Yirmi yıllık AK Parti iktidarının son kritik dönemini yaşadığını son yapılan kamuoyu araştırmaları gösteriyor.
Kamuoyu araştırmaları seçmenin AK Parti’ye verdiği desteği büyük ölçüde geri çektiğini göstermektedir.
Seçmenler hayatlarını kolaylaştıran iktidarlara ülkeyi ve sorunlarını yönetme imkânı verirler. Pahalı fiyat, yoksul insan, çekilmez ve kaldırılmaz yaşam için seçmenler oy vermezler. Bugün ateş pahası pazar, yüksek kur, arşı alayı sarmış işsizlik, zirveye vurmuş fiyat, yolsuzluk ve adaletsizlikten vatandaş mustariptir. Tencerenin zorla hatta sorunla dolduğu yerde mutfağın siyasetteki yeri büyür.
Sertleşme alametleri!
Ana muhalefet lideri bir şehit cenazesinde linç tehlikesiyle yüz yüze geliyor. İktidar bileşenleri “onun orada ne işi var?” Anlamına gelen sözler ediyor.
Muhalefet lideri Rize de fiili saldırıya uğruyor AK Parti lideri “Daha neler olacak neler. Bunlar iyi günler” gibi her alana çekilecek tehlikeli sözler ediyor.
AK Parti genel başkanı ana muhalefet partisini pislik, çöplük ve kirlilikle tarif ederek şunları söylüyor: “Benim göreve geldiğimde Ümraniye’de çöplük faciası vardı…. CHP pisliktir, çöplüktür, hava kirliliğidir. CHP susuzluktur.”
Halktan milyonlarca oy alan bir siyasi partiyi çöp, kir, pislik ile tanımlamak her şey bir yana ona oy verenlere saygısızlıktır. Dahası bu sözler ‘rakibim çok kötü o halde bana oy verin’ anlamına gelmektedir.
Erdoğan, sonuçta en tartışmalı cümleyi muhalefeti hedef alarak şöyle kurmuştur: Muhalefete “ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz”.
Ne demek bu?
Şairin dediği gibi “müdrike-i âcize” olmayan herkesin bu sözlerin ne anlama geldiğini anlar. Bu sözler ülke yönetimine talip olmayı bir çeşit suç olarak görmek anlamına gelmektedir.
Siyasetin üslubunun bu denli düşmesinin nedeni iktidarın halk desteğini ciddi biçimde yitirmesiyle ilgilidir. Bir iktidar pahalılıkla, işsizlikle, yolsuzlukla, üretimsizlikle uğraşacak yerde muhalefetle uğraşıyorsa yolun sonuna gelmiş demektir. Muhalefeti aşağılamak, tehdit etmek, hakaret etmek ya da sindirmek belki mümkündür ama halkı bu yolla ikna etmek mümkün değildir.
İktidar içeride muhalefete karşı giderek sertleşirken dışarıda özellikle Suriye’de işler iyi gitmiyor.
AKP’nin Suriye’siz Suriye Politikası!
Türkiye’nin dış sorunları konusunda en acil meselesi Suriye’deki gelişmelerle ilgilidir. Türkiye “eğit-donat” bağlamında Suriye meselesini ABD ile uzun süre görüştü. Rusya ve İran’la Astana Süreci ve Soçi’de yine Suriye’deki yeni durumu tartıştı. Bir türlü Suriye ile bu ülkenin güvenliği, toprak bütünlüğü ve oradan Türkiye’ye ihraç edilen istikrarsızlık ve göçmen meselesini görüşülemedi.
Suriye’de hem Türkiye’ye hem de Şam rejimine karşı faaliyet gösteren PYD doğrudan doğruya faaliyetlerini ABD’nin himayesi altında gerçekleştirmektedir.
Suriye meselesini Şam rejimi hariç herkesle konuşup/tartışıp çözüm arayan Türk diplomasisi sorunun kaynağıyla görüşmüyor. ABD ile PYD, Rusya’yla İdlib konusunda sonuç alınamayacak görüşmeler devam ediyor. Türkiye için milli güvenlik sorunu haline gelen Suriye’siz Suriye politikasında ısrar eden AK Parti iktidarı gelinen bu aşamada zorunlu olarak Suriye’ye yönelik yeni bir operasyon sinyali verdi.
Bölgede ABD silahlarıyla teçhiz edilmiş PYD/PKK unsurları ABD’nin koruması altında Türk asker ve polisine kalleşçe saldırılar düzenledi. Bu saldırılar sonucunda geçtiğimiz gün iki askerimiz şehit edildi.
Muhtemelen Rusya ve ABD ile sürdürülen görüşmelerden istenilen netice alınamazsa Fırat’ın batısındaki Münbiç, Tel Rıfat ve İdil’de Türkiye sınırlı bir askeri operasyon daha yapacaktır.
AK Parti uzun zamandan beri ilk defa iç ve dış politikada bu kadar zorlu şartlarla yüz yüze gelmiştir. Sertleşmesinin nedeni de budur!