Yaklaşık kırk yıldır siyasiler Anayasa’nın değişmesi gerektiğinden söz ederler. Kendi yetersizliklerinin, beceriksizliklerinin ve hatta suiistimallerinin nedeni olarak Anayasayı gösterirler. Onlara göre anayasa değişecek her şey düzelecektir. Bu anayasayla Alâeddin’in Lambasını karıştıran bir mantıktır.
İktidara göre de bütün kötülüklerin kaynağı “Darbe Anayasası’ydı. Parlamenter sistem ülkeyi koalisyonlara mahkûm etmişti. Bu nedenle parlamenter sisteme son veren yeni anayasaya mezardakiler bile kalkıp oy verecekti. Darbe anayasası değişecek Türkiye ekonomik yönden kanatlanıp uçacaktı. Nitekim anayasa bir değil birkaç defa değişti ama ekonomi, iyi yönetim/siyaset bağlamında uçmak bir yana içinden çıkılmaz devasa sorunlarla yüz yüze geldi.
Muhalefete göre “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında getirilen Başkanlık sistemi işlemiyor. Bu sistemin getirdiği partili cumhurbaşkanlığı ülkeyi tek parti devletine dönüştürdü. Kamplaştırmaya, kutuplaştırmaya ve ayrıştırmaya neden oldu. Ülke bu anayasa sayesinde tek adamın keyfi rejimiyle tanıştı.
Önce şu tespiti yapalım, Dünyada parlamenter sistemle yönetilen onlarca devlet var. Bu devletler parlamenter sistemle başarılı ve demokratik bir biçimde ülkelerini yönetiyorlar. Sistemlerini değiştirmek de istemiyorlar. Aynı şekilde başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler de var. Onlar da ülkelerini demokratik bir biçimde yönetiyorlar.
Daha da ilginci dünya üzerinde İngiltere gibi anayasasız yönetilen ülkeler de var. Onlar da her hallerinden memnunlar! ‘Bizim de bir anayasamız olsun bakın ne harikalar yaratacağız’ demiyorlar!
Sorun kâğıt üzerinde dünyanın en ileri, adil ve demokratik anayasası ya da sistemi olması ya da olmaması değildir. Sorun anayasaların adil, yansız ve hakkaniyetle uygulanıp uygulanmamasıdır. Zira dünyanın en iyi anayasasıyla en kötü yönetim, en kötü anayasasıyla da en iyi yönetim uygulamak mümkündür. Bu noktada sorun uygulayıcılardadır.
Sanki iktidar halka hesap vermek, ihaleleri şeffaf yapmak, adil ve demokratik bir yönetim uygulamak, kuvvetlerin ayrılığını istiyor, yolsuzluk yapanları yüce divana sevk etmek için can atıyor da bunu mevcut anayasa yüzünden yapamıyor!
Kaldı ki Türkiye’de Anayasa birçok defa değişti. Ama her defasında kamu yönetimi ve sistem daha iyiye değil daha kötüye gitti. Bunun nedeni Türkiye’de siyasetçilerin kahır ekseriyetinin anayasayı rant aracı, tahakküm aygıtı ve kötü yönetim için kullanmalarıdır. Birileri anayasa ya da sistemi değiştirmeyi daha demokratik, daha adil bir yönetim için değil kafalarındaki devleti inşa etmek için yeni anayasa istiyor. Hani resmi dilin ve laikliğin olmayacağı bir anayasa oluşturmak amacındalar.
Anayasaya keramet atfetmek ya da işlevsel yönetim için sihirli formülü olan sistem aramak boşuna gayrettir. Sorun insan malzemesindedir. Türkiye’de sistemi ya da anayasayı olumlu ya da olumsuz kılan uygulamalardır. Uygulayanlar ise yürütmeden sorumlu olan siyasetçilerdir.
Türkiye’de siyasetçiler iktidar ve muhalefet fark etmiyor birbirleri için “yaşasın cehennem” diyecek kadar kendilerinden geçmiş durumdalar. Cenazelerde bile siyasiler birbirlerinin ellerini sıkmıyor. Ülkenin devasa sorunları için bile bir masa etrafında oturup konuşamıyor. İktidar her önüne geleni “hain ve terörist”, muhalefet ise “diktatör ve yolsuz” ilan ediyor!
Demek ki iyi anayasa ya da kötü anayasa yoktur; iyi uygulayıcılar ya da kötü uygulayıcılar vardır. Sorun yasa sorunu değil yasaları iyi ya da kötü uygulayan insan sorunudur. Anayasa istediğiniz gibi değiştirilsin. Dünyanın en demokratik ve en ileri anayasasını getirin. Siyasetteki megaloman anlayış değişmediği sürece istenilen sonuç alınamaz.
Demokratik ve gelişmiş ülkelerde siyaset partiler için, anayasa herkes içindir. Türkiye’de ise herkes parti için her parti de kendisine göre bir anayasa istemektedir!