Türkiye tarihinin en ağır şartlarını yaşıyor. Toplumsal, kurumsal kırılmalar, sosyolojik çöküşler ve işleyişteki “değerleri hiçe sayan oldubittiler” varlığımızı tehdit eder boyutlara ulaştı. Bu durum kaçınılmaz olarak, yeni arayışları beraberinde getirirken, yeni toplumsal dinamikleri de şekillendirmektedir.
Bu gelişmelerden özellikle siyasi partiler etkilenmiş, derinden derine farklı dalgalanmalar her geçen gün belirginleşmektedir. Her parti, mahiyeti ve sonuçları yönüyle birbirinden bağımsız, köklü değişimlere gebe bir mücadelenin ortasında seyreder durumdadır.
***
Adalet Ve Kalkınma Partisi; her geçen gün ivme kazanan, kapalı ama bir o kadar güçlü çalkantıların cenderesinde… Uzun süredir iktidar olmasını, güç elde etme hırsı ve elde ettiği gücü fütursuzca kullanma yönüyle tesis etmesinin bedeliyle yüzleşiyor. En alt kademelerden en tepelere bir güç zehirlenmesinin tüm belirtileri sarmalı derinleştiriyor. Çok farklı cepheler tüm sıcaklığıyla gündemi süslüyor.
Kişisel hırsların ve menfaatlerin belirleyici olduğu iç iktidar çatışmaları gruplaşma eğilimi kazanmasıyla birlikte neredeyse kan davası konumuna gelen savaş alanları doğuruyor.
Gücü kaybetme korkusu, yapılan gayrimeşrulukların yoğunluğu, devamlı yeni suiistimal girişimlerini mecbur kıldı. Bisiklet sürücüsünün pedal çevirmeyi bıraktığı an düşeceği gerçeği gibi, ısrarla hataları devam ettirme düşüncesine mahkûm bir gidiş her an yeni uçurumlar oluşturuyor.
Üst kademeler bu meşguliyetler içinde boğuşurken, baştan beri sergilenen “ikilikli davranış” modeli camia olarak ta ciddi sorgulamaları beraberinde getirdi. Öne çıkarılanlar ile önde yapılanlar arasındaki büyük tezatlar samimiyet ve niyet tartışmalarını öne çıkardı.
Netice olarak; ”fabrika ayarlarına dönmemiz gerekir” çerçevesine taşınan kavga, “fabrika ayarlarındaki kusurlar” gerçeğiyle yüzleşme dönemine girmiş bulunmaktadır.
*
Cumhuriyet Halk Partisi; kurucu felsefesi ve temel değerleriyle çelişen tavır ve girişimleriyle sahnede yerini almış durumda. Cumhuriyet değerleri ve ulus devlet yapısı üzerine şekillenen CHP, bugün “konjonktür” merkezli savrulmaların esaretinde kimliksiz bir görüntünün odağı haline gelmenin şiddetli iç muhasebesini yaşıyor.
Kendi değerlerini sağlıklı ifade edemeyen CHP, bir taraftan içi boşaltılmış kavramlardan medet umarken, diğer yandan kendini inkâr eder durumda “biraz oradan biraz buradan” stratejisiyle güven bunalımına sürüklenmektedir.
Asıl olanı sahiplenecek yönetici kadro yönüyle ise umutsuzluk girdap halini almış durumdadır. Hal böyle olunca toplum katmanlarında umut ve güven konusunda iddia ortaya koymaktan son derece uzak bir görüntü sergilemektedir.
Neticede, “varlık sebebini” sorgular düşünceler, sistematik bir ağırlığa doğru giderken köklü kırılmalar yakın tehlike olarak aşikâr görünmektedir.
*
Milliyetçi Hareket Partisi ise, çok farklı içe dönük bir mücadelenin merkezine oturmuş durumdadır. İşleyiş olarak son derece gürültülü, mahkeme kapılarına kadar giden sancılı gidiş, aslında engin bir duruluğa, tüm toplumsal beklentilerin ocağı konumunu bağrında taşıyan bir fırtına dönemini de ifade eder durumdadır.
MHP’de sıcaklığını koruyan gelişmeler, kesinlikle ülke meselelerinde ortaya konan duruş, tavır, varlık sebebi üzerine değildir. Bir dava meselesi hiç değildir. Doğruluk yanlışlık veya samimiyet niyet konusu üzerine de değildir…
Gündem içerisinde doğru hareket etme yeterli olmamış “gündemi belirleyecek MHP” düşüncesi esas olmuştur.
Gündemi belirleyememe, ifade melekelerini hayata geçirmekte zorlanmalar, işleyişteki kurumsal noksanlıklar toplum nazarında gerekli dokunuşları gölgelemiş, bir kopuş dönemi hissedilir olmuştur.
Hazindir ki bu kolay halledilebilir, müdahale edilebilir eksiklikler, büyük çalkantıları davet eder, seviye olarak zayıf, girişimlere zemin olmuştur. Tarihine, büyüklüğüne, Türk Milleti için ödediği bedellere hiçte bağdaşmayan bu hezeyanlar, kendinden ziyade ülke için ciddi hasarlar husule getirmektedir.
Netice; yüksek gerilimin omurgayı sarstığı gidiş, aslında zamana mühür vuracak iradenin sahne alacağı günlerinde habercisi durumundadır.
Görünen odur ki!
Tüm kalıpların yıkıldığı, yeni belirleyici unsurların yeni öncelikler tanımladığı 2000’li yıllarda;
AKP; kendi oluşturduğu kaçınılmaz dalgalanmaların esaretinde, her türlü sonucun bir tükenişi davet eder mahiyetiyle öne çıkmaktadır.
CHP; kendine özgü, içinden çıkılamaz köklü dalgalanmalarının cenderesinde en fazla statik halini koruyabilecektir.
MHP; şiddetli savrulmaların, zaviyesi düşük etkilerinden arınıp, aslını aşikâr kılacak kudrete ulaştığında, siyasetin her yanında süregelen arayışın ocağı olacaktır.