Ülkülerimiz vardı gökteki yıldızlar kadar uzak, ulaşamasak da yönümüzü tayin edeceklerdi. Bir gün vardığımız yere bakınca bu yerin, bizim varmayı arzuladığımız yerden uzakta kaldığını fark ettik. Öyle ise biz yönümüzü tayin eden yıldızları/ülküleri yolculuk esnasında terk etmiştik. İskender Öksüz Hocamız niçin terk ettik diye sordu. Aramızda sözü olan çoktu ama bunların ancak söz imkânı olanları cevap verebildi. Tartışmanın gelişim seyri bize gösterdi ki tartışmaya yanlış yerden başlamışız. İkbal’in “ülküler var mıydı ki” çıkışına, Alnıaçık başta olmak üzere gelen sert eleştiriler bu sürecin son göstergeleri oldu. Bence İkbal “ülküler var mıydı ki” diyeceğine ‘ülküleri umurunda olanlar var mıydı ki’ dese idi daha doğru yere vurgu yapmış olurdu. İskender Hocanın “ülküleri niçin terk ettik” sorusu fikrin pratiğine yönelik bir soru iken, Vurucu “ülküler var mıydı ki” deyince konu teoriye kaydı. Bu durum İskender Hocamız tarafından da fark edilmiş ki “Ülkücüler Ülkücüydü” başlıklı yazısının son kısmında gömleğin ilk düğmesinin yerini işaret etmişler. Tam da hocanın getirdiği bu yerden yeniden başlamak gerektiğini düşünüyorum.
Türklük Ülkümüz
Gömleğin ilk düğmesini doğru yere iliklemek için öncelikle ifade etmek gerekir ki; bizim temel ülkümüz, ‘Türk Milleti’nin bekasıdır’. Diğer tüm hedefler değerini, önemini ve önceliğini bu temel gayeye hizmet yetisine göre alır ki; dün bu gayeye hizmet etmeyen bir olgunun bugün edebileceği gibi, bu durumun tam tersi de geçerli olabilir. Ana gayede ki ‘beka’ bir süreklilik ifadesidir; Türk Milleti’ni onu belirleyen değerlerle birlikte ebediyete kadar yaşatmaktır. Türk Milleti’nin bekasını gaye edinmek ise bir ‘tercih’ beyanıdır. Bu beyan Türk Milleti’ni tüm cemiyet birimlerine karşı tercih etmektir. Bu temel ölçüleri ‘Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi’ne1 göre ortaya koyduktan ülkülerimizin varlığı yokluğu tartışmasına cevap bulmak mümkün olacaktır.2
Ülkücü kimdir?
Ülkücülük, kelime anlamı olarak bir ülküye yönelmişliğin adıdır. Basit manada bakıldığında bu ülküler kişilerin kendi hayatları için belirlediği hedefler ve bu hedeflere yönelmekte bir anlamda ülkücülük olarak adlandırılabilir. Ülkücü; mükemmele yönelmenin erdemini taşıyan insandır. Ülkücülük, bu erdemi hayatın her safhasına hâkim kılarak Türk Milletine hizmetin siyasal zeminde yansımasıdır. Siyasi tarihimizde Türk Milliyetçiliği ile yer bulan “Ülkücülük” ; Türk Ülkücülüğüdür ki bu Türk Milletinin menfaatlerini diğer menfaatlerin üzerinde tutma ön kabulü ile başlar. Türk Milletinin bekasını sağlamak için bir siyasal program çerçevesinde ter dökmekle devam eder. Bu noktadan bakıldığında ülkücülüğün, iki boyutu vardır; birincisi iman, ahlak ve töre esaslı erdemler silsilesi, ikincisi ise bu erdemleri temel alan hizmete dayalı bir siyasal programdır. Ülkücülük; siyasal programa bağlı insanlarla, iman, ahlak ve töre esaslı erdemlere sahip anlayış, kavrayış ve yaşayışa bağlı insanların kesişim kümesidir. Bu kesişim kümesini şöyle tanımlayabiliriz; Türk Milleti’nin bekasını 9 Işık Doktrini doğrultusunda sağlamaya çalışan erdemli insanlara ÜLKÜCÜ denir.3
Ülküler var mıydı ki?
İkbal’in yok dediği şeyin aslında var olduğunun ispatı bizzat Türk Milleti’nin kendisidir. Eğer bu ülkü olmasa idi bu gün Türk Milleti’nden bahsedemezdik. Bu güne kadar olan beka mücadelesi kazanılmış ki biz varız. Ancak şunu da ortaya koymak gerekir bu ülkü biz var dediğimizden veya onun savunuculuğunu yaptığımızdan var olmadı, böyle bir ülkü Türk Milleti’nin ruhunda var olduğu için biz onun ülkücüleri olduk. “Bu ülkünün varlığı sezilmiştir ama gerçek evini ve sahibini bulamamıştır. Ete, kemiğe bürüyecek somut bir varlık olarak ortaya koyacak bir inşa söz konusu edilmemiştir.” diyen İkbal Vurucu haklıdır. Ancak bizim farkında olmamamız ülküleri yok etmez. Aynı zamanda birilerinin fikri yanlış anlaması fikrin değil uygulayıcılarının eksiğidir. Ayrıca siyasal programda Ülkünün yokluğu üzerine yapılan eleştiri de yerini bulmamıştır çünkü programın bütünü Türk Milleti’nin bekasını sağlamayı amaçlayan uygulama önerilerini içerir.
Yitirileni bulmak gerek
Türk Milliyetçiliğinin eksik ya da yitikleri fikrin teorisinden değil pratiğinden kaynaklanmaktadır. Milliyetçi Hareket, fiziğini siyasal alana hapsederek cephe gerisine çekilmiştir. Bu fiziği yeniden kazanmak için Türk Milliyetçiliği fikri bilinciyle ilmi pratikle modern teşkilat yapısı kurmak lazımdır. Bu teşkilatların faaliyetlerini siyaset dışı alanlara da yöneltmek gerekir; tiyatro, edebiyat, basın-yayın, çevre, insan hakları gibi… Türk Milliyetçiliğinin kültürel açılımlarını tanımlayacak ve tamamlayacak alanlarda, içi dolu, sanat değeri yüksek ve sosyal gerçekliği olan eserler ortaya koymak gereklidir. Bir toplumun fikri, edebi, kültürel ve sosyal hayatında belirleyici olmayan teşkilatların sadece mensubiyet duygusu ile ayakta kalmaları mümkün değildir. Sürekli güncellenen toplum dimağına etki yapabilmek sağlam birikim, müspet ve kıvrak zekâ, güçlü teşkilat yapısı ile mümkün olabilir. Bunu sağlamak ise ancak bu kaygıyı taşıyan ve bu değişimi yapabilme kudretine sahip hasbi düşünebilen milliyetçi kadrolarla mümkün olacaktır. Fikir savaşlarının silahları olan radyo, televizyon, gazete, kitap, dergi, sinema ve nihayet vasıtasız söz maalesef uzun süredir güçlü şekilde saldırı halindedir. Buluşma noktamızı yeniden hatırlayıp Türk gencinin beynine yeniden dönmeli, dimağına Türk Kültürü ile etki yapabilmek için yeniden teçhizatlanmalıyız. Türk Milliyetçileri, kökü mazide olan ati olma iddiasının fiziğine yeniden kavuşmalıdır.4
Tartışalım ama…
Yıllardır Ülkücü Hareketin en çok hasret duyduğu başlıklardan biridir; fikri tartışma. Son dönemde özellikle İskender Öksüz Hocanın katılması ile keyifli, faydalı ve geleceğe ümit veren bir tartışmanın varlığı aynı zamanda buna özgürce zemin açabilen haberiniz.com gazetesinin olması yitiklerimizi bulmaya doğru yürüdüğümüzün de göstergelerindendir. Makalesinin doğruları ve hataları ile İkbal Vurucu Türk Milliyetçiliğine sadece yüksek tahriki ile olsa bile katkı sağlamıştır. Alnıaçık’ın dediği gibi topu kendi kalemize doğru yuvarlasa da bu kale ne şanlı libero ve stoperlerinin şahane(!) gollerini gördü, ama ne yapsalar hiçbirisi tabelaya yazılamıyor varsın bir golde iyi niyetli defansımızdan gelsin değil mi? Katkılarından keyif aldığımız dava arkadaşlarımızın her birimiz kadar bu fikrin sahibi olan diğerine ve okuyuculara daha naif bir tartışma seyri sunmamız gerekir.
Son söz;
Bizim Türk Milleti’nin Bekasını sağlama Ülkümüz vardır ve son Türk Ülkücüsü nefes aldığı güne kadar yaşayacak.
(1) Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, Ayhan Tuğcugil
(2) http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi32359-Kendimizi_Yitirdik_Ulkulerimizi_Terk_Ettik.html
(3) http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi26315-Neden_Ulkucu_MHPde_Olur….html
(4) http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi30298-Milliyetcilerin_Fikri_Molasi.html