İzmir’in Narlıdere ilçesindeki bir gecekondu.
Ordu’nun Akkuş ilçesinde duvarlarında sıva bile bulunmayan iki göz ev.
Manisa’nın Turgutlu ilçesinde çatısı akan bir konut.
Osmaniye’de samanla toprak karışımdan duvarları birleştirilmeye çalışılan bir ev.
Elazığ’da kirası bile zor ödenen virane bir ev…
Daha niceleri…
Vatanı uğruna gözünü bile kırpmadan canını veren ŞEHİT EVLERİ’ni biliyorsunuz değil mi?!
Bir gece yarısı bölge komutanın boynu bükük bir şekilde baba ocağına gelip: “Vatan sağ olsun, başımız sağ olsun, oğlumuz Şehit oldu…” haberini verdiği yerlerin fotoğraf karelerini hatırlayanlar vardır elbet!
Bana; ırkçısın, hümanist değilsin, diyorlar.
Irkçıyım, evet.
Benim askerim imanla dolu ruhuyla şehadet şerbetini içecek, geride kalan fukara babam, garip anam:
VATAN SAĞ OLSUN!
diyecek, birileri de sefasını sürecek.
Yok öyle dava.
Neymiş Suriyeliymiş.
TOKİ evleri tahsis edilecekmiş.
Yok ya!
Bize sordunuz mu, alalım mı bunları ülkemize, diye.
Daha dün Anadolu’nun göbeği Konya’da iki tane delikanlımı öldürdüler.
Madem bu kadar cesaretliydiler; neden kaçtılar, geldiler.
Vatanını kurtarma mücadelesinden kaçan kimliksiz bir millet, nereden aldı bu cesareti?
Evet, biz Türkler; hoşgörülü, misafirperver bir milletiz.
Evet, dinimiz gereği de insana değer veririz.
Evet, nerede aç görsek doyururuz, nerede fukara görsek yardım ederiz.
Edelim, yapalım, alalım, biz böyle bir milletiz.
Lakin önce kendimize bakalım.
Bu bencillikten öte bir şey değil, diyen elbet çıkacak.
HAYIR, bencillik değil.
Çünkü benim gözü yaşlı anam, vatana kurban olsun, diye oğluna yaktığı kınanın kokusunu Al Bayrağa sarılı gelen tabutta kokluyor.
Çünkü benim fukara babam, vatan sana canım feda, diye gönderdiği soyunu sürdürecek tek oğlunu Al Bayrağa sarılı gelen tabutta boynu bükük karşılıyor.
Irkçıyım, evet.
Birileri de çıkmış korkak kaçaklara bedava ev veriyor.
Yok ya.
Beyaz Sarayı’nı ver istersen. İstanbul’daki köşkünü versen de olur.
Ya da Sümeyye’nin katlarından birini.
Veyahut Bilal’in oyuncak yatını…
VESSELAM…