Ortadoğu’da hiçbir kaos, şiddet ve istikrarsızlık kendiliğinden doğal olarak meydana gelmiyor. Bölgede son yıllarda meydana gelişmeleri 1982 yılında yayınlanan İsrail’li Oded Yinon projesinin safhaları olarak görmek mümkündür. Bu plan İsrail’in stratejik hedeflerini ve ideallerini temsil ediyor. ABD’de neoconların “Yeni Ortadoğu” projesi de Netanyahu için Richard Perle’nin yazdığı belge de Yinon Planına dayanıyor.
Bu plan Arapların kendi aralarında çatışmalarının tahrik edilmesi, Lübnan’da etnik ya da dini anlamda olduğu gibi Irak’ı ve Suriye’yi de bir kaç küçük parçalara ayırmak esasına dayanıyordu. Basra, Bağdat, Musul ve güneydeki Şii bölgeler kuzeyde ise Sünni ve Kürt bölgelere ayrılacaktır. Suriye ise birkaç devlete ayrılacak kıyıda Şii-Alevi devleti, Halep bölgesinde Sünni devleti, Havran ve Kuzey Ürdün’de bir Dürzi devletçikleri oluşturulacaktır.
Oded Yinon Planı’nın yeni versiyonu olarak ABD Dış İşleri Bakanı Rice, Büyük Ortadoğu Projesini gündeme getirdi. Bu projeyle “Yeni Ortadoğu”yu yaratmak için Lübnan, Filistin ve Suriye’den Irak, Fars Körfezi, İran ve Afganistan’ı da içine alan istikrarsızlık, kaos ve şiddet kuşağı yaratılması zorunlu görüyordu.
ABD/İsrail’in bu planının uygulanabilmesi için İslam ülkelerinin kaos ve kriz içinde bulunması bir ihtiyaç değil zorunluluktu. Bunun için de İslam ülkelerini bölmek, parçalamak, ayrıştırmak ve karşı karşıya getirmek suretiyle istikrarsızlaştırmak esas alındı.
Her şey İsrail merkezli bir Ortadoğu yaratmak içindi. Bunun için bir yandan İslam ülkeleri parçalanarak birden fazla kontrol edilebilir butik devletlere dönüştürülürken diğer yandan İsrail’in nüfus ve toprak olarak büyütülmesi amaçlanıyordu.
“Yapıcı Kaos”
Proje, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi ve bu şekilde “yapıcı kaos” güçlerinin ortaya çıkarılmasını amaçlıyordu. Bölgede şiddet ve savaş şartları meydana getirecek “yapıcı kaos”, ABD, Britanya ve İsrail’in ihtiyaç ve hedeflerine göre Ortadoğu haritasını yeniden çizecekti.
İsrail’in Lübnan’ı bombaladığı sıralarda ABD’nin Dışişleri Bakanlarından Condolezza Rice bu olayla ilgili olarak şu sözleri etmişti: “Bizim burada gördüğümüz şey bir anlamda, “Yeni Ortadoğu”nun “doğum sancıları”dı.”
Çok muhtemeldir ki “Yeni Ortadoğu”nun doğum sancıları “yapıcı kaos” stratejisi bağlamında Arap Baharıyla başlatıldı. Arap Baharı sırasında ABD’li stratejistler, “ABD bu olayların arkasında değilse önünde olmalıdır” demişti.
Arap Baharıyla Arap ülkelerinde başlatılan iç savaş sonuçta ABD’nin İsrail merkezli bir Ortadoğu inşa etme projesiyle yüzde yüz uyumluydu. Bu süreçte kontrol edilemeyen Arap ülkeleri iç savaşla kaosa sürüklenirken “normalleşme” adı altında bazı Arap ülkeleri İsrail’in yanında saf tutmaya zorlandı.
Arap ülkelerinin Filistin konusunda en iddialı tavırları olan liderlerinden Kaddafi vahşi biçimde katlettirildi. Saddam Hüseyin bir bayram gününde aşağılanarak idam edildi. Daha önce de İdi Amin iktidardan uzaklaştırılmıştı. Böylece İsrail merkezli Ortadoğu’ya karşı çıkacak olanların sonu gösterilmiş oldu.
Böylece şahin duruşlu Arap liderlerin yerine İsrail çıkarlarını savunan Dahlan, Zayed, Salman gibi işbirlikçiler geldi. Bu bağlamda tarihte ilk kez bir devlet başkanı (Hariri) Suudi Arabistan’da rehin alındı. Artık Oded Yinon projesinin uzantısı olarak ABD tarafından Filistin Meselesinin İsrail’in istediği şekilde çözülmesi için planlanan “yüzyılın anlaşması” açıklanabilirdi.
Bunun arkasından BAE ile İsrail arasında normalleşme adımı geldi. Birçok Arap ülkesi ABD’nin baskısıyla İsrail ile normalleşme anlaşması imzalamak için fırsat kollamaya başladı. ABD Başkanı diplomatik kuralları çiğneyerek Kosova’yla Sırbistan arasında imzalanan normalleşme anlaşmasına Kosova’nın İsrail ile ilişkilerini normalleştireceğini, Sırbistan’ın da büyükelçiliğini Kudüs’e taşınacağı ibaresini yerleştirdi.
İsrail merkezli Ortadoğu inşa etme süreci bundan sonra da ABD/İsrail zorbalığıyla devam edecektir!