Hangi Milliyetçiliğin Ülküsü (!) – 1

Kelama fütursuz başlamamak adına, bu denemede beni bu başlığı atmaya zorlayan etkenleri ifade etmek elzemdir diye düşünmekteyim. Gerek fikri, ideolojik, teorik manada gerek sanat ve edebiyat sahasında gerekse de fiiliyat ve kurumsallaşmada fetret devrini derinden yaşayan Türk milliyetçiliğinin (veya milliyetçiliklerinin) diriliş fitilini “Türkçülük; Yüzyıl Önce, Yüzyıl Sonra”  adlı makalesiyle ateşleyen Üstad-ı Azam İskender Öksüz’e (Bilge Dede), Üstad İkbal Vurucu’dan önce epistemolojiye daha sonra ağırlaşarak ontolojiye inen katkılar geldi: “Metafiziği Tükenen Türk Milliyetçiliğinin İmkânları, Milliyetçi Düşüncenin İmkânları v.s.”   Sayın Aksoy, Sayın Alnıaçık’la Milliyetçilik tartışmaları kendini, layık olduğu düzeye, Türkçülük fikrinin ilk filizlendiği 20. yy’nin başlarındaki seviyeye taşıdı.
Bu denemede, kalbi besleyen ana damarlar ve ana damarları destekleyen kılcallar damarlardan ve de tıkanıklık, genişleme, daralma gibi sorunlarından ziyade, kalbe vurgu yapmak arzusundayım. Kalbe yani, milliyetçiliğe… Bu noktada, Türk Milliyetçiliğini alakadar eden uzaktan yakından bütün meselelerin daha iyi anlamak ve anlamlandırmak adına Türk milliyetçiliğinin yapı sökümüne uğratılması ve her parçacıklarının incelenmesi, güncellenmesi ve geleceğinin yeniden yazmak adına zaruri duruma gelmiştir.  Malumunuz üzere milliyetçiliğinin salt ve tekel bir tanımı yapılamaz. Çünkü her milliyetçilik, bulunduğu toplumun değer süzgecinden geçerek konumlanır. John Kohn’un dillendirdiği üzere girdiği toplumun rengini alan bir bukalemun gibidir. Mamafih, Türk milliyetçiliğinin de tek tip tanımlamalara sokulması kendi içinde kısır döngüyü oluşturacaktır, bu zamana kadar Türk siyasi hayatında oluşturduğu gibi.  Bu sebepten ötürü, Türk Milliyetçiliği yerine Türk Milliyetçilikleri tabirini kullanmak, mevzunun çözümünden ortak bir paydayı oluşturacaktır. Türk milliyetçiliğinin çıkış noktası olan Osmanlı son dönemlerini değerlendirdiğimizde, iki farklı ekol karşımıza çıkmaktadır: Osmanlı Aydınları Ekolü, Kuzey Türklüğü Ekolü… Öyle ki bu ayrım, Türkiye’de milliyetçiliğe yönelik farklı bakış açılarının çıkış noktasıdır. Nedir bu ekolün ayrımları. Her şeyden önce Osmanlı Aydınları Ekolünde Türk kimliği öznel etkenlerden beslenirken; Kuzey Türklüğünde nesnel vurgular(ırk, dil, kan bağı gibi) daha ağır basmaktadır. Devlet-i ebed müddet şuuru ve imparatorluk geleneğinin hoşgörü ve beraber yaşama arzusu(ki tek arzulu taraf Türklerdi), Osmanlı Aydınları Ekolünün Türk kimliğine yaklaşımlarının hakkında gerekli ipuçlarını bize sunmaktadır. Gökalp’ın Türk kimliği tartışmalarında ırki değil harsı[1] bir düstur ortaya koyması, bir Kürt’ü, bir Çerkez’i pekâlâ Türk toplumunun parçası saymaktadır. Bu noktada dini vurgu birleştirici unsur olarak Türk milli kimliğinin ve Türk milliyetçiliğinin harcına katılmıştır ve birleştirici, bütünleştirici bir Türk milliyetçiliği anlayışı ortaya çıkmıştır. Buna mukabil hâkim unsura(Rus) karşı verilen var olma mücadelesi, Kuzey Türklüğünün kimlik algılamalarında nesnel vurguları öne çıkartmıştır. Ayrılıkçı bir nitelik taşıyan bu milliyetçilik anlayışı, kimlik “verili(given)”[2] olarak algılanmıştır ki farklı etnik kökenlere, millet oluşumunda yer verilmemiştir. Nitekim Akçura’nın, kimliği, ırk ve dilin esasen birliğinden dolayı sosyal vicdanında birlik ve beraberlik meydana gelmiş insan topluluğu[3] olarak tanımlaması, eşit yurttaşlığa dayalı Fransız tarzı milliyetçilikten ziyade, Alman tarzı milliyetçilik anlayışının(etnik milliyetçilik) benimsendiğinin bir göstergesidir. Bununla beraber, erken cumhuriyet döneminde, uluslaşma sürecinde materyalist, pozitivist bir milliyetçilik anlayışı benimsendiğini görmekle beraber, Türk Milliyetçiliğinde, Kemalist ekolde yerini almıştır. Devlet eliyle yapılandırılan milliyetçilikle kültürel veya etnik bağlardan ziyade siyasi/hukuki bağlarla toplumsal bir mutabakatı oluşturma hedeflenmiştir. Bu bağlamda, bireylerden oluşan toplum aynı zamanda bir vatandaşlar topluluğu olarak tanımlanmıştır. Devlete bağlılık, liberal ve demokratik toplumlara katılma yoluyla sağlanabilirdi ki bu anlamda millet aynı zamanda vatandaşların toplamı olarak görülmüştür.[4]  Yeni kimliğin inşasında batılı/toprağa bağlı bir millet anlayışı, doğulu organik bir millet[5] anlayışına tercih edilmiştir. Bu bağlamda, Gökalp’ın dine, tarihe ve geleneksel topluma dayandırdığı milliyetçiliğin yerine akılcı ve laik bir milliyetçilik almıştır. Geleneksel din olgusu yerini batı tipi Protestan ruha bırakmıştır. Biraz daha cüretkâr konuşursak cumhuriyet döneminde din düşüncesi, Protestan İslam’ın doğuşu olarak nitelendirilmeli kanaatindeyim:[6] Ezan’ın Türkçe okunması, hutbelerin Türkçe verilmesi, tekkelerin kapatılması, Elmalılı Hamdi’ye Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealinin yazdırılması ve Atatürk’ün buna bizzat iştirak etmesi.
Şüphesiz yukarıda dillendirilen mevzulara, yazının başlığını temellendirmek için değindiğimiz için yazının formatı icabı daha fazla detaya giremeyeceğiz. Asıl soru, modernleşme ve kimlik algılamalarına yönelik oluşan bu üç tarz milliyetçilikten hangisine sahibiz. Topyekûn modernleşme algısına sahip Resmi Milliyetçilik mi? Kısmi modernleşmeyi savunan ve Türk Milletindenim, İslam Ümmetindenim, Garp Medeniyetindenim şiarına sahip Gökalp Milliyetçiliği mi? Yoksa Gökalp’ın muasırlaşmasına karşı çıkan muhafazakâr Erol Güngör’ün milliyetçiliği mi? Peki ülkümüz olarak atfettiğimiz Türk Birliğinde, hangi Türk’ü benimseyeceğiz. Kuzey Türklüğü tesirli etnik vurgulu Atsız’ın anlayışı mı? Yoksa bu anlayışa taban tabana zıt Gökalp mı? Ya da hiçbiri değil hukuki/siyasi bir kimliğe dayalı Kemalizm mi? Arvasi mi? Erol Güngör mü? Turan nedir? Türkiye Türklüğünü birleştiren Milli birlik şuuru mu? Yoksa bütün Türklerin birliği mi? Peki Türk birliği hangi Türklerin birliği, bütün Türklerin mi? Müslüman Türklerin mi? Yoksa Türkiye Türklerinin mi? Statükocu muyuz? İrredantist mi? Kızıl Elmamız, hangi milliyetçiliğin ülküsünden besleniyor? Gökalp diliyle;
Herkesin gözünde vatan öz yurdu,
Çitlerin yağısı, derenin kurdu,
Yad iller, Turan’da hanlıklar kurdu,
Turan’dan yadları koğan nerede?
Gideyim arayım: ogan nerede?
 


[1]Irk atların nevi teşhirine yarar. Bkz. Ziya Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, İstanbul, Kadro Yayınları, 1997, s.54.

[2] Clifford Greertz, The İnterpretation of Cultures, New York, Basic Books, 1973, s.259

[3] Yusuf Akçura, Türkçülük, İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2007, s.27.

[4] Umut Özkırımlı, Milliyetçilik Kuramlarına Eleştirel Bir Bakış, Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2008, s.137.

[5] Batı tipi ulus modeli, Hans Kohn’un Batılı, Toprağa bağlı –Doğulu, organik tipolojisine atfen kullanılmıştır. Daha geniş bilgi için bkz. Özkırımlı, a.g.e. s.226. Ayrıca doğu- batı tipi milliyetçilik için bkz. Öğün, Türk Politik Kültürü, İstanbul, Alfa yayınları, 2000, ss.78-80.

[6]  İfadenin kullanımı için bkz. Gökberk Yücel, Tarihin Yeniden Başlangıcı: Küreselleşme ve Milliyetçilik, Küreselleşme ve Türkiye’ye Etkileri, Ed. Murat Ercan, Ankara, Nobel yayınları, 2010.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!