu yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile idareye oldukça geniş bir takdir yetkisi bırakılarak, neredeyse hiçbir şart aranmaksızın yabancıların Türk vatandaşı olabilmesinin önü açılmış olmakla birlikte, kanunun Türk hukuku kapsamında 2009 yılına kadar uygulanmış tüm düzenlemelere aykırı nitelik taşıması da ortaya konulması gereken elzem bir konudur.

Türk hukuku kapsamında, bir kişinin Türk vatandaşı olabilmesine dair genel esaslar incelendiğinde ilk olarak belirtilmesi gereken, Türk vatandaşlığının kazanılması için soy bağı esasının benimsenmiş olduğudur. Buna binaen, Türk anne veya babadan çocuğun Türk olacağı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Türk vatandaşlığının sonradan kazanılabilmesi de birtakım şartların gerçekleştirilmesi koşuluyla mümkündür. 2009 yılında yürürlüğe giren 5901 sayılı Kanuna göre, bir kişi, ergin ve ayırt etme gücüne sahip olması, başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmesi, Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmesi, genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığının bulunmaması, iyi ahlak sahibi olması, yeteri kadar Türkçe konuşabilmesi, Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olması ve millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmaması şartlarının birlikte gerçekleşmesi neticesinde ve yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığını genel yoldan kazanabilecektir.

Yine 5901 sayılı Kanun ile istisnai yoldan vatandaşlığın kazanılması için de düzenleme yapılmıştır. Kanunun 12. Maddesi şu şekildedir:

“Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Cumhurbaşkanı kararı ile aşağıda belirtilen yabancılar Türk vatandaşlığını kazanabilirler.

  1. a) Türkiye’ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler.
  2. b) 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca ikamet izni alanlar ile Turkuaz Kart sahibi yabancılar ve bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocuğu.(1)
  3. c) Vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler.
  4. d) Göçmen olarak kabul edilen kişiler.”

Maddenin b bendi 2016 yılında yapılan değişiklikle kanunda yer bulmuştur. Bu bentte belirtilen kişiler, Türkiye’de çalışmayan ancak Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek kapsam ve tutarda yatırım yapacaklar ile Turkuaz Kart sahibi yabancılar ve bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocuklarını kapsamaktadır. Madde kapsamında;

  • Belirli bir parasal değerin üzerinde yatırım yapan,
  • Belirli sayıda istihdam yaratan,
  • Bedeli belli bir değerin üzerinde bulunan taşınmaz satın alan,
  • Belli bir değerin üzerinde mevduat bulunduran,
  • Belirli bir değeri aşan miktarda Devlet borçlanma araçlarını satın alan,
  • Belli bir tutarın üzerinde gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payı alan kişiler ile
  • Uluslararası işgücü politikası doğrultusunda; eğitim düzeyi, mesleki deneyimi, bilim ve teknolojiye katkısı, Türkiye’deki faaliyetinin veya yatırımının ülke ekonomisine ve istihdama etkisi ile Uluslararası İşgücü Politikası Danışma Kurulu önerileri ve İçişleri Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslara göre başvurusu uygun görülen, bu çerçevede Turkuaz Kart sahibi olan yabancılar yalnızca Cumhurbaşkanı kararıyla vatandaşlık kazanabilmektedirler.

Yürürlükteki bu düzenlemenin, cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ile 1964’te çıkarılan 403 sayılı kanun ile farklılığı ise mutlaka üzerinde durulması gereken bir husustur. Nitekim 1312 sayılı kanun ve 403 sayılı kanun ile de vatandaşlığın istisnai yoldan kazanılması öngörülmüşse de, bu kanunlardaki düzenlemeler, dünyadaki hukuk sistemlerinde yapılan düzenlemelere paralel olarak, bir kişinin ülkeye faydası dokunmuş olması veya dokunma ihtimalinin bulunması dikkate alınarak yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile istisnai yoldan vatandaşlığın kazanılması, genel yoldan vatandaşlığın kazanılmasının gerçek anlamda istisnası olarak düzenlenmişti. Bir başka deyişle, bu düzenlemeler çerçevesinde, bir yabancısının istisnai yoldan Türk vatandaşlığı kazanılabilmesi için iyi ahlak sahibi olma, yeteri kadar Türkçe konuşma, genel sağlık bakımından engel teşkil edecek hali bulunmama gibi genel yoldan vatandaşlığın kazanılması için öngörülen şartların hepsi aranmakta, fakat yalnızca Türkiye’de belli bir süre ikamet etmiş olma şartı aranmamaktaydı. 2009 yılında çıkarılan 5901 sayılı kanun ile her ne kadar “istisnai” yoldan Türk vatandaşlığını kazanılması adı altında düzenleme yapılmış olsa da, bu düzenleme aslen istisnai bir yol değil, yeni bir vatandaşlık kazanma yolu şeklinde düzenlenmiştir. Hem dünyadaki hukuk sistemlerine, hem de Türkiye’de bugüne kadar konulmuş hükümlerin aksine, istisnai yoldan Türk vatandaşlığını kazanılması için neredeyse hiçbir şart öngörülmemiş, Cumhurbaşkanı’na oldukça geniş bir takdir yetkisi bırakılarak, Cumhurbaşkanı’nın belirlediği kişilerin Türk vatandaşı olmasının yolu açılmıştır.

Türk vatandaşlığına alınma kararı bakımından yürütme organına bu kadar geniş bir takdir yetkisi bırakılması, geçmişten bugüne öngörülmüş Türk vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin düzenlemelerin ruhuna aykırı nitelik taşımaktadır. Ayrıca, dünyada neredeyse hiçbir hukuk düzeninde, vatandaşlık için hiçbir şartın aranmadığı bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu bağlamda, bu kanunun Avrupa Birliği uyum programı çerçevesinde başarılı bir kanun olmadığını da göstermektedir. Bunlarla birlikte, yapılan istatistikler neticesinde, Türk vatandaşlığını istisnai olarak kazananların büyük bir yüzdesini Türkiye’de çalışmayan ancak cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek kapsam ve tutarda yatırım yapacaklar ile Turkuaz Kart sahibi yabancıların yani “yatırımcıların” oluşturduğu görülmektedir. Günümüzde ise dünyada gittikçe azalan sayıda devlet, yatırımcıya vatandaşlık verilmesi anlayışı ile düzenleme yapmaktadır. Bu tür düzenleme ve uygulamaların, devletlerin ve o devletlerin vatandaşlığının itibar değerini düşürdüğü hakim bir kanaat olarak dikkat çekmektedir. Dolayısıyla, sadece taşınmaz satın almak gibi gerçek bir yatırım değeri dahi bulunmayan işlemler nedeniyle Türk vatandaşlığının verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Türk vatandaşlığının itibarını zedeleyici niteliktedir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!