Türk siyasi hayatında önce fiili durum yaratmak sonra da yaratılan fiili duruma yasal zemin yaratmak AKP’ye özgü bir siyaset etme tarzdır. AKP’nin çıkardığı birçok yasa fiilen işlenmiş suçları, suç olmaktan çıkarmak amacıyla yapılmıştır. Bunun en bariz örneği Türkiye’deki terörü kurumsallaştıran, azdıran ve çığırından çıkaran çözüm süreciyle ilgili olarak izlenen süreçtir.
Fiili Durumları hukukileştirmek!
PKK ile önce Oslo, İmralı ve Dolmabahçe görüşmeleri yapıldı ve ardından yaratılan fiili duruma yasal bir zemin oluşturmak amacıyla MİT yasası TBMM’den geçirildi. Tam da bu sırada terörist başı Öcalan, kendisini ziyarete giden BDP’li heyete şunları söylemişti: “Burada yaptığımız toplantı bile korsan bir yöntemde yapılıyor; çünkü ne kadrosu, ne belgesi var. Şimdi siz de, biz de, heyet de suç işliyoruz. Yapılanların yasal zemine oturtulması gerekiyor”.
Bunun üzerine yapılan düzenlemeyle “devletin ülkesi ve milletiyle birliği ve bütünlüğü” aleyhine yasal olmayan görüşme ve buluşma yapmak yargılanır olmaktan çıkarıldı. Çözüm süreci bağlamında İmralı, KCK, Dolmabahçe, Oslo’da işlenmiş suçlar da MİT yasası değiştirilerek suç olmaktan çıkarıldı ve görev alanı içine çekilmiş oldu.
Başkanlık için halka gitmekten korkmuyor!
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yeni Kapı mitingi yapılmış, AKP yetkilileri Yeni Anayasa ve “Başkanlık Sistemi” söylemlerini ara vermişlerdi. İçeride PKK terörü ve ekonomi, dışarıda Cerablus ve Musul harekâtıyla Türkiye boğuşuyordu.
İşte tam da bu sırada Sayın Devlet Bahçeli “Başkanlık sistemine geçme arzusu taşıyanlar bir fiili durum yaratmışlardır… bu ‘fiili durumun hukuki bir çerçeveye oturtmaktan’ söz etti. AKP’ye çağrıda bulunarak tekliflerini TBMM’ye getirilmesini istedi. Şöyle de bir cümle kurdu “ya 330’u bulur halka giderler ya da 367’yi bulur yasalaştırırlar”. MHP’nin de bu çalışmalara destek vereceğini söyledi. Halka gitmekten korkmamak gerektiğini ifade etti.
(Bu sözlerin inandırıcı olabilmesi için aynı Bahçeli’nin kendi delegesinin iradesinden de korkmaması lazımdı. Neyse bu başka bir bahistir)
Bu sözlerden herkes haklı olarak Bahçeli’nin AKP’nin referandum için ihtiyaç 330 sayısını tamamlayacağı sonucunu çıkardı. Genel Başkan sözlerinin yanlış anlaşıldığını gerekirse heceleyerek durumu anlatacağını hatta kara tahtanın başına geçerek duruma açıklık getireceğini söyledi.
Milli kanadın yaptığı eleştiri ve uyarılar üzerine Bahçeli, “Mahalleyi ayağa kaldırmak isteyenler, bizim Başkanlık Sistemine olumlu baktığımız nereden, nasıl çıkarmışlardır?” türünden bir soru sorarak durumu geçiştirdi.
Bahçeli’nin bu çıkışı üzerine AKP ve Saray harekete geçti. Başkanlıkla ilgili Yeni Anayasa değişikliklerini derhal TBMM’ye sunacaklarını söylediler.
Bu arada önce Cumhurbaşkanı sonra da Başbakan ile Bahçeli görüşmelerini sürdürdü. Özellikle Başbakan Yıldırım’la yapılan görüşme sonrasında gazeteler “330 göründü” manşetini kullandılar. Verilen haberlere görüşmede, sadece Başkanlık öngören dar paketin yanı sıra daha önce 4 partinin uzlaştığı daha geniş yepyeni bir anayasa gündeme gelmiş.
MHP dönülmez bir noktaya çekilmiştir!
Bahçeli görüşmeden sonra “Başbakanın Anayasayla ilgili düşünceleri müspet ve makul. Henüz somut siyasi bir mutabakat sağlanmamış olsa da önümüzdeki sürecin fiili dayatmayı çözeceği ümidindeyim” açıklamasını yapmıştır.
Her fiili dayatma karşısında yasa ya da anayasa değiştirirseniz sorunu çözmez, aksine parçası olursunuz! Birilerinin fiili dayatması karşısında ülkenin yasalarına diz çöktürmek ülkeye ve demokrasiye yapılabilecek en büyük ihanettir.
Başbakan ve Saray çok usta manevralarla Bahçeli’yi geri dönemeyeceği bir yere çekmiştir. Neredeyse bütün gazeteler “MHP’yle Başkanlığı Millete Götüreceğiz” manşetleriyle çıkmıştır. Bahçeli’ye yönelik olarak MHP tabanında inanılmaz bir tepki, AKP’de ise inanılmaz bir teşvik vardır. Durum vahimdir.