Hayal neydi?
Hayal, ülküydü.
Hayal, bayraktı.
Hayal, topraktı.
Hayal, Turan’dı.
Hayat neydi?
Hayat, işkenceydi.
Hayat, tabutluktu.
Hayat, 1944’tü.
Gençlik, Hayaller ve hayatlar, diye bir sözcükler silsilesi yakalamış bugünlerde.
Günlük durumlarına göre hayalleri ve hayatlarını değiştirebiliyorlar.
Ne kadar talihsizler değil mi Atsız Ata’m?
Siz Turan diye parmaklıklar ardında bağırırken; bugünün gençliği "iphone 6s plus" diye bağırıyor!
Siz, Türkçülük diye haykırırken; bugünün gençliği banane, diye haykırıyor!
Ne kadar boş bir nesil, ne kadar ucuz bir nesil değil mi Hocam?
Parayla hayallerini satın alabiliyor, hayatlarını satabiliyorlar.
Aslına bakarsanız onları suçlamıyorum.Gün, bunu gerektiriyor çünkü.
Bilmiyorlar ki aşkı, savaşı,barışı, ülküyü…
Hiç ellerine değmemiş Bozkurtların Ölümü.
Hiç duymamışlar Bozkurtlar Diriliyor’u.
Gönül tellerine bir mızrap vurup Deli Kurt’u almamışlar.
Aşkı aramaya çıkmamışlar Ruh Adam’da…
Geçenlerde bir öğrencim kadın olarak kimi örnek alıyorsunuz, diye sordu.
Ben de: Onbaşı Pars’ın Almıla’sını,
Urungu’nun Ay Hanım’ını,
Deli Kurt’un Gökçen’ini,
Selim Pusat’ın Güntülü’sünü, dedim.
Yavrum benim ya, şaşkın gözlerle bana bakıyordu,Hoca kafayı yemiş herhalde,der gibiydi. Yabancı dil konuşan insanlar olur da karşıdaki anlamaz ya aynen bana o gözlerle bakıyordu.
Hocam, bugün 11 Aralık. Biliyorum ki bugün senin değerini bilen binlerce yürek Karacahmet’te olacak. Fatihalarla seni anacak. "Atsız Ata Var Olsun!" diyecekler.
Ben akşama doğru geçebileceğim yanına. Fakat gün boyu seni anlatacağım çocuklarıma.
“Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
Sen vururken de öldürürken de güzelsin…”
mısraları dökülecek dilimden…
“Vaktiyle bir Atsız varmış, Var olsun!”