AKP ve S. Erdoğan, 13 yıldır bizlere ve ülkeye ilkleri yaşatmaktalar. Bunlardan biri de sınır güvenliğidir. Güney sınırlarımız; terör örgütlerinin; güç gösterisi alanına dönüşürken, güvenli bir şekilde de sınırlarımızdan giriş ve çıkışların adresi olup çıkmıştır.
İnsanlık adına mı, BOP eş başkanlığının gereğimidir belli olmayan Suriye ve Irak’tan her türden ve her terör örgütünden militanların, rahatlık ve huzur içinde girip çıktığı bir kevgire dönüşmüştür.
Suruç olayı da HDP açık hava toplantısında patlatılan bombalar; stratejistlere göre bu, sınır güvenliği zafiyetinin neticesidir.
Bu uzmanlara göre; Suriye’den Türkiye’ye geçen hiçbir Suriyelinin araçları aranmamıştır.
Neden ve niçin?
Sınırımız gel-geç kapısına döndürülüp kevgir misali oluşturulduktan sonra; kilometrelerce uzunluklarda; duvarlar örülerek, hendekler kazılarak ya da sınırlar aydınlatılarak kontrolsüz geçişlerin önü kesilmek istenmektedir.
Bizde bu gibi durumlar için; “Hovardayı içeri aldıktan sonra kapı kilitlemek” denir.
Yine uzmanlara göre; Türkiye’ye “Canlı Bomba” girdiği ihbarları da zaten yapılmışmış.
Neden önlemler alınmamış?
S.Erdoğan’ın, Sağ kolu ve sırdaşı durumuna getirilen MİT’in görevi, S. Erdoğan’ı korumak ve kollamak olarak mı değiştirildi?
Ülkenin güvenliği, S.Erdoğan’ın güvenliğinden daha mı değersiz?
MİT ne işe yaramakta ve ne iş yapmaktadır?
Bilenler varsa lütfen bizleri de haberdar etsinler.
Şu an Türkiye toprakları, Işid ile güya onun savaştığı Pkk ve Pyd militanlarının güç gösterisi yaptığı alana dönüşmüş durumdadır.
Her miting alanında; “Ne yapsaydık? Bize sığınan insanlara sınırlarımızı kapatıp Esad’ın’ın zulmüne mi bıraksaydık?” diye övünen ve acziyetlerini böyle savunanlara soralım?
Suruç’ta haksız yere öldürülen bu insanların hakları ne olacak?
Nasıl ki ticarette paranın, dini, rengi, devleti önemli değilse; teröründe rengi, meşrebi, ırkı önemli değildir. Terör eşittir terördür. Terörde, sağ-sol, din-mezhep, tarikat-cemaat ararsanız; baştan beş sıfır yenik sayılırsınız ki, bu arayı kapatmak ise hayli zordur. Hatta imkânsızıdır.
Şehirlerimizde yaşanan huzursuzluk ve güvensizlik ortamından tedirgin olan Türk insanının hakları ne olacak? Bu insanları ne hakla huzursuz ve tedirgin etmektesiniz?
“Çözüm Süreci” diye başladınız. Birilerine umut verdiniz. Şimdi kalkıp, “Ne sorunu, ne çözü mü, ne mutabakatı?” demenin ne anlamı ne de manası vardır!
Eşkıya ile pazarlığın olmadığını, olamayacağını neden bilemediniz?
Bizi aldatmışlar, bizi kandırmışlar, haberimiz olmamış, saf tarafımıza denk gelmiş mazeretleri; devlet adamlığının özellikleri değildir.
Devlet kanmaz, aldanmaz, saf olmaz. Devletin yıllar ötesinden, yıllar sonrasına uzanan derin bir hafızası vardır. Buna da “DERİN DEVLET” denir.
Ama ne yazık ki siz, bunu bile idrak edemediniz. Derin devlet diye devletin hafızası ile savaştınız.
Günaydın! Hayırlı sabahlar!!!!! Uyandınız uyanmasına da: Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye, Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.
Bu önlemleri; sınırları kevgire döndürmeden alacaktınız. Üç milyona yaklaşan insan selinin içinde terörist aramak; samanlıkta iğne aramakla eş değerdir.
Suriye cehenneminde KOALİSYON güçlerine bir kara ordusu gerekliydi. Galiba Türkiye bu harekatı yapmaya hevesli. Çünkü zafer, süngünün uçundadır.
Esen kalınız.
NOT: Anlaşılan o ki; Koalisyon çalışmalarında sistemli olarak AKP tarafından ipe un serilmektedir. Galiba S. Bahçeli haklı çıkacak.
