lutfu-sahsuvaroglu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kemalizm Eleştirisi ve Aydınımızın Hal-i Pür Meâli

Kemalizm Eleştirisi ve Aydınımızın Hal-i Pür Meâli

service
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kemalizm eleştirisi çok çok yapıldı bu ülkede de layık-ı veçhile yapıldı mı?
 
Kemalizm eleştirisi yapıyorum diye yoksa “merd-i kıptî sirkatin söyler” faslından kimi lüzumsuzluklar o babta mı değerlendirildi.
 
Kemalizm eleştirileri arasında en tutarlı eleştiri başlangıç dönemlerinde yapılmış aslında.
 
Hüseyin Kâzım Kadri’nin Kemalizm eleştirisini pek tutarım.
 
“Bizim fikrimize göre Türklük âlemindeki hadisat-ı tarihiyeyi, içtimai inkılabları, hulasa bütün varlıkları vücuda getiren onların başlarına geçen adamlardır. Bunun için bu âlemde her şeyi bu mahdud adamlara atf etmekde isabet vardır; ve Türk milleti kendi varlığını bu adamlara medyündur. Nitekim Türk’ün, daha doğrusu şark kavimlerinin tarihlerini yapan Cengizler, Timurlar, Babürler, Nadir Şahlar, Yavuzlar, Yıldırımlar, Fatihlerdir. Bu harikulade adamlar, bu sahib-i hurüclar zuhur ederek bu milletlere hayat ve heyecan vermemiş olsalardı, bunlara mukarin olmayan devirlerde görüldüğü gibi, şarkın her yerinde esaret-i ictimaiyeden başka bir şey bulunmaz ve bu milletleri düşdükleri derin uykudan uyandıracak bir hale tesadüf olunmazdı. İmdi, kendi varlığını bizzat ihsasa muktedir olmayan bir millet, tarihde ona ifaza-ı hayat eden bir şahsın adıyla anılmak yanlış bir şey değildir. Nitekim “Türklük” bugün en vasi’ şeklini almış. ve “hakimiyet-i milliye” sözlerinden kulaklar dolmuş iken “Kemalist” sıfatının meydana çıkmasına kimse mani olamamışdır! Bu halde, biz de itiraf ediyoruz, ki “Osmanlılık” devletin unvanı ve “Türklük” milletin sıfatı olduğu halde, tarihi bir itiyada binaen, “Osmanlı” sıfatının kullanılmasında da az çok bir hak ve isabet vardır.”( H. Kazım Kadri, Ziya Gökalp’in Tenkidi, Hazırlayan: İsmail Kara, Dergâh Yayınları, İstanbul 1989)
 
Görülüyor ki Hüseyin Kazım Kadri’ye göre; eğer Türk milletinin tarihinde olduğu gibi bir isim etrafında kenetlenerek varlığını sürdürmek iddiasıyla bir adama medyun olması icap ediyorsa bu anlamlıdır. Kâzım Kadri, Atatürk ismi etrafında bir önceki Türk tarihinin liderleri gibi milletin kendi varoluşunu, tarihte hayatiyet bulma gayretini ifade etmesini anlamlı ve anlaşılabilir-açıklanabilir buluyor.
 
Kazım Kadri’nin yaklaşımı elbette birçok bakımdan eksik ve hatalıdır. Fakat iyi niyetinden kuşku yoktur ve özgür bir düşüncenin eseri olduğu ortadadır.
 
Kemalizm’i batı medeniyetinin kuyruğuna takılmak olarak algılayanlar altmış yıldır her batı oryantalist projesine figüran olmayı marifet saymışlardır. AB’nin yeni liberal-İslamcı figürü artık Kemalist yerine ikame olunduğundan her iki kesim de ülkeleri hakkındaki global kurguyu layıkıyla kavrayamamış ve özgün bir fikri ve ilmi çerçeve geliştirememişlerdir.
 
Kemalizm eleştirileri günümüzde Prof. Dr. Atilla Yayla’nın “AB gelip bu ülkede ne kadar çok Atatürk heykeli var diye kızacak” şeklindeki düzeyi bir türlü geçememiştir. Kemalizm eleştirisi bu ülkede Mustafa Kemal zamanında bile bugünkünden daha derinlikli tartışılıyordu. Kemalizm eleştirisinin bu ülkede hiç olmadığını söylemek ve ilk defa kendisi yapıyormuş gibi medyada arz-ı endam etmek bir bilim adamına nasıl yakışıyor bilemiyorum.
 
Hüseyin Kâzım Kadri’lerden sonra öyle derinlikli eleştiriler arasında yakın zamanda Cemil Meriç’te birkaç kırıntı görebiliriz.
 
Cemil Meriç’in Obskürantizm eleştirisini okuyanlar görecektir ki, müthiş bir Kemalizm eleştirisi zamanında yapılmıştır. Daha sonrakileri hemen herkes biliyor. Onlar bile sayın Yayla’nın eleştirisinden daha seviyeli ve ülke için bir kazançtı. Mehmet Doğan’ın Batılılaşma İhaneti ile Halka Karşı Demokrasi kitapları da Yayla’nın perspektifinden farklı günümüz eleştirilerinden addedilebilir.
 
Fakat bizzat Mustafa Kemal zamanında yaşayan değerli Osmanlı ve Cumhuriyet aydını Hüseyin Kazım Kadri, hem Gökalp hem de Kemalizm eleştirisini Arap kökenli bir Türk olmasına rağmen şimdikilerden çok daha seviyeli bir şekilde yapmıştı.
 
Bugünlerde Kut’ül Amare muzafferi Halil Paşa’nın rakı tutkusundan hareketle o zafere mal bulmuş mağribi gibi sarılma telaşından sükutu hayale kapılanların ve tornistan psikolojisine gark olanların laikliği rakı sofrası ile mütemmim saymaları Kemalizm konusunda da yeniden günümüz yorumlarını tartışmak lüzumunu ortaya koydu.
 
Ne yazık ki, geçen zamana nispetle daha yaygınlaşmış olarak fikri bakımdan kısırlık ve düzeysizliğin cemiyetimizi sarmalamış olduğunu görüyoruz.
 
Avrupa’nın gelip de bizim heykellerimizle uğraşmasını Kemalizmin mağlubiyeti saymak ve bu kısır perspektiften Kemalizm eleştirisi yükseltmek, çağdaş muhafazakar ve liberal aydınımızın popülaritesinin mihveri olmuştur âdeta…
 
Bugün belki de yine Hüseyin Kâzım Kadri’nin harikûlâde adam etrafında bir milletin makus talihini yenip yaşama iradesi ortaya koyması noktasındaki olur olmaz taleplerin Kemalizmin yeniden eleştirisi bakımından aydınlarımıza bir özgün fikir üretme fırsatı vermesi gerekirdi.
 
Adamcılığın yeni versiyonlarının ne idüğü tartışılabilir farklı boyutlarıyla. Farklı boyutları ve benzerlikleriyle…
 
 
 
Cemil Meriç ile yaptığım bir röportajda yer aldı ilk obskürantizm tanımı…
 
Şöyle demişti üstat:
 
“89’a kadar kana, çamura bulaşmış Avrupa’yı. İspanya’da engizisyon olmuş, Rusya’da çar. Avrupa’dan kovulunca bize sığınmış. Baş tacı etmişiz “bîve-i bâkir”i. Elli yıl düşünce yasaklanmış; îman, suç sayılmış. Bu izm uğruna bütün izm’lere düşman kesilmişiz. Onu her tehlikeden korumak için hapishaneler yükseltmiş, matbaalar kurmuş, mektepler açmışız. Gediklerden sızan her fikir, süngü ile tepelenmiş. Kamuoyu o mâbûdenin şüpheli rakiplerini haklamak için iktidarla el ele vermiş. Kanun hiçbir itizâle göz açtırmamış. Kâh Batıcılık olmuş, kâh Batı düşmanlığı. Her izm onun himayesinde sahneye çıkmış. Bu yedi ceddi yabancı âlüftenin dilimizde adı yok. Batı, “obskürantizm” demiş. Obsküratizm kocayıp dermansızlaşınca, surların ardında bekleyen tefekkür, bulanık bir sel gibi boşanmış ülkeye. Beyni iğdiş edilen nesiller büyük bir susuzlukla bu kirli sulara eğilmiş. Ve düşünce, mahiyeti meçhul bir içki gibi çıldırtmış herkesi. Kırk beş milyon, kırk beş milyona düşman kesilmiş. Obskürantizm heyulâsı yok edilmedikçe, herhangi bir diriliş hayaline kapılmak çılgınlık.”

Kemalizm Eleştirisi ve Aydınımızın Hal-i Pür Meâli
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.