İslamcılarda Servet Tutkunluğu

Servet sahibi olmak insanlığın tutkularından biridir. Her toplumda servet tutkunları vardır.
 
Tarih boyunca; birçok krallıklarda, imparatorluklarda servet sahipleri oluşmuş, devleti yönetmişlerdir. Lüks ve şatafat, gösteriş, servet sahiplerinin servet sahibi olmayanlara yönelik baskı gücü haline gelmiştir. Ezenler ezilenler süreci böyle başlar
 
Dinler ve ideolojiler; zengin fakir uçurumunu gidermek için önemli ilkeler getirmiştir.
 
Ancak bu kez din istismarcıları; bir kılıfını bularak servet edinmeyi dinin esası görmüşler ve alt tabaka insanların da kaderlerine razı olmalarını telkin etmişlerdir. Telkine etmeye devam ediyorlar.
 
İslam dini de kutsal kitabında ve elçisinin tebliğinde; hak yemenin, adaletsiz olmanın, mal biriktirmenin felaketlere yol açacağı bildirilmiştir. Birçok kavmin bu nedenle helak olduğunu ilişkin  hükümler, İslamcılar için anlam ifade etmiyor.
 
Paylaşmayı, ihtiyaçtan fazlasını dağıtmayı öngören, sadaka, fitre, zekat hükmünü getiren İslam dinidir.
Yetim hakkı yenilmemesini öneren, hırsızlığa, sahtekarlığa, dolandırıcılığa, talana yasak koyan İslam dinidir.
Ne yazık ki İslam’ın temel ilkeleri; İslam’ı temsil ettiğini ileri sürenlerce, temsilcilerince tersyüz ediliyor.
 
Her inandım diyen gerçek inanmış değildir.
İslamcı denilince akla; hırsız, yalancı, dolandırıcı, sahtekar, kafa kesen, katliam yapan kardeşlik hukukunu çıkarı olduğu sürece paylaşan bozulunca hertürlü kin ve öfkeyle saldıran ucube tipler akla geliyor.
 
Türkiye böyle de, diğer İslam ülkelerinde ve İslam’ın doğduğu, nebi-elçinin İslam’ı tebliğ ettiği topraklardaki İslamcılar farklı mı?
 
Müslüman dünyanın birçoğunda açlık sefalet yaşanırken, servetlerine servet katan İslamcılar ne derece Allah’ın hükmüne göre yaşıyorlar?
 
Çıkarları için dönekliği, pişkinliği, yüzsüzlüğü, arsızlığı tercih etmekten utanmayan İslamcılar; saf, temiz, iyi niyetli müminleri aldatmaya devam ediyor.
 
Haktan, hukuktan, adaletten anlamayan İslamcıların; dillerinde yalan, yüzlerinde pişkinlik, midelerinde haram lokma vardır.
 
Dünyanın en zengin ülkesi ABD, Japonya, Çin, İsviçre gibi ülkeler değil. Dünyanın en zengin ülkesi Katar. Ortadoğu ülkeleri; en zengin kişileri ve aileleri de barındırıyor.
 
1) Abdullah bin Ahmad Al Ghurair & Ailesi, Birleşik Arap Emirlikleri: $3.1 milyar dolar
2) Taha Mikati, Lübnan: $3.5 milyar dolar
3) Necip Mikati, Lübnan: 3.5 milyar dolar
4) Majid Al Futtaim, Birleşik Arap Emirlikleri: $3.6 milyar dolar
5) Sulaiman Al Rajhi & Ailesi, Suudi Arabistan: $6 milyar dolar
6) Nassef Sawiris & Ailesi, Mısır: $6.5 milyar dolar
7) Mohamed Al Jaber, Suudi Arabistan: 7 milyar dolar
8) Mohammed Al Amoudi, Suudi Arabistan 13.5 milyar dolar
9) Prens Al-Waleed bin Talal Suudi Arabistan 20 milyar dolar
10) İsviçre’de bankalarda milyarlarca doları olan cumhurbaşkanları, başbakanlar.
 
Bu rakamlar forbes’in resmi rakamlarıdır.
Bunun bir de gayrı resmi rakamları var. 
1991 senesindeki ilk körfez savaşında, Kuveyt in El Sabah ailesinin ABD de ki el konan paranın rakamı 250 milyar ABD dolarıdır.
 
Suudi hanedanlığının gayri resmi rakamları trilyon dolarlarla ölçülmektedir.
Katarlıların Türkiye deki arsa kazığından sonra Almanya da yaptığı yatırımın rakamı 100 milyar dolara ulaşmıştır
 
Türkiye yönetimi 5 milyar dolar koparabilmek adına 80 takla atmaktadır ve adamlara her türlü hile hurda ile dolandırdıklarından ülkemizin adını bile duymak istemiyorlar.
 
İslam ülkeleri gerçeği bu. Afrika’nın yoksul İslam ülkelerindeki dramın nedeni ne?
İslam dünyasının kan gölü olması, vahşetin yıkımın katliamların arenası olması boşuna değil demek ki.
Müminler; İslam adına hareket edenlerin uygulamalarını sorgulamalıdırlar.
Müminlerin, münafıkların, fasıkların, İslamcıların kim olduğu bellidir. Belli olanlara kardeşlik hukuku diye bir kavramla bakılmaz, bakılmamalıdır.
 
Günün sözü; hak, adalet ve paylaşım, düşünen kanaat sahibi insanın yaşam felsefesidir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!