İmam-Hatip ile TED Koleji Konsorsiyumu

O gençleri üniversiteden mezun eden babacık ve beni TED Koleji’ne gönderen annecikle gurur duyuyorum…
 
Onlar nasıl benim ailemse… Türkiye de böyle geniş ve çekirdek bir aile…
 
Yaşamalı İmam Hatip’ler…
 
Yaşamalı TED Kolejleri…”
 
Böyle bitirmiş yazısını Reha Muhtar.
 
Cumhurbaşkanı’na da kendisine de pay çıkarıyor ortaya koyduğu silsile-i meratipleri adına…
 
Kendi de çocukları da TED Koleji’nde okumuş.
 
Sayın Tayyip Erdoğan da çocukları da İmam Hatip’li…
 
TED Koleji ile İmam Hatip Liseleri rekabeti var sanır okuyan da…
 
Var mı böyle bir rekabet?
 
İki Nobel alanımız var. Onlar bu ikisinden de mezun değiller diye savunma yapıyor bazıları da…
 
Öyle ya milyonlarca başkaca okullardan mezun olanlar var.
 
Düz liseliler, Anadolu Liseliler, Fen Liseliler ve daha niceleri…
 
Bir düz liseli olarak İmam Hatip’le hiçbir sorunum olmadığı gibi kolejlilerle de olmadı.
 
Her ikisine de saygım sonsuzdur.
 
Arapça ve İngilizcelerine de…
 
Tabii ki herkes önce Türk-çe konuşacak…
 
Kinle oturup kalkanlar dinden değil hırstan anlar
 
Akıtır kardeşten kanlar, anlamaz ne der ezanlar
 
Felahın edebin bilmez, salahın yüzünü görmez
 
Kalbi piktir, çalar çanlar; kol gezer fesatlar, zanlar
 
 
 
AK Parti’de Tetrarşi Dönemi
 
Benim Ak Parti içi çekişmeyi yazdığım gün Hasan Cemal de benzer yazı yazdı. Orada fazladan Karar ve Yeni Yüzyıl gazeteleri de vardı.
 
Zaten mesele de medya üzerinden yürüyordu.
 
Acaba Sayın Davutoğlu kendi medyasını mı teşkil etmeye çalışıyordu?
 
Buna karşılık da Külliyeciler tepki mi geliştiriyorlardı?
 
Binali Yıldırım rüzgârı ve bunun akabinde medyaya düşen oğul meselesi nerede duruyor?
 
Bu iki organizasyonun da hedefinde sanki o var…
 
Aydınlık ise Damat’ı gündeme getirdi.
 
Şimdiden trio oluştu böylece…
 
Ben çok evvelden TETRARŞİ önermiştim.
 
Roma’daki gibi.
 
Dörtlü yönetişim yani…
 
Bursa ve Diyarbakır
 
Bursa’da TAK adındaki terör örgütü bağlantılı yeni tezgah Ulu Camii yakınındaki bombayı üstlenirken Kilis’e roketler yağmaya devam ediyordu. Kilis için yeni güvenlik stratejileri masaya yatırılırken bu arada da Dicle’de Diyarbakır’da tam bir savaşta olabilecek saldırı tertip ediliyordu.
 
Belli ki her şeye rağmen bir güvenlik zafiyeti var.
 
Her şeye rağmen ne demek?
 
Şu demek:
 
Hükümet ve devlet yetkilileri askeri ve polisiyle son zamanlarda sivil halka zarar vermeden çok yerinde operasyonlar gerçekleştirdi.
 
Ama buna rağmen vekâlet savaşları hem hudutlarımızda, hem onların öte taraflarında hem de içimizde derinleştiriliyor.
 
Belli ki DAEŞ, PYD, PKK, TAK ya da başkaca güçler –ki artık doğrudan yabancı istihbarat elemanları da devrede- aldıkları ihaleleri yerine getiriyorlar.
 
Türkiye artık pivot ülke değil, hedef ülke konumunda.
 
 
 
Derin İsrailiyat
 
Eygi pirimiz yazdı:
 
“TÜRKİYE’nin çok karanlık ve esrarlı bilinmeyenleri vardır. Bunlardan biri İsrail ile olan münasebetlerdir. En gergin, en krizli, en polemikli zamanlarda bile, Yahudi devleti ile olan iktisadî, ticarî, mâlî, askerî münasebetlerimiz devam etmiştir. Krizler, anlaşmazlıklar, polemikler zâhirde kalmıştır.”
 
Yazı böyle başlıyor ama sonra başkaca mevzularda geziniyor.
 
Burayı açmak lazım.
 
İsrail tarihinin en zor dönemlerinden geçerken aynı zamanda küresel İngiliz – Yahudi medeniyeti de derin bunalımlar yaşıyordu.
 
İslam dünyasındaki son kargaşa, Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı ile başlayan kandırmaca sayesinde bu büyük bunalımdan sıyrıldı.
 
Şimdi İngiliz – Yahudi aklı İslam alemindeki çatışmaları körüklemeye ve yeni de-stabilizasyon olguları meydana çıkarmaya başladı. Hemen her İslam coğrafyasında bunu üstelik başardı da…
 
Aklımızı başımıza devşirmek isek daha birçok belalara duçar olmamız kaçınılmaz.
 
Bunu Ortadoğu Su Barışı kitabımızda etraflıca irdelemiştik.
 
Maalesef  Türkiye ve bütün İslam âlemi bir projeyi hayata sokmak için telif olanı değil ithal ve ismi gavurca olanı tercih ediyor.
 
İsrail ile, İngiliz-Yahudi aklı ile iş tutan öyle Müslüman geçinenlerimiz var ki; şimdi burada isimlerini tek tek sıralasak nice saf ve temiz(!) Müslümanın kalbi incinecek…