Bu metin, Türkiye’deki güncel siyasi ve toplumsal meselelere eleştirel bir bakış sunan bir köşe yazısından alınmıştır. Yazar, emekliler, astsubaylar ve atanamayan öğretmenler dahil olmak üzere birçok kesimin hükümetten beklentilerini dile getirerek başlıyor ve Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Güler’in genç teğmenlerin ordudan atılmasına ilişkin yaptığı açıklamayla alay ediyor. Metin ayrıca, su kıtlığı ve kuraklık gibi çevresel sorunlara dikkat çekiyor; özellikle Sapanca Gölü’nün çekilmesini ve Sazlıdere baraj havzasına yapılan konut projelerini eleştiriyor. Son olarak, Papa’nın Türkiye ziyaretini ve Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili ilginç bir karşılaştırma yaparak yazıyı sonlandırıyor.
Günler günleri, aylar ayları kovaladı. Şimdi de yılların yılları kovaladığı nokta üzerindeyiz. 2026 ya çok yaklaştığımız zaman diliminde, içimizdeki buruk sevinç ve acılarla freni patlamış kamyon misali, sonsuzluğun meçhulüne seyir halindeyiz… Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…
Türkiye’de iktidardan bir şeyler talep etmeyen kesim kalmadı. Emeklisinden, staj mağduruna, Bağ-Kurlusundan astsubayına, atanamayan öğretmenden, ek gösterge bekleyenine kadar herkes verilen vaatlerin yerine getirilmesini istiyor. İnanamayacaksınız ama bu ucu bucağı belirsiz kervana kargalar da dahil oldu. Durun durun hemen tepki vermeyin, bir yol dinleyin… Esasında her Bakamayanı dinlerken, tedbiren “Yalancının” deyiverin. Bu sizin psikolojiniz için çok önemlidir… Eski Genelkurmay Bşk.ı, şimdiki Savunma Bakamayanı Yaşar ne yaşar ne yaşamaz Paşa öyle bir laf etti ki, kargalar, ayakları havada sırt üstü gülmeye başladılar… “Biz 20-25 yıldır durmadan gülüyoruz. Bu yüzden çoğumuz katılarak telef oldu. Kalanlarda, kedilerle papaz… Bize de bu durumdan dolayı iş güçlüğü tazminatı verilmesi gerekir” diyorlar… Ne dersiniz, haklı değiller mi? Şimdi nereden çıktı diyenlere durumu izah edeyim. Yaşar Paşa, genç teğmenlerin Ordu’dan atılmaları, “M. Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için değil, evlatlarını kucaklamak isteyen ailelere mâni durum oluşturdukları için, meydana geldiğini söyledi… Allah Allah, ben de kargalara döndüm… Ayrıyeten, Genelkurmay kaynaklı, isminin açıklanmasını istemeyen, kıdemli onbaşı rütbeli bir haber kaynağımız çok çarpıcı bir yaklaşım daha paylaştı. Bu teğmen kardeşlerimiz o esnada yanlış yerde durdukları için, misafirler beş metre daha fazla yürümüş, bir kısmının ayakkabıları tozlanmıştır. Bunun cezası ise, fırıncıların ekmek vermemesiymiş. Hep birlikte göreceğiz… Dönelim kargalara, ivedi bir şikâyet ve talepleri var… Sakın kimse, uçacağız, kaçacağız diye, bilhassa en soylu bakamayan Süleyman “Öyle bir uçacağız ki” diye başlayan cümleler kullanmasın, takatimiz, dayanacak gücümüz kalmadı.
Biz siyaset uğruna, birilerinin ikbali için her gün suni gündemlerle uğraşırken, susuzluk kapımıza dayanmış bile. Ülkede birçok yerde su kısıtlamaları, kesintileri uygulanıyor. Tedbirler alıp, çözümler üreteceğimize, eldekileri hoyratça yok ediyoruz. Her gün haberlerde, bir gölümüzün kuruduğunu veya çekildiğini dinliyoruz, seyrediyoruz. İzmit ve Sakarya’nın su ihtiyacını karşılayan, güzelliğiyle dillere destan Sapanca Gölü bile aşırı miktarda geri çekilmiş. Bu kısımda, sular yerine, mangal yakıp piknik yapan insanlar oluşmuş… Göstere göstere gelen tehlikeyi umursamadan, ateşe benzinle gidiyoruz. İstanbul’da hiç yer kalmamış gibi, Sazlıdere baraj havzasına binlerce konutluk projeler yapılıyor. CB Kararnamesi ile Sazlıdere baraj olma özelliğini kaybediyor. Kişinin ayağına sıkması olan bu olayın tek izahı var. Karar alıcıların ilerideki hayatların da Türkiye’nin yeri yok… Yoksa zenginlerimiz ne Londra’da mülkler, sokaklar, mahalleler alırdı, ne de birileri ABD de çiftlik sahibi olurdu…
Bu ülkeden bir Papa geldi geçti. Papa aynı zamanda Devlet Başkanı da olduğundan fazla önemsenmedi. Dini bütün (!!!) kardeşlerimiz ağızları kulaklarında salyaları akarak izledi. Acaba Hristiyan Dünyasının manevi lideri Papa niye ilk ziyaretini Müslümana bir Ülke olan Türkiye’ye yaptı ve de özellikle İznik’i seçti, ayini de orada yaptı… Bunu anlatmaya kalkarsan bir ansiklopedi yazmam lazım. Bu sebeple, ödev olarak veriyorum, araştırın. Ben sadece finalini söyleyeceğim… Dinsiz dediğiniz M. K. ATATÜRK, çağdaşı olan Papa’nın, aynı gerekçeli ziyaretine izin vermemiştir. Gel gör ki, dini bütün (!!!) kardeşlerimiz zamanında olay gerçekleşmiştir… Acaba Papa’da birilerini meşruiyet dağıtarak ATATÜRK’ten intikamını mı aldı? İşin bir de ibretlik yanı var… Hazret gelir gelmez ilk iş Anıtkabir’e gitti. Gazi’nin kurduğu Diyanet’in başındaki şahıs, görev süresi boyunca gitmedi.
Yarına kadar veda. Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…
