AKP 12 Eylül 2015 tarihinde yaptığı kongresini “fabrika ayarlarının bozulduğu” sızlanmaları temelinde gerçekleştirdi. 12 Eylül ne gariptir ki Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bir neslin kıyımı yanında çok büyük acıların yaşandığı bir dönemin adı.
Bugün “Sarayın fabrika ayarlarının” ilan edildiği 12 Eylül 2015 AKP’sini anlayabilmek için, 12 Eylül 1980 darbesiyle başlatılıp, adım, adım gerçekleştirilen “Yeni Türkiye inşa edecek fabrika ayarlarını” irdelemek şarttır!..
*
1980 Darbesinin hemen ardından ABD’de “bizim oğlanlar başarmış” deniliyordu.
Çok geçmeden bu “oğlanlar” görevlerini acımasız bir şekilde ifa etmeye başladılar.
Bir nesil, acı ve zulüm altında yok edildi. Bugünün idarecileri olacak, o neslin düşünen, çalışan, vatan millet sevgisiyle donanmış ana filizleri bir, bir yok edilirken, fışkınların önü açıldı.
Aynı zamanda!
2000’li yılların güçlü partisi olacak AKP’nin temelini oluşturacak “fabrika ayarları” ilmek, ilmek dokundu…
Bir taraftan din üzerinden mazlumlar ortaya çıkarılırken, diğer yandan bu alanı sonuna kadar kullanacak, din adına vatan-millet-ahlak-adaletten uzak, yeni bir anlayış inşa ediliyordu.
Nitekim 1980 darbesinden hemen sonra caddelerde şalvar-sakal-tespih üçgeninde belirginleşen kimlik, beklenilenin aksine son derece rahat bir şekilde öne çıkabiliyordu.
Gençliğin önüne istikamet olarak konulan bu bakir alan, her türlü teşvikle, bir plan dâhilinde beslenip büyütülüyordu. Ülkücüler, devrimciler zulüm içinde kıyıma uğrarken bu türediler hızla palazlanıyordu.
Yine darbeden sonra yapılanmasına ilk izin verilen siyasi parti bu görüşün temsilcisi olurken, Türk Milliyetçilerine daha uzun süre izin verilmeyecek, en sona itilecekti.
*
2000’li yılların ilk çeyreğinin sonu, yüzyıllık ihanet projelerinin kesişme noktasıyla örtüşüyordu.
Bu zaman dilimine hükmedilmeliydi!..
İcazet üzere karakter sahibi güdümlü kişilikler güçlü kılınıp, yeni “bizim oğlanlar” mağduriyet üzerinden beslenip, din üzerinden dokunulmaz kılınışı bu dönemin eseridir.
*
Milleti yok sayıp, vatanı anlamsız, ahlakı değersiz, adaleti gereksiz gören bu anlayış bölgemizle ilgili tüm emperyal düşüncelerin taşeronu olarak sahne almaktan çekinmedi.
Yurdumuzda, bölgemizde yaşadığımız “kan gölü günlerin” sebebini, sınırları değişecek ülke sayısının bile dikte edildiği bu kahpe oyunun nihai hedefine ulaşılana dek sürdürüleceği niyetinde bulmak açık ve alenidir…
Merkezi hedef konumunda olan ve bölgenin en güçlü devleti olan Türkiye; işte bu yüzden kontrol edilebilir, yönlendirilebilir isimlerle donatılmalıydı. Masada kendi gelecekleri ve menfaatleri için ülkesinden ve milletinden vermekten çekinmeyecek kimlikler, zaafları daha da artırılarak güçlü kılınmalıydı.
*
AKP 13 yıl boyunca ülkeyi her anlamda öyle bir bataklığa çevirdi ki, bugün iç savaşın eşiğinde, kutuplara çekilmiş, ekonomik uçurumların kıskacında paramparça hale gelindi.
Saklanamaz çöküşlerden sıyrılabilmek için hırsızlık, yolsuzluk, kibir gibi konuları maske yapıp, sözde pişmanlıkla “fabrika ayarlarımıza dönmeliyiz” söylemine sığınmalarıyla kurtulamayacaklardır.
Mesele; asıl olarak kuruluş sebebi, varoluş sebebi, fabrika ayarlarındadır.
Dönebilecekleri, dönmek istedikleri yer bataklığın ta kendisidir.