lutfu-sahsuvaroglu

Annem

0
Paylaş

Ömrün boyunca hep koşturdun durdun
 
Evlâtların için oradan oraya
 
Mamak yollarında çile doldurdun
 
Kıymet vermedin hiç pula paraya
 
Allah’a zikrinle ne kadar yakın
 
İblis’ten ne kadar uzaksın annem
 
Kar demedin geldin, ayaz demedin
 
Mevsimler tükendi, yıllar tükendi
 
Sabırlar tükendi, sen tükenmedin
 
Geldin de kırıldı zâlimin bendi
 
Cennetteki yerin hazır olmalı
 
Topuğun çiğnesin kalbimi annem
 
*MAMAK 1982. İki yıla yaklaşan süre içinde gelmediği görüş günü yok. Karda kışta ayazda, Temmuzun sıcağında zorla okutulan İstiklal Marşları’ndan sonra yüzünü tel kafeslerin ve kirli kalın camların arkasından seçmeye çalıştığım annem için..
 
 
ANNE
 
Dünyada bundan daha içten, bundan daha yanık, bundan daha his dolu söylenen bir kelime var mı?
 
Anneler Günü geldi geçti.
 
Anneler günü de kimilerince Hıdırellez şenlikleri gibi moda yerine kutlandı.
 
Kötü mü, bir günün annelere ayrılması?
 
Niçin kötü olsun?
 
Haram aylarında barış geleneğimiz var.
 
İlahi bir düstur hatta.
 
Madem bir iyilik yaymaktadır böylesi günlerin İslam adına da idrak edilmesinde bir sakınca yoktur.
 
Fakat ben yine de anne denen kavramın cennet ile birlikte anılması ve böylece onun gerçekten hak edilmesi gerektiğine inanıyorum. Cennet annelerin ayakları altındadır.
 
Anneler Günü’nde ben de annemi ziyaret ettim ve ben de şehit analarına dualar ettim, ben de yitirilmiş analar için ağıt yaktım.
 
Bu gün vesilesiyle bütün yıla şamil olsun diye ardından anne üstüne yazdığım şiirlerimi paylaşmak istiyorum şimdi:
 
Herkes annesine bir şiir yazıp versin ve onu bir güne sıkıştırmasın.
 
Şehitlere Ağlanmaz*  Şehit analarına
 
O yanaklarından süzülen gözyaşların mı?
 
Gökte ay mı yarıldı, bu ağlayan kim?
 
Bu hıçkırık senin değil
 
Benim
 
Ana ağlama gayrı
 
Tenime dokunuyor gözyaşların
 
Ürperiyorum
 
Son uğurlayışın değil ki bu
 
Savaş yeni başlıyor daha
 
Değişen sadece
 
Sadece ardımdan okuduğun
 
Ayet’el-kürsî yerine şimdi Fâtiha
 
N’olur ana yetişir
 
Kapanma tabutumun üzerine bu kadar
 
Kapanma ana
 
Yıldızları göremiyorum
 
*1980’de yayınlandı. Daha sonra da çok yayınlandı. Ne farkeder; ha Eylül şehitleri, ha Şubat şehitleri…
 
Kucağına Dönmek Annemin
 
Küçüktüm
 
Ellerim kocaman görünürdü gözlerime
 
Küçüktüm
 
Annemin kucağını anca doldururdum
 
Annemin çilesi dudaklarımda bir tad
 
Emeğin şarkısı – annemin ninnisi
 
Kolay vazgeçmemişim anne sütünden
 
Gözleri güzeldi annemin
 
Farkına varamamışım bunca senedir
 
Farkına varamamışım bunca kırışıklığın
 
Ve yaşlandığını annemin
 
 
 
Anne
 
Bilirsin ne ayrılıklarda
 
Bir satır mektubu esirgedim senden
 
Uzanıp ne mısralar indirdim mâveradan
 
Sundum bûse bûse sevgili gözlerine
 
Ben bunalmış sıkkın
 
Hayata öyle ürkek baktığım gecelerde
 
Nefesinle yıkanırdım
 
Rüzgâra verip yüzümü
 
Hayr dûalarını fısıldardı melekler
 
Omuz başlarımdan
 
Beni çiğnerken zorbalar
 
Acısını sen duyardın
 
Yüzgeri edildiğim aşklardan
 
Senin bağrın yanardı
 
Büyük işler başarmaktan döndüğüm
 
O gece yarılarında
 
Yıldızlar uykuya dalardı bulut artlarında
 
Sen uyumazdın
 
Küçülsem küçülsem de anne*
 
Yeniden alır mı kucağın beni
 
Kucağında uyusam
 
Vatan diye kucağını bilsem
 
Sen ölmeden ben ölsem
 
*İstanbul’a tayin olmuştuk. Yıl 1968. 68 kuşağında ilkokul sıralarındayım. Kadıköy Ziverbey’de evimiz. Sabah vakti. Dört bir yandan sabah ezanı duyuluyor. Gurbetteki çocuk elemle uyanıyor. Annesi de…
 
Onun kucağında ezanı dinliyorum. Erzincan’dan İstanbul’a gelmiş ve koca şehre alışmaya çalışan küçük kalp titriyor…
 
 
 
RUBAi:
 
Anne
 
“Koca deve!” der misin kucağında uyusam
Uyusam da rüyamda ninnilerini duysam
Topukların çiğnesin her gün mezar taşımı
Ben yanayım sen yanma, ben de O’nun kuluysam

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.