Günümüzden 100 yıl önce değil, sadece 22 yıl önce, yani uzay ve bilgi çağında, yani bir yaban ördeğinin bile katledilmesi üzerine dünyanın ayağa kalktığı çağda, Ermeniler Hocalı’da bir gecede 650 kişiyi katlettiler. Ancak kimsenin kılı kıpırdamadı. Çünkü katledilenler yaban ördekleri değil, Müslüman Türklerdi.
ABD’nin ve Avrupa’nın olaya kayıtsız kalmasını anlarız. Peki, Türkiye’de Hırant Dink’in öldürülmesi üzerine sokaklara dökülerek, “hepimiz Ermeniyiz” diye bağıranların bu olay karşısındaki tutumlarına ne demeli?
Hırant Dink’in tek bir mahkemesini bile kaçırmayanlar, Mahkeme önünde ellerinde pankartlarla, İnsan haklarından dem vuranlar, Hocalı’da yakılarak, derileri soyularak, tecavüze uğrayarak öldürülen kadınların, yaşlıların, bebeklerin hesabının sorulmasını neden dile getirmezler?
Hırant Dink’i öldürenler bugün adalet önündedirler. Ancak Hocalı’da katledilen 650 kişinin katilleri nerede? Hapiste mi? Tabi ki hayır. Ermenistan’da Cumhurbaşkanlığı koltuğunda, Milletvekili sıralarında, kim bilir belki de Hıran Dink’in mahkemesi görülürken Türkiye’deki Ermeni kardeşleriyle el ele adliye önündedirler.
Ermeniler Hocalı’da sadece katliam yapmamış, Azerbaycan Türklerinin topraklarını da işgal etmişlerdir. Ne zaman? 22 yıl önce. Bugün 90 yıl önce yaşanmış bir tehcir, yani başka bölgeye nakletme olayının hesabını bizden soran, bu nedenle onlarca Diplomatımızın ve onların ailelerinin kanına giren Ermeniden bu yaptığının hesabını kim soracak?
Yakın Tarihimizin kaydettiği en büyük vahşet karşısında sessiz mi kalacağız?
Hocalı katliamını gözleriyle gören Ermeni gazeteci “Haçın Hatırı için” isimli kitabında bakın neler anlatıyor. “ ‘Gaflan’ denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 km. batısında bir yere 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada, Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.”
İşte tipik bir Ermeni vahşeti. Ben dâhil belli bir yaşın üzerindeki her Karslının ninelerimizden, dedelerimizden dinlediğimiz “diri diri yakma” hikâyelerinin aynısı. Subatan ve Derecik Köylerinde gözlerimizin önünde açılan toplu mezarlarda ahırlara doldurularak yakılmış ecdadımızın yaşadığının tıpkısı.
Yaklaşık 110 yıldır dönemler itibariyle Türk Milletine karşı katliam yapan ve bir türlü Türk kanına doymak bilmeyen Ermenilerin, 22 yıl önce Hocalıda yaptıkları vahşetin son Türk katliamı olduğunu kim garanti edebilir?