‘Böl ve yönet’ İngiliz; ‘ayır ve buyur’ Rus; ‘parçala, ez ve hükmet’ de İsrail/ABD stratejisidir.
Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin bölünmüşlüğü ve parçalanmışlığı İsrail’e bölgeyi dilediği gibi tasarruf etme imkânı sunmaktadır. Bölgedeki Arap ülkelerinin bölünmüşlüğü bu tür stratejilerin ürünüdür.
İsrail’i insan ve kentleriyle birlikte Filistin’i yok etmek için uygulamaya koyduğu vahşi saldırılar bu stratejinin sonucudur.
Bölgedeki İslam ülkelerinin iç barışlarını sağlaması, birbirleriyle iyi ilişkiler içinde bulunması İsrail’i fena halde rahatsız etmektedir. İslam ülkeleri içindeki birlik içinde olmasını İsrail kendisine karşı büyük bir tehdit olarak görmektedir.
ABD destekli İsrail’in gerçekleştirdiği son saldırılar birbirlerine karşı konumlanmış olan Filistinli gurupların bir araya gelmeleriyle yakın ilişkisi vardır. Bilindiği gibi yedi yıldır Filistin halkı, El Fetih ile Hamas örgütü olarak ikiye ayrılmış ve İsrail karşısında büyük ölçüde güçten düşmüştü. Bu iki kardeş örgüt, birbirlerine karşıt olmaktan çıkarak bir araya gelmeye üç ay önce karar vermişlerdi.
Bu bağlamda Hamas, Filistin Kurtuluş Örgütü ve İslami Cihad arasında uzlaşma sağlanmış bu örgütler "Filistin Kurtuluş Örgütü" şemsiyesi altına girmeyi kararlaştırmışlardır.
Filistinli gruplar aralarında gerçekleştirdikleri anlaşmayla 5 hafta içinde ulusal birlik hükümeti kuracakları ve 6 ay içinde de seçimlere gideceklerini açıklamışlardı.
Hamas ile FKÖ’nün anlaşmasına İsrail öfke duymuş ve ilk iş olarak da Filistin ile yürütmüş olduğu barış müzakerelerini iptal etmişti.
İsrail’in Filistin’e yönelik olarak başlattığı son yıkım saldırılarının arkasında Filistinlilerin birleşmesi vardır.
İsrail, varlığını Arap ülkelerinin kendi içindeki çatışmalara, ayrışmalara ve bölünmelere bağlamıştır. Arap ülkelerinde meydana gelen bütün iç çatışma ve ayrışmaların arka planında doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail vardır.
Gelişmeler bunun kanıtıdır. Ortadoğu’da İsrail ve ABD’nin yönlendirmesiyle Irak parçalandı, Suriye perişan edildi. Mısır da İhvan ve Sisi arasında parçalanarak bölgedeki etkisi sınırlandırıldı.
Irak parçalandı ve ülkede Şii-Sünni-Kürt ekseninde birbirine düşman cepheler ve ayrışmalar meydana geldi. İsrail, derhal Kuzey Irak’ta kurulacak bir “Kürdistan’ın bağımsızlığını tanıyacağı”nı açıklayarak Barzani yönetimini ayrılmak için cesaretlendirdi. Barzani petrolünü de Bağdat’ın karşı çıkmasına rağmen satın aldı.
Mısır’da Ihvan gibi bir yapı terörist ilan edilerek denklemden düşürüldüğü bir zaman diliminde Filistin’de Hamas’ın Filistin birliği adına meşrulaştırılması İsrail’in kimyasını fena halde bozdu.
Diğer yandan İsrail Filistin Kurtuluş Örgütünün hâkim olduğu Batı Şeria ile Hamas’ın hakim olduğu Gazze’yi birbirinden ayırarak güçten düşürmeye çalışırken Batı Şeria ve Gazze’yi birleştirecek böyle bir gelişmeye seyirci kalamazdı.
İsrail’in uzun zamandır bölgede İsrail ve Filistin olarak öngördüğü iki devletli çözüm düşüncesini terk ederek ‘iki halk üç devlet’ stratejisini devreye soktuğu anlaşılıyor.
İsrail devleti Gazze ve Batı Şeria olarak parçalamaya çalıştığı Filistin’i hem coğrafi hem siyasi olarak ayrı ayrı muhatap alınacak ikili yapıya dönüştürmeye çalışıyor. Batı Şeria’yı etkisiz bir konumda tutup, Gazze’yi ezerek Filistin’den koparmak planı İsrail tarafından devreye sokulmuş bulunmaktadır.
Bölgedeki bütün gelişmeler İsrail’in arzuladığı ve planladığı şekilde gerçekleşmektedir.
İsrail’in ne yapmak istediği yeterince açıktır. Yapmak istediğinin ne olduğu belli olmayan Arap ülkeleri ve Türkiye’dir.
Suriye ve Irak bölünerek; IŞİD barbarlık ötesi infazlarını Müslümanlar üzerinde gerçekleştirerek İsrail’in önünü açmaktadır.
Türkiye ise bir yandan ‘İsrail ile ilişkileri sıfırlamaktan’ söz etmekte diğer yandan ise 2013 yılında bir önceki seneye göre İsrail ile ticari ilişkilerini dört kat artırmaktadır.
Bu durumda elde yalnızca ‘Allah Filistin’e yardım etsin’ duası kalıyor.